Usual Çeviri İngilizce
10,662 parallel translation
Beklettiğim için üzgünüm, her zamankinden daha meşguldüm.
Sorry to keep you waiting, we've been busier than usual.
Her zamanki halin bu değil, değil mi?
This is not your usual scene, huh?
Normal tutuklama ve hüküm yerine Hannibal Lecter hakkındaki her türlü faydalı bilgi için hatırı sayılır bir ödül koyduğunu duydum.
I understand you have offered quite a substantial reward for any kind of relevant information on Hannibal Lecter, not just the usual apprehension and conviction.
Her zamanki gibi.
AS USUAL.
Her günkü masraf.
The usual disbursement.
Hr zamanki gibi kahramanlık yapıp günü kurtarıyordum.
Oh, you know, being a hero, saving the day, the usual.
Daha da kirli işleri yapacağım tabii ki. Her zamanki gibi.
Why, attending to the even dirtier work as usual.
Sadece rutin kontrol.
Oh, yeah, just the usual insurance policy search and seizure.
Ölümümden beri arkadaşlarımla olan ilişkimi sürdürmek biraz problemli hale geldi.
Since my death, maintaining my usual network of associates has become heh, shall we say, problematic.
Yapmayacağız.
I'd prefer that we didn't do our usual "please don't go" dance. We're not going to.
Paprika, " Pekala, hepsi göt ve gerçek değil, her zamanki gibi.
Paprika, " Well, all fanny and no fact, as usual.
Teşekkürler Lucille.
The usual? Thanks, Lucille.
Uçuş takımınız görevden alındı.
Your usual flight crew have been relieved of duty.
Ben şöyle bir tur atacağım.
I'm off on my usual rounds.
- Normalden daha garip.
- Well, weirder than usual.
Bak bakalım odayı temizledikleri zaman, alışılmadık bir şey fark etmişler mi?
See when they cleaned the room and if they noticed anything usual.
Evet ama burası yolumun üzerindeydi.
Yeah, on my way here. Usual motley crew.
Her zamanki tipler yaygara çıkarıyor.
It's just a few of the usual eccentrics trying to create a spectacle.
- Her zamanki gibi hâl hatır soruyorum.
Ah, the usual how-do-you-dos.
Normal malın iki katından daha fazla malı taşımaya çalışıyorum.
I'm trying to move product, more than twice the usual drop.
Burada, alelade nesneler hariç bulabildiğim ve sizin gibi bilge bir büyücüde olmasını beklediğim hiçbir şey yok.
And really there does not seem to be anything here - apart from the usual objects - that I would expect to find in the rooms of a magician of your genius.
Hayır, sadece her zamanki baş ağrıları.
No, just the usual headaches.
Kimse kimin yaptığını bilmiyor. Her zamanki gibi.
No one knows who did it, as usual.
Neden her zamanki yerde buluşmuyoruz?
Why aren't we meeting in the usual place?
Hıhı. Genelde 2000 dolar civarı olur.
- Uh... about $ 2,000 is the usual.
Başta bunu sorun etmeyip normal davranmaya çalıştık.
At first, we tried to ignore the problem and hang out as usual.
Polisten kaçan, sıradan sabıkalı bir oto tamircisi değilsin.
I mean, you're not the usual ex-con grease monkey on the lam.
Her şey normal.
Same as usual.
- Bu benim her zamanki mısır gevreğim değil.
- That's not my usual cereal. - What?
- Ne? Bu benim her zamanki mısır gevreğim değil.
That's not my usual cereal.
Gözlerden ırak bir yerde seninle konuşmak istedim.
I wanted to talk to you away from the usual ears.
Hayır, sadece acil ve ameliyathane arasındaki klasik çatışma bizde de olsun istemiyorum.
No, I just don't want the usual ER / surgery conflict, okay?
Her zaman aynı değil ama genelde... Genelde genel yoldan olur.
Not always the same, but usually... usually in the usual way.
Başkan kriz esnasında gündelik işleri de devam ettirmeyi istedi.
The president wants to maintain a sense of business as usual during this crisis.
Her zamanki gibi.
As usual.
Her zamanki gibi dünyanın en iyisi.
Top of the world, as usual.
Bu pek olağan bir durum değil, ve kötü bir durum. Değil mi?
This is rather usual and sinister, isn't it?
Her zamanki gibi haklıymışsın dostum.
Right, as usual, my friend.
Her zaman ki gibi dostum.
Right as usual, my friend.
Her zamanki baştan aşağı zırhın biraz dikkat çekici.
Your usual full-armor look is a little more conspicuous.
Sürekli okuldan geleceğini ve her zaman yaptığımız ufak konuşmadan sonra ödevini yapmaya gideceğini düşünüyorum.
I keep thinking she's going to come home from school and we'll have our usual little chat then she'll do her homework.
- Her zamanki deliler.
Usual crazies.
Her zamanki gibi.
Same as usual.
Olağan zulaları kontrol et.
Check all the usual hidey-holes.
Her zamankinden mi?
The usual?
Her zamanki şeyler işte.
Just the usual stuff.
Hâlâ Thompson'u öldürmek istiyorum ama her zamanki isteğim bu.
I still want to kill Thompson, but no more than usual.
Her Öz Savunma mensubu normal işine devam eder.
Every Autodefensa keeps his usual job.
- Sadece her zamanki gibi boktan
- It's just the usual shit.
Her zamankinden fazla sorun mu var yani?
I mean, more than usual?
Bildiğimiz okul.
The usual school.