Tussle Çeviri İngilizce
115 parallel translation
Tüvit, kahverengi lekeli yulaf rengi, yapıştırma cepli... Eşarp, keçe şapka, kahverengi ayakkabı, etek... ve göğüs cebinde küçük bir mendil. Hatırlayamadığım.
Tweeds, oatmeal flecked with brown, a coat with patch pockets... a scarf, felt hat, brown shoes, a tussle shirt... and a small blue handkerchief in her breast pocket.
- İki haydutla cebeleştikten sonra... - Evet.
Oh, well as can be expected after that tussle I put up with those two bandits.
Yine Potter'la tartıştım.
I had another tussle with Potter today.
Bazen öyle şeyler oluyor.
Sometimes it's quite a tussle
Oldukça sıkı bir dövüştü.
Quite a tussle.
Bıçağını kullanmasına izin verirsen, seninle mücadele edebilir.
He might give you a little tussle if you let him use his knife.
Bir süvari gibi, savaşın ortasındaki kanlı bir mücadeleye dalmak istiyorum!
I want to fly like a rider midst the bloody tussle of war!
Mücadele, Gore-Slimey'nin liderliğinde kora kor devam ediyor.
There's a dramatic tussle going on, with Gore-Slimey still in the lead.
Aşk güreşini öğrenmek istiyorsun.
I bet you want to learn the love tussle.
Ve sonra onunla dövüşün ve direk suratına söyleyin.
And then you tussle him on down, you see and then you tell him straight out.
Paul ve annesinin her zaman süregelen bir inatlaşması mevcuttu, ben hiç anlayamadım.
- Paul and his mother had a permanent tussle. I never really quite understood.
Biraz dalaşmak ister misin?
You like to get down and tussle a little bit?
Sürekli yere yuvarlanıp birbirimize dalaşırdık.
We used to get down on the floor and tussle all the time.
Dalaşmak istemiştin. Biz de dalaştık.
You wanted to tussle.
Jaydi, Joe, gardını al!
Get your tussle on. Joe, get your tussle on!
Sabah, önceki geceki kavganın sonuçlarını açığa çıkarıyor.
Morning reveals the results of last night's tussle.
Yoksa yemek kavgası mı?
A tussle over food?
Ron, bugün biriyle dalaşıp duruyorum. Kim olduğu önemli değil. Önemli olan, bu adam kayıtlarıma girmiş.
Ron, I've been having a bit of a tussle today with someone, it doesn't matter who, what does matter is that he got into my records.
Seni duygularını bilemem koca oğlan ama bence böyle bir dövüş ruha iyi gelir.
I don't know your feelings, big guy, but to me, a tussle like that... is good for the soul.
- Telefonunu ver!
You want to tussle? - Give me your phone!
Şimdi kendimize bir kavga bulduk.
Oh, yeah. We're gonna have ourselves a tussle.
Mavi Meanie'yle numaradan boks yapmayı bıraktığımızdan beri doğru dürüst dövüşmedim.
I haven't had a decent tussle since the blue meanie and I stopped sparring.
Bu bana gerçekten uğraşma azmi verdi ama balığın zihnine girebilmeniz gerek.
That one gave me a hell of a tussle, but you have to get inside the mind of the fish.
Kavga çıktı!
A tussle!
Fakat onu kavga etmeden geriye alamayabilirsin.
But you might not get it back without a tussle.
Yani, gerçekten sen gelmeseydin Canavar'la ciddi bir kavgaya girecektik.
I mean, frankly, if you weren't there, kid me and that Beast would've had a throw down, a serious tussle.
Hey, Jak, ana kuzusuna adale mücadelesini öğretmelisin!
Hey Jak, you gotta to teach the deadly cha-cha to mussle-tussle.
Adale mücadelesi!
Mussle-tussle.
Neden her zaman seni bir güreşin ortasında buluyorum?
Why is it that I always find you in the middle of a tussle?
Televizyonda poker izlediğin için ustalarla kapışabilirsin mi sanıyorsun?
You think because you watch poker on TV you can tussle with the big boys?
Hey, kavga bitti, biz de özel bir mücâdele düzenleyelim mi?
Hey, if you're done brawling, how about we arrange a private tussle?
Anne, bu Amber ve Bayan Von Tussle.
Ma, this is Amber and Mrs. von Tussle.
Bayan Von Tussle kanalın müdürüdür.
Mrs. von Tussle is the station's manager.
Velma Von Tussle bana son şovumuzu da yaptığımızı söyledi.
velma von Tussle just told me we have had our last show.
Bayan Von Tussle bana saç spreyi yarışmasında şarkı söyleyebileceğimi söyledi.
Mrs. von Tussle just promised... I could sing at the Miss Hairspray pageant. She's-she invited agents.
Emredersiniz, Bayan Von Tussle.
Whatever you say, Mrs. von Tussle.
Elimdeki... sonuçlara... göre Amber Von Tussle...
It is my... obligation... to announce that Amber von Tussle...
Her neyse, Miller arabadan inmiş silah için boğuşmuşlar.
Anyway, Miller comes out ; they tussle for the gun and Boone goes boom.
Bu küçük itişmeyi bir sene önce, yaralanmamdan önce yaşasaydık,
We had this little tussle a year ago, before my injury- -
Baban geldi ve biz biraz... didiştik.
Your dad came down and we had a little... tussle.
- Didiştik derken?
- What do you mean "a tussle"?
Saçını bozacaktım.
I was just gonna tussle your hair.
Hadi bakalım kapışma başlasın.
Let's start with the tussle at the projects.
Bir keresinde Angus diye biriyle mercimeği fırına vermiştim.
I Had A Lovely Tussle In The Hay With An Angus Once.
Dövüşüyordu, yuvarlanıyordu...
She'd tussle and tumble...
Dua et de Sayid atmis olmasin cunku Yeni Koy'u yerle bir eden o hayvanlarin yanindaysa onlarla kapismak istemezsin.
Well, you better hope it ain't Sayid, 'Cause if he's with those animals that just blew up half of new Otherton, you do not wanna tussle with'em.
Baksana kardeşim. Biraz para sıkıntım var.
I don't know if you heard, but I got into a little tussle with mike yesterday.
Onlardan biriyim. Annemle birlikte çalışıyorum.
Yeah, yeah.I got in a little tussle at the firehouse.
- Neden ki?
And I think it ought to go off once or twice as we tussle, blowing to smithereens the usual priceless heirlooms, hmm?
Hayır, önce dalaşmamız lazım.
- No, no, we gonna tussle first.
- Nedir bu rezillik ha?
They bustle, and hustle, and tussle to get in our way. What is this?