English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ U ] / Umutlu

Umutlu Çeviri İngilizce

364 parallel translation
Marie, çocuğunun yine hayatta kalacağında umutlu olabilir bu arada, Little Paul...
While Marie regained hope to see her son live... Little Paul, for his part...
Bana öyle geliyor ki, Bayan Harper, sal bulunana kadar hâlâ umutlu olduğunu söylüyordu. Salın üzerinde Joe'nun...
It seems to me that Mrs. Harper said she still has hopes until they found the raft with Joe's...
O halde barış için fazla umutlu olmadığınızı söyleyebilirim?
Well... I take it you don't think there's much hope for peace?
Yine de umutlu musun?
Still hoping?
Hala umutlu musun?
Still hoping?
Hala umutlu?
Still hoping?
Bu da yardım konusunda daha fazla umutlu olmamamız gerektiğine kanıttır.
Well, that eliminates any further speculation anyway.
Führer, bu konunun mahkeme olmaksızın... ortalığa dökülüp saçılmaksızın halledileceği konusunda çok umutlu.
The führer is extremely hopeful that this matter can be settled... without exposing it to the inevitable publicity of a court trial.
Açık konuştuğum için çok üzgünüm Lou, ama son birkaç yıldır gözlemlediğimiz iyileşmeleri düşünürsen tümük iltihabı, tifo, zatürree tedavisi gibi umutlu olmanı gerektirecek pek çok neden var.
I'm sorry to have been so outspoken, Lou, but... if you'll think of the number of advances in the past few years... such as in the treatment of mastoiditis, typhoid and pneumonia... you have every reason to feel hopeful.
Ben senin için bu kadar umutlu değilim. Ben harika bir kadın olmak istemiyorum da ondan.
- I don't wanna be a wonderful woman.
Sadece iyi nitelikleri..... umutlu ve güzel günlerimiz oldu.
You only have good qualities and you stayed more beautiful, than I could've hoped for.
Senin kadar umutlu değilim çünkü sanıyorum yeni bir duruşman olmayacak.
I wouldn't get my hopes up too high, because I don't think you're going to get a new trial.
- Umutlu görünüyor.
- Outlook hopeful.
Senin önsezilerinden umutlu değilim ama başka alternatifim yok.
I'm not sanguine about hunches, captain, but I have no practical alternative.
Anne, ben Kral değil, âşık olan her erkek gibi çaresiz, kararsız, sabırsız, umutlu, korkak bir adamım.
Annee, you see before you not the King, but a poor fellow as uncertain, as eager, as hopeful, as afraid as any man that ever fell in love.
Evet, dediğiniz gibi siz Kral değilsiniz. Sadece çaresiz, kararsız, sabırsız, umutlu bir adamsınız.
Well, as you say you're not the King, but only a poor, uncertain, eager, hopeful fellow.
Umutlu olan bendim tabii, onlar değil.
I was hopeful, not them.
Beyaz Saray'dan bir sözcü, Başkan Johnson'ın görüşmelerin düşmanlıkları sona erdireceğine ve Güney Asya'da barışın sağlanacağına dair umutlu ve istekli olduğunu işaret etti.
A White House spokesman indicated President Johnson was enthusiastic and hopeful that the talks would result in an end to the hostilities and an honorable peace in Southeast Asia.
Ancak resmî merciler, eskisinden daha da umutlu.
But official quarters are more confident than ever.
Umutlu olalım.
Let's be hopeful.
Umutlu bir yaşam.
A life of hope.
O yüzden bir kaç gündür tanıdığın bir kız için çokta umutlu olmamalısın.
So the two of you shouldn't hope to do anything with her in just a few days.
Cuma günü yönetim, yaklaşan Noel tatili süresince Berlin Duvarı'nın olası açılışına karşı gösterdiği tepkide umutlu ama ihtiyatlıydı.
The administration was hopeful, but cautious Friday in its reaction to a possible opening of the Berlin Wall... during the upcoming Christmas holiday.
Ben pek umutlu değilim.
Well, I hope not.
Organizasyon senin kadar umutlu değil Doktor.
The Organisation does not share your optimism, Herr Doktor.
Umutlu, masumane Bir şey istemiyorlar
Wide-eyed, hopeful They make no demands
Sorumlu hissediyorum, umutlu.
I feel responsible, hopeful.
Umutlu olmak için bana bir neden göster.
Give me a reason, tell me about hope.
Umutlu olmak.
Hopefulness.
Çok umutlu değilim.
They will not see for long.
İnsanlara hep umutlu olmalarını ve en kötüsüne hazırlanmalarını söylerim.
I always tell people to hope for the best and prepare for the worst.
Adamları bu kadar neşeli ve umutlu daha önce hiç görmemiştim.
I've never seen such joy and hope amongst men.
Miyagi senden umutlu.
Miyagi have hope for you.
O zaman siz üzgün görünen umutlu arkadaşlar neden tepeye çıkmıyorsunuz?
Why don't we have you sorry-looking lot of hopefuls make your way up.
Size bir mesaj iletmemi istedi. Hala umutlu olduğunu, size inandığını söyledi.
She wanted me to deliver a message, to say she still has hope, faith in you.
Umutlu, sizin gibi.
He's full of hope, like you.
Kendilerinden umutlu olmalılar, bu ülkeden umutlu olmalılar.
Hope for themselves... hope for this country...
Mutluluğu 3 umutlu aşık attı paraları...
Happiness Thrown by three hopeful lovers...
tanrım, ben hiç umutlu degilim.
- God, i hope not.
Keşke daha umutlu olabilsem ama bekleyip göreceğiz.
I wish I could be more hopeful, but we'll have to wait and see.
Karşılıksız yapacağım. Sadece umutlu ol.
I'll do it for nothing, just to keep hope.
Sıkıntılının tersi umutlu.
Hopeful as opposed to depressing.
Kendim için umutlu değildim.
I didn't feel good about myself.
Ben onlardan umutlu değilim.
I'm not holding my breath.
Devam etmemi sağlayan şey, onun o küçük yüzündeki güçlü ve umutlu ifade ve etrafında olan bitenin farkına varması.
"The sight of his small face, strong and hopeful... " awakening to the world around him... " is what keeps me going.
- Bizden çok umutlu. - Evet.
- He has high hopes on us. - y es.
Patrice, milyonlarca erkek ve kadın... çok umutlu olduğumuz Avrupa'nın bu büyük bayramı için
Patrice, millions of men and women awaited the music you composed for the Unification of Europe,
M'ret'i güvenli bir şekilde teslim edebilirsek, Spock, hayatlarını korku içinde yaşayan birlerce muhalif için bir kaçış yolu kurmaktan umutlu.
If we are able to deliver M'ret safely, we hope to create an escape route for dissidents who fear for their lives.
Eve geldi ve sen kapıyı açtın... Umutlu bir şekilde sordu. "Tatlım nasıl hoşuna gitti mi?"
She comes home, you open the door... and she's standing there all hopeful, "Honey, do you like it?"
Joseph, denediği yeni ot karışımından çok umutlu.
Joseph is optimistic about a new combination of herbs he's trying.
Ben pek umutlu değilim. Ama ben bu şeyi hazır burdayken kullanmaktan kesinlikle memnun olacağım.
But I am definitely going to enjoy using this while it's here.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]