Tük Çeviri İngilizce
118 parallel translation
Tek tük misafirler dışında pek fazla kullanılmamıştı.
It was never used much, except for occasional visitors.
- Bu ağrılar tek tük mü yoksa kalıcı mı?
- Is this pain sporadic or constant?
Tek tük eve dönüş.
Odd homecoming.
Şimdilik, tek tük bir kaç sözcük.
Just a word here and there at the moment, sir.
İnsanlar geçiyor köprüden. Kalabalık, tek tük. Saatine göre.
People cross the bridge, in greater or smaller numbers, depending on the hour.
Etrafta bu kadar kadın varken tek tük lekeler olması kaçınılmaz.
Can't avoid an occasional smudge with so many women around.
Belki tek tük mavi dokunuşlar olabilir ama ana renk beyaz olmalı.
Well, perhaps a little blue here and there. But I think the overall colour should be white.
Kızılderili korkusuna rağmen, tek tük de olsa sığır sürüleri tek başına Chisholm yolunu kullanarak Texas'dan, Kansas Dodge City'e gidiyordu.
Despite the Indian scare, an occasional cattle herd still came up the Chisholm Trail from Texas to the railhead in Dodge City, Kansas.
Orada burada tek tük insan, ama herkes selamet arar.
Though they's few and far between, the need for salvation is everywhere.
Şimdi bu gruplardan bahsetmemin tek nedeni bunların, son zamanlarda hayır işleri yaptığım tek tük gruplardan olması.
Now the only reason I mentioned those groups only reason I mentioned those groups is cause those are a few of the charities that I've been working for lately.
Bu yöredeki tek tük köylerin ne halde olduklarını da gayet iyi biliyordum.
Villages in this region were few and far between, and I knew well what they were like.
Biraz çürük tahta, anlaşılır bir rutubet etrafta tek tük küf.
A little dry rot, selective damp... some fungus here and there.
Tek tük içiyorum.
Occasional cigarette.
- En fazla 23'tük, değil mi?
- We were 23 at the most, right?
Burada : kasaba, tek tük evler, çiftlikler köyler, manastırlar, değirmenler...
We have the villages and hamlets, and here and there the various small farms. Outposts, religious encampments, water mills -
Bitki öbekleri tek tük yerlerde kök salmayı başarabiliyor. Başarsalar bile hayat, onlar açısından oldukça zor.
Only here and there do clumps of plants get a root-hold, and even when they succeed, life is very difficult for them.
Yağmur çiseliyordu ve güvertede tek tük insan vardı.
It was a drizzly day, and there had been hardly anyone on deck.
700m. dü tük.
Sinking 2,000.
Etrafı geziyorum, tabiatın güzelliklerine bakıyorum. İnsanları ziyaret ediyorum, tek tük çocukları sünnet edip iğne vuruyorum. Kulak filan deliyorum.
I have to ride around, looking at nature's beauty, calling on people, doing the odd circumcision, giving jabs, piercing ears, etc.
Alıcılar tek tük ısı noktaları gösteriyor.
Sensors are indicating sporadic spots of heat.
Ve sonra tük hücreli organizmadan. Tanrının yarattığı... bilinen en akıllı tür doğdu.
And then a single-celled organism... evolved on Earth... into the highest form of intellect known to God :
" ve farmakoloji alanlarında tek tük çalışmalar...
"... in genetic research, artificial insemination...
Buradayım! - Bekle biraz s... tük. Ağır ol.
Get back in, bitch!
Seni öldürürüm s... tük. Git buradan.
- Fuck you!
Aç kapıyı! Aç şu kapıyı s... tük.
Open, you bitch!
Hepsi s... tük derler. - Bunu ben bilemem. - Siz nerelisiniz?
Where are you from?
Sen yaptın Marina, lanet s... tük!
It was you, fucking bitch! It was you, Marina!
4'e karşı 3'tük
We have three out of four
Tek tük var.
I got a few.
Tek tük ders veriyorum.
I write books. I give an occasional lecture.
- Onlar tek tük saldırılar.
- They're isolated raids.
Birkaç belgeseldeki tek tük sahneler dışında kamuoyuna ulaşması çok nadirdi.
Except for brief glimpses in a few documentaries it would rarely be seen by the public.
Fermuar dişlileri arasında tek tük cam kırıkları var.
Isolated fragments of glass in the zipper teeth
1914'de tek tük kamyon vardi, silahlari ve vagonlari atlar çekiyordu.
There were few lorries in 1914, horses pulled the guns and wagons.
Dudaklarını oynat, ne yaparsan yap ama benim sabrımı tük...
Don't sing, just move your lips, whatever... but I'll lose my patien...
Tek tük parçalar bir şey ifade etmez.
Nuggets are nothing.
Tabii tek tük çiş kazaları olurdu. Ama onlar çok... - Tatlıydı.
Sure, you had the occasional pee-pee accident in class, but... they- - they were so...
Az yapraklı, tek tük ağaçlar vardı.
A birch woods.
Tek tük vakalar...
There are isolated cases.
Tek tük vakalar, Londra'nın her yerinde patlak veriyor.
Isolated cases breaking out all over London.
Lorena Vasquez'in tırnağındaki deri boynundaki salya, vücudundaki tek tük saçlar. Hepsi rahmetli Reynaldo Cerrera'ya ait.
The skin under Lorena Vasquez's nails, the tiny remnants of saliva on her neck, the stray hairs on her body... they all belong to the late Reynaldo Cerrera.
Başlarda tek tük beliriyorlar.
At first, they come in ones and twos.
Tek tük kırışıklıklarım var, ama güneşli günlerde binlerce göğün altında yattım.
I got a few wrinkles here and there, but I've laid under thousands of skies on sunny days, yeah.
Tüm seyahat boyunca birbirinize tek tük bakışıp durdunuz.
You guys have been exchanging odd glances this whole trip.
Milyarlarca yıl önce sığ, tek tük su havuzları vardı.
Billions of years ago there were shallow, occasional pools of water.
Bu okula çevrenin yeni yetme işçi sınıfı gelir. Geleceğin tesisatçıları veya tezgahtarlarıdır onlar. Şüphesiz tek tük teröristler de çıkacaktır aralarından.
Here come the local pubescent proles... the future plumbers and shop assistants... and doubtless the odd terrorist too.
Anlayacağınız, okuldaki tek tük bakirlerden biri olmak yeterince kötü, ama benim için çok daha kötü.
Now, being one of the only virgins in school is bad enough, but it's even worse for me.
Tek tük de olsak hala bizim gibilere rastlayabilirsin.
Well, there's still some of us left.
Sü.tük!
You bitch!
Tek tük şikayetler olsa da bu kota sistemi çok güzel çalıştı.
he is amazing as the system of rationing it functioned well.
- Tamam, kes sesini s... tük!
Shut the fuck up!