Tête Çeviri İngilizce
55 parallel translation
Ama onu kafası değil, kafatası da değil.
Mais ce n'est pas sa tête, ce n'est pas son crâne.
Yani düşündüm de birlikte yani başbaşa bir akşam yemeği yersek Mr. Nash, gelin, gelin
So I thought if we could get together... You know... dinner for two, tête-à-tête. Mr. Nash, come in, come in.
Baş başa zararsız bir yemekten ne çıkar?
Why panic over a harmless tête-à-tête supper?
- Başbaşa ne görüşüyordunuz?
- What was your tête-à-tête?
Ne zaman bir şov olsa, şu ikili koltuğu opera salonuna ödünç veriyorum.
I loan this tête-à-tête chair to the opera house every time there's a show.
Baş başa olduğunda ise performansı hiç de iyi sayılmaz.
But in a tête-à-tête, he puts on a poor show.
Dışarısı yok, sadece ikiniz varsınız, tamam?
Make it a really good tête à tête, understood?
- Çok naziksiniz, Madam Havering ama çulluklar benim ülkemde çok nadirdir.
- You are too kind, Madame Avery... but it is most rare in my country, the tête rose.
- Röportaj için hazır mısın?
- Are you ready for our tête-à-tête?
Bunu ortağından özel bir mesaj olarak kabul ediyorum
I would suggest that you have a little tête-à-tête with your partner.
Kusuruma bakma, Preston, küçük kaçamağını bozdum.
Sorry about that, Preston, disturbing your little tête-à-tête.
Bazen Tanrı'yla baş başa özel görüşme yaparlardı.
He's had an ongoing tête-a-tête with the Almighty for some time now.
Rica etsem, sen etrafı gözlemlerken ben arkadaşımla biraz konuşsam?
Would you explore over there while I have a tête-à-tête with my friend?
Babamla muhabbetinin koyu olduğunu öğrenince, tüm geçmişini araştırdım.
- After I discovered you were having... tête-a-tête with my father, I ran a background check.
Yalnızca o ve ben, başbaşa kaldık
Just she and I stayed, a tête-à-tête.
Ne istediğinize bağlı
Ça dépend, qu'est-ce que vous avez en tête?
Başka neden onunla San Diego'ya gitmek zorunda kalayım ki, hem de bizim seksüel tête-à-tête ya da pas de deux yıldönümümüzde.
Why else would I be forced to go to San Diego with her on the one-year anniversary of our sexual tête-à-tête or pas de deux, if you will.
- Editörle baş başa sohbet.
- An editorial tête-à-tête.
Gerçek erkekler için.
It's good - tête. For real men!
Yani, eve gelip eski erkek arkadaşınla Hint yemeği tabağının başında baş başa bulursam, ne yapacağımı biliyorsun değil mi?
I mean, if I came home and I found you having a tête-à-tête with an ex-boyfriend over a plate of Indian food, you know what I would do?
Sizinle bir akşam yemeği yemek isterdim tête-à-tête.
I wouldn't mind dining with you, tête-à-tête.
Onu kandırmak için bir yol bile varmış ama bunları Eskimo evine saklıyorum tête-à-tête'imiz için. Sol pençesine dikkat etmelisin.
Beware of left hooks.
Sanırım Kendrick'le yaptığın ikili görüşme bize istediğimiz şeyi verdi.
I think your little tête-à-tête with Kendrick gave him the extra push we needed.
Bu aynı, yerel kodamanlarla politik bir özel görüşme gibi.
It's like a political tête-à-tête with a local bigwig.
Ama sonrasında sizinle buluşacağım.
I have to go. But I'll meet up with you guys after the tête-à-tête, I promise.
Çene çalma, geyik yapma gibi düşün.
Think of it as a little chit-chat, a tête-à-tête, as it were.
Ufak flörtümüz burada son buluyor!
Our little tête-à-tête ends now!
Küçük bir ricam olacak.
Just a quick tête-à-tête.
Baş başa geçirdiğimiz o geceyi düşünmeden edemiyorum.
I can't stop thinking about our enchanting tête-à-tête.
Söylediğini göz önüne alırsak, söylediğimi,... gece yarısı özel görüşmeler yapmamamız gerektiğini düşünüyorum.
what I said, I don't think we should be sharing late-night tête-à-têtes.
Ne zaman birlikte geçirdiğimiz zamanlarda nostalji hissetsem Eli,... daima benim bu hatalarımı yüzüme vuruyorsun.
Whenever I feel nostalgic about our time together, Eli, you always toss me one of these bracing little tête-à-têtes.
Yeşillik Soslu Buzağı Eti.
Tête de veau en sauce verte.
En iyisi onu buraya getirin hep beraber konuşalım.
Better yet, bring him in here, and then we can all have a little tête-à-tat.
Biraz sohbet ederiz baş başa fikir alışverişi yaparız. Öğle yemeği gibi.
So we'll have a chitchat, tête-à-tête, exchange-ideas kind of lunch.
Charles, Fransızlar hala çikolatalı marshmallow yapıyorlar mı?
Do you know that in France they have a dessert called Tête de Nègre! ( Negro Face )
- Selam. - Çikolatalı marshmallow istiyorum.
I would like a Tête de Nègre!
Çikolatalı marshmallow dedim, sağır mısın?
One Tête de nègre! Are you deaf?
- Bunlar ekler değil mi?
- It's full of Tête de Nègre!
Müşteriniz çikolatalı marshmallow istiyor ve sen yok diyorsun?
I know you changed the name because I'm here! I know you still call it Tête de Nègre with your clients!
Bay Valentine ile baş başa bir konuşmamız gerekiyor sanırım.
I think Mr. Valentine and I should have a tête-à-tête.
5 Mart'taki ikili görüşmenin sonuçları henüz ortaya çıkmadı.
The results of the March 5th tête-à-tête have yet to reveal themselves.
Sayın Hakim, BJ Knockers'da garson olma ihtimali olan bir kız hakkında kayıt dışı biraz sohbet edebilir miyiz diye merak ediyorum.
Your Honor, I was wondering if maybe we could have a little tête-à-tête, off the record, about a woman who might have been a waitress at BJ Knockers.
Öncelikle, çok pasaklı biri ama sen Jack'le özel görüşmendeyken işe yarar bir şeyler buldum.
Well, for starters, she's a total slob, but I did find something useful while you were engaged in your tête-à-Jack.
Anne Boleyn yazıyor.
"Anne sans tête."
Müsaitsen baş başa görüşebilir miyiz?
I wondered if you were free for a tête-à-tête?
Küçük muhabbetimiz hoşuma gitmiş olsa da boyundan büyük işlere kalkıştığın kesin, ayrıca yetkinin dışındasın. Küçük muhabbetimiz hoşuma gitmiş olsa da boyundan büyük işlere kalkıştığın kesin, ayrıca yetkinin dışındasın. İşimiz bitti.
Much as I have enjoyed our little tête-à-tête, it's clear to me that you are out of your league, not to mention your jurisdiction.
Bugün erken saatlerde, mağdur olan poker oyunculardan biriyle oldukça verimli yüz yüze bir görüşme yaptım :
Earlier today, I had a rather fruitful tête-à-tête with one of the victimized poker players :
Sana maceralarımdan daha sonra bahsederim.
... My adventures are a separate story, strictly tête-à-tête.
- Bunlar beze yahu.
It's a Tête de Nègre!
- Şunlar çikolata damlası mı?
Tête de nègre!
Kafasında mı
- Dans la tête?