Urn Çeviri İngilizce
632 parallel translation
Cuma öğle vakti ararım.
let me see, urn a week from Friday.
Vazo.
Urn.
Mermer vazo.
Marble urn.
Vazoyu, şöyle...
Smash the urn, like...
Belki bir fırtınada veya otoyoldan beş tonluk bir kamyon geçtiğinde mermer vazo kırılmış...
And if in a storm sometimes, or sometime if a five-ton truck goes down the highway and the marble urn was to break...
Vazodan çıkmış!
Broken out of the urn!
Vazoyu parçaladım.
I smashed the urn.
Kişisel olarak bence o bilekliğini kahve kavanozuna düşürdü.
Personally, I think he dropped his sleeve garters in the coffee urn.
14.Yüzyıl'a ait bir kül kavanozu.
A 14th century crematory urn.
- Kavanoz mu?
- A crematory urn?
Mama küllerinin durduğu kaba, bir aşk mektubu koyduğun doğru mu?
Mama... is it true you put a love letter in his urn?
Şey.. peki tamam!
Urn... Oh, I know!
Şu vazoyu görüyor musun?
That urn...
Küller sandıklara konup bir dolaba yerleştirildi. Damgalandı.
The ashes were placed in an urn.
Onların önünde, İzmir yakınındaki ünlü tarihi şehir Bergama'dan getirilen su mermerinden yapılmış vazo var.
In front of them alabaster urn was brought from Bergama a famous historical city near Smyrna.
Onlara lazım olduğun sürece, küllerinin konduğu vazoya saygı duyacaklar.
They need you and they honour the urn which holds your ashes.
Ama ertesi gün geri dönüp, o vazoyu paramparça edecekler ve şöyle diyecekler :..
But tomorrow they will come back and smash that urn, and they will say :..
Söz, senin gitmeye hazırlandığında, altın, bir semaver değerinde değildi.
Eh, a promise qin't worth a gold urn when you re ready to go.
75 dakika içerisinde, bayan Carska'nın külleri kupaya doldurulacak.
In 75 minutes Miss Carska's ashes will fill and urn.
Elindeki kupayla küçük bir köle gibiydi.
It was a little slave with an urn.
Konforlu ofisime buyurursanız, size kül kabını getireceğiz.
If you'd come into my comfortable office, we will bring you the urn.
Nasıl eşsiz bir genç adam olduğunu biricik aşkı, sevgili karısı Holly'ye bırakmak üzere tasarladığı kül kutusundan anlayabilmek mümkün.
He was a unique young man as you can see by the urn he had designed by the love of his life his wife, Holly.
"Kül kutusu" çok güzel!
So that's a great looking urn.
Yavaşça arkanı dön.
T urn around slowly.
Son testin, iki sembollü vazo :
Your final test, the urn of the two symbols :
Bu koridoru, dış dünyaya giden bu yolu yürüyüp vazoyu kollarınla kenara itebildiğin zaman ömrünün sonuna kadar onun işaretlerini taşıyacaksın.
When you can walk in this corridor, the inner path to the outer world and can push the urn aside with your forearms you will bear its markings with you for the rest of your life.
Şu devasa vazo. Saklanılacak tek yer.
The urn. lt's the only place.
Bahçedeki'büyük vazo'bu.
It is the urn in the garden.
Bir başla deyişle, ailem onları bir kül kabına koyacaktı çünkü cesedim bulunamayabilirdi bile.
In other words, my family will put that in the urn in case my body is not recovered.
İşte, evlatlarım babanız size, evinize dönüyor.
Thus, my children... does your father come home to you. Ashes in an urn.
Işığı söndür, lütfen!
T urn out the light, please!
Kilot kullanmıyorsun...
You're not wearing any... Urn...
Benden daha teşvik edici bir arkadaş bulmak için uzun zaman beklemek zorunda kalmıştın.
Oh, you'd have to look a long way to find a chap who was more, urn... Stimulated than I am, yes.
- Döndürün onu!
- T urn him over!
Bu yüzden, o zamanlar uç uca ekleyebildiğim bu ufak ayrıntıların detayların üzerine eğilmeyi eğer bir açıklama olmamışsa da yaşananların en azından bir tanımlamasını yapan bir şekle bir resme sokmayı tercih ettim.
which are minutiae or detail, in order that I might then be able to put together in a gestalt, a picture, which, urn, if not an explanation, is at least a description, a more full description, of what transpired.
RAUL HILBERG, TARİHÇİ Bir bakıma, Adam Czerniakow çok önemli bir iş yapmıştı.
Adam Czerniakow, urn, did something very important.
O vazoyu her yere götürmen şart mı?
Must you carry that urn wherever you go?
Aklıma Tuney teyzem geliyor. Şöminemizin üzerinde küçük vazosunda duran teyzem.
It only makes me think of my poor Aunt Tuney up on the mantel over our fireplace in her little urn.
Affedersiniz ama şöminenizin üzerindeki küçük vazoda ne duruyor dediniz?
Excuse me, but what did you say was in the little urn above your fireplace?
Vazoyu boşaltabilirim.
Good, I could use the urn.
Dönsene.
T urn around.
Plastik bir vazo... küller için.
It's got plastic... urn for the ashes.
Ben şairin kadim vazo görüşünü sunuyorum.
I offer the poet's vision of the ancient urn.
Annenin Corvette'ini kim çıkardı?
Who drove? Who took your mother's urn?
Christian, Christian, Christian...
Uh, Christian, Christian, Christian. Urn...
Ölü külleri konan vazoyu gördüm.
And I came across this urn, okay?
İçinde kül olan bir vazo buldum.
I came across an urn with ashes in it.
Vazo yok.
The urn is missing.
Buyur.
- I got, urn, six cents here.
Evet öyle.
- You have put your heart in the marble urn with the ashes. Oh, yes.
Evet, şuradan düz git.
Urn, straight down there.