Timers Çeviri İngilizce
408 parallel translation
Sanırım... eskilerden bazıları henüz burada.
I guess... some of the old-timers are here yet.
Sizin alkışlarınızın sürekliliği kazananı belirleyecektir.
Timers will record the duration of your applause.
Saat tutun.
Call those timers, hold them.
Aslında hapishaneye tekrar gelenlerle...
He shouldn't have been with those second-timers
Biz eski toprağız.
Me and Roy's old-timers.
- Onlar acemi heriflerdi, bizim gibi değil.
- They was just small-timers, not like us.
Acemi suçlular küçük işler içindir.
Small-timers for small jobs.
Mürettebatımız inatçı, pişkin eski topraklardan oluşuyordu. Olması gerektiğinden daha iyi olmayan insanlardan. Ama hepsi Fransız'dı.
Our crew was made up of hardbitten, salty old-timers, who may have been no better than they should be, but were French to a man.
Sizleri kendi topraklarınız için savaşan yaşlı çiftçiler sandım, Kris.
I thought you were all old timers, fighting for land you settled on, Kris?
Eskiler, geri çekilme izlerini ölülerinin kemiklerinden takip edebilirdin derler.
Old-timers told me you could follow their line of retreat by the bones of their dead.
Bu tepelerde tamamiyle bunun gibi ihtiyarlar vardır.
Lots of old-timers like him all through these hills.
O ihtiyarlardan biri, bu silah ve deden hakkında... bir şeyler anlatabilir.
One of those old-timers might be able to tell you about this... and your grandfather, too.
Sizin gibi işinin ehli isimleri arayacaklardır kesinlikle.
They're certainly gonna be looking for the big-timers like yourself.
Biz eski tanıdığız, bilirsin sen ve ben.
We're old-timers, you know, you and me.
Eski yerleşimciler anlayamıyor, ama açık çiftlikte inek sürmek devam edemez.
The old-timers can't see it yet, but runnin'cattle on an open range can't go on.
Biz alaylıları bilirsiniz.
You know how us old-timers are.
Su içmeye devam edersen Fransa'da yaşayan ressamlar gibi bir sonun olur.
Were you still drinking water you'd end up with the old timers.
Kocanız, Bayan Longswıorth, bir çok çağdaş oyun yazarı ve yapımcı ile birlikte, biz eskilerin çok inandırıcı olmadığımıza inanmış görünüyorlar.
Your husband, Mrs. Longsworth, together with many contemporary playwrights and producers, seems to believe we old-timers aren't very convincing.
Yaşlılarla dövüşmeyi bırakmalısın.
You've got to quit fighting old-timers.
Bunlar kafa dersi yüzdükçe "Yaşasın" diye bağıran.. ... ve eskiden yaşadıkları yere dönmeye çalışanlar.
All them old-timers back home a - hoorahing about how many scalps they've took.
Bombaların süresi kısa.
The bomb timers are short.
Eski topraklar der ki ; er ya da geç herkes düşer.
Sooner or later, say the old-timers, everybody falls.
Hakemler ve zaman tutucular platform üstünde hazırlar.
Up in the judges stand the judges and the timers are ready.
Bizler yeterince yaşadık hayattan pek fazla bir şey beklediğimiz yok, ama evlatlarımız yaşamın daha başında bunların hepsini sana borçluyuz Usta Fang.
For us old timers... we are lucky enough to keep our lives. And so are many of our students and children. We all owe it to you, Master Fang.
İlk kez katılacaklara söylüyorum. Saate karşı yarışacağız, yarışacağız ve yarışacağız.
For the benefit of the first-timers, we go around the clock, and around and around and around.
Belli kısıtlamalar eskilerin üstüne kaldı.
Certain restrictions were placed upon the old-timers.
Ben, süphesiz eski günlerden son kalanim,
I am, beyond a doubt, the last of the old-timers.
Sen ve senin eski toprak hikayelerin inek gübresi kokusu kadar anlamsız çünkü sende asla bunu yapacak kadar cesaret olmadı.
And you and your tales of old-timers don't mean a whiff of cow dung because you never had the guts to do it.
Coley ve ben her zaman buradaki dostlarımızla beraber yerdik.
Coley and me used to eat there with old-timers all the time.
Eski dostlar.
All those old-timers.
Aile organizasyonlarını kuran eskilerle birlikteydin. Onları şefleri ve askerleri olan rejim sahibi Romalı lejyonlara benzetirdin.
You were around the old-timers, who built the organisation of the families, basing them on the old Roman legions, with "regimes", "capos" and "soldiers".
Demek sen eskilerdensin, ben buraya atanmadan önce.
So you're one of the old timers, when I attended here.
" Eski sörfçülerle ilgili bölümde seninle ilgili hoş görüntüler de var.
" We feature a sequence on old-timers, and there's good footage of you.
Gece kuşları. Kont'la birlikteyiz
Night-Timers, we've been talking to the count.
Gece kuşları duyuyor musunuz?
Barry's voice : hear that, night-Timers? The count is getting thirsty.
Dikkat Edin! Dikkat edin gece kuşları.
Watch out, night-Timers.
Çift cisiyetliler ve eşlerini aldatanlar arasında bir fark vardır.
There's a difference between bi-sexuals and two-timers.
Hakemler hazırsanız, Cinzane 100'ü başlatıyoruz.
Timers, if you are ready, we'll stand by for the start of the Cinzano 100.
Hakemler hazır!
Timers, ready!
... bir tür "kabin" çılgınlığı.
... that it was what the old-timers used to call cabin fever.
Eğer buranın yerlilerine bakarsanız hala orada olduğunu söylüyorlar.
If you listen to the old-timers, they'll tell you he's still out there.
Sizi gidi haydutlar!
Ah, you old-timers...
Harry, ben hiçbir zaman bir takım oyuncusu olmadım. Özeliikle de Boston'lu küçük üçkağıtçılarla.
Harry, I was never much of a team player, especially with Boston small-timers.
Salondaki ışıkları ayarladım mı?
Did I put the timers on the living room lights?
O, özel daktilo tekniği olan eski katiplerden biriydi.
He's one of the old-timers that uses his own personal shorthand.
Benim aldatılmaktan başka yapacak şeylerim de var.
I got other things on my mind besides two-timers.
İhtiyarlar hala burada olduğunu söylüyorlar.
The old-timers say he's still out there.
Hakemler, hazır?
Timers, ready?
Maine'den, Massachusetts'ten, Vermont'tan insanlar akın edecek.
Oh, they'll come from Maine, Massachusetts, Vermont, New Hampshire. All the old-timers with the strange licence plates.
İlk seferi olan çok kişiyle yattım.
I made it with a lot of first-timers.
Yaşlı golfçular aynen eski zaman turnuvası gibi.
Like an old-timers tournament.