Ucuk Çeviri İngilizce
922 parallel translation
Hayır, uçuk görmek istemiyorum.
I don't want any of your lip now.
Son kuruşumu senin bu uçuk projene yatırdım.
I've staked my last penny on this pipe dream of yours.
Bizi bu uçuk hikayeye bulaştırdın, en azından güvenebilirsin.
You got us involved in this fantastic plot you might at least trust us.
Uçuk kaçık bir hayal bu.
It's an airy fairy dream...
- İkimizde uçuk fikirliyiz.
- Both absent-minded.
Uçuk fikirli insanları severim.
I like absent-minded people.
Pek çok büyük adamda uçuk fikirlidir.
All great men are absent-minded.
Bir sürü uçuk şey.
A lot of crazy things.
- Uçuk bir fikir!
- It's a fantastical idea!
Önerim şu : burada uçuk bir hikâyenin peşinde gitmekten daha fazlası var.
There's a bigger thing to do than to go after the crackpot story. It's been done.
Neredeyse beyaz olanı alıyordum, ama yeterince uçuk değildi.
I almost bought a white one, but it wasn't extreme enough.
Beni yanlış anlama ama. Gerçekten uçuk bir şeyler isteseydim Fransız olanı alırdım.
If I really went in for the extreme extreme, I would have bought a French one.
Onun da biraz uçuk olduğunu düşündüm.
I pegged him as slightly cuckoo too.
Bazen biraz uçuk olduğunu düşünüyorum.
Sometimes I think he's a little on the crazy side!
Milyarlarca değil, bu uçuk olmuş.
Not billions, that's an impossible figure.
Buna inanmak gerçekten çok zor. Kim, böyle bir aracı tasarlayıp yapabilir ki? Tek bir darbeyle, bilimin en uçuk hayallerinin bile ötesinde bir güç.
I can hardly believe how one could conceive and build such a craft and, in a single stroke, harness power beyond the wildest dreams of science.
Uçuk görünmekten korkmuyor musun?
You're not afraid you'll be charged with frivolity?
Uçuk geçmiş mi?
Has the cold sore gone?
Uçuk çıkmıştı.
I had this cold sore.
Çılgınlık dediğin böyle uçuk şeyler hayal etmektir.
What's crazy is to imagine incredible things.
Otel odasında kafasında uçuk idealleriyle o aptal ve çevrede ölmesini izlemek için toplanmış koca bir şehir.
Oh, that poor fool up there in that hotel room with his high-flown ideals, a whole town standing around waiting to see him get killed.
Ama Ayako öylesine güzel ki. Onu uçuk bir tiple görmeye dayanamam.
But Ayako is really beautiful, I don't hope her marriage cursory.
Çok uçuk bir fikir ama işe yarayabilir.
Maybe a good idea.
Evet, uçuk bir fikir ama işe yarayabilir!
Yes, maybe a good idea, too.
Sanırım, uçuk bir renkti.
Some pale color, I believe.
Hastalıklı, uçuk denebilir.
Diseased, sick, crazy if you like.
Bir de konuşabilse, nasıl uçuk bir kafası var daha iyi anlayacağız!
Gustav sometimes imagines things.
Siz de kabul edersiniz ki bu epeyce uçuk bir tavır, bir özel dedektif tutmak kocanız gideli daha bir gece olmuşken.
And you've got to admit it's pretty extreme, hiring a private detective when your husband's been gone just one night.
En uçuk şovlara sokardık.
Book her into all the best freak shows.
Alkolizim hastalığından dolayı, uçuk fikirler çıkar.
Because of his alcoholism, he's obsessed by a peculiar idea.
Hikayeler, uçuk dedikodular.
Stories, wild rumours.
Uzun zaman önce bir çok uçuk kaçık tip vardı.
A long time ago there were many eccentric people.
İlgi alanları, kızlar, uçuk kaçık işler fiziksel terbiye hızlı arabalar ve öldürmek.
Interests - girls, freaks... physical fitness... fast cars... and killing.
Şimdi uçuk çıkıyor.
Now I get cold sores.
Kendini hâlâ memleketinde kapuçinolarından para aşırdığın o uçuk kafenin kasasında mı sanıyorsun?
You still think you're at the cash desk in that lurid bar in your hometown raking-off on capuccinos?
Hadi ama, Bu çok uçuk bir rakam
Come on, that's unreasonable.
Hepsi bu değil. Dudağımda... beni çok rahatsız eden bir de uçuk çıkıyor.
Not only that, but I'm developing a herpes on my lip here that is really killing me.
İyi hissederdim, uçuk kaçık giyindiğimde Ama gelemezdi kozmik ışığın yerine
When you dressed sharp, felt all right Don't seem the same since cosmic light
Benim teorimin neresi o kadar uçuk anlamıyorum.
I don't see what's so far-out about my theory.
Bu kadar uçuk bir öyküye kim inanır ki?
Who would believe such a preposterous story?
"Leigh, yine uçuk-kaçık oluyorsun."
"Now, Leigh, there you go being whacky again."
Uçuk-kaçık mı?
Whacky?
Uçuk-kaçık apandisiti olduğunu bildiğim tek çocuktum.
I was the only kid I know with whacky appendicitis.
Senin uyduruk, zırva, uçuk, aptalca... kuantum ve safsata dolu saçmalıklarını daha fazla dinlemeyeceğim!
And I'm not going to listen to any more of your cabalistic, quantum, frigging, dumb, limbo mumbo jumbo!
Büyükbabam, uçuk biriydi, bir adada yaşıyordu.
My grandfather, an eccentric, lived on an island.
Ona uçuk çıkardığımı söyledim.
You know, he wanted... I told him I had herpes.
Farklı bir tınısı varmış ; biraz uçuk, dinleyicileri için fazla ileri.
His sound was different, way out, too advanced for all those others.
Ama uçuk bir pembeydi.
But it was pale pink.
Bugünlerde herkeste uçuk virüsü var.
Everybody's got the damn herpes these days.
Uçuk tarzlar.
The wild styles.
Kalıbımı basarım, bu bizim Uçuk.
Well, if it ain't Hot Dog.