English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ U ] / Uzattın

Uzattın Çeviri İngilizce

513 parallel translation
Efendim biraz uzattınız.
Sir, you are carrying it a little bit too far.
Çok uzattın.
I've waited long enough.
Gabya çubuğunu beni izlemek için mi uzattın Disko?
Did you spring your fore stick trying to follow me, Disko?
Uzattın ama!
Can it!
Ve bize gelince aziz dostum evinize geldiğimde mutsuz olmanıza rağmen yalnızlığıma yardım eli uzattınız ve ben de bunu kabul ettim.
As for ourselves I came into your house, my dear friend and in your unhappiness, you reached out your hand for help and in my loneliness, I took it.
- Niye yolu uzattınız?
- Why the detour?
Amma uzattıkça uzattın ya!
Damn it! You're making such a fuss!
- Seni dinliyorum. Varsayalım ki, dönemi bir hafta uzattın.
Suppose the deadline was put off for a week.
3 dakika uzattınız.
You're 3 minutes over!
Amma da uzattın.
You exaggerate.
Uzattın ama. Ölmeye hazır değilim daha.
You falderal.
Sen bana elini uzattın. Hayatımın korkunç olduğuna ikna ettin beni.
You helped me understand how loathsome my life had become.
Bu işi gümüş bir tepside Dairyu'ya uzattınız.
You handed that job to Dairyu on a silver platter.
Siz de... Çünkü elinizi bilinmeyene uzattınız. Çünkü ölümcül bir mühürle damgalandınız.
And you who have reached towards the secret you now bear the fatal mark
Seyahati çok uzattın.
You've made too long your travel.
Tanık olmadan önce Kaptan Kirk'e yakıt tüketim raporu uzattınız, okudu ve imzaladı, doğru mu?
You handed Captain Kirk a fuel-consumption report in the presence of witnesses, which he read and signed. Is that correct?
Amma da uzattın!
You're such a pain!
Onun yaşamını uzattın.
You extened his life.
Çok uzattın, Lowell.
It's been too long.
Uzattın.
Bye.
- Elinin körünü uzattın.
- In a pig's eye, you did.
Çabuk olsana! Amma uzattın!
Hurry it up, come on
Uzattın ama.
You're reaching.
Sanırım ayaklarını masamın altına fazla uzattın, Nate.
I guess you've stretched your legs under my table long enough, Nate.
Elimi uzattım ve onun sırtını okşadım.
Stretched me hand right out, patted him on the back.
Bu beyfendilere uzattığını da duymayım, ona göre.
Don't let me hear you giving any of these gentlemen none either.
Adam ayağa kalktı ve mızrağını uzattı Kızılderili de onun üzerine geldi.
Adam stood up and braced his spear, and the Indian came down.
Şu kan saçlarını bile uzattı.
That plasma even made your hair grow.
İmkansızlığından dolayı neredeyse vazgeçmek üzereydim ki bir öğleden sonra, mevzu aklımın ucundan bile geçmezken kader yardım eli uzattı.
I was almost resigned to its being an impossibility when one afternoon, at a moment when my thoughts were furthest from the subject fate took a hand.
Bir sefer daha uzattı, yine olmadı. Bana sorarsanız, parmaklarını zor çekti geri.
Then he offered it to him again, then he put it by again, but, to my thinking, he was very loath to lay his fingers off it.
Aniden bana kafasını uzattı ve... ben bir şey mi yaptım?
And it stuck its head out and then I... you know what?
Bak, sadece seni görmek için 20 araba 70 erzak fıçısı ve 94 insanı bir dağdan yukarı çıkarıp yollarını iki gün uzattım.
Look, I took 20 wagons, 70 head of stock, 94 people up a mountain, two days out of their way, just to see you.
Evet şimdi tekrar kollarını uzattıracak..... ve sekreterine geri verecek.
So now he's going to have the sleeves lengthened again and give it back to his secretary.
Bessie saçını uzattı ve Stokowski'de çalıyor.
Bessie let her hair grow and is playing with Stokowski.
O ise onlara diğer yanağını uzattı. - Amin. Bakın Peder, biz onları cezalandırmak istemiyoruz.
Reverend, we don't want to smite'em back.
Sonucu görmesi için turnosol kağıdını uzattım- -
I'd given out the litmus paper to show cause and effect....
Bu kadın yüzüğünü uzattı bana.
Τhis woman heΙd out her ring to me.
Tanrı'nın Adem'e elini uzatması gibi elimi uzattım ben sana. Ve yaşamayı kabul etmeye zorladım seni.
I reached out my hand to you, like God to Adam... and forced you to accept life.
Sahnedeki gösterim bittikten sonra da yanıma geldi. Yakasındaki çiçeği bana uzattı ve kendisini ayaklarımın dibine attı.
At my curtain call, he tore the flower from his lapel... threw it at my feet, then left without a word.
Karının masanın altından ona para uzattığını gördüm.
But earlier I saw her slip some money to him under the table.
"Çevresine bakacak, önündeki ete ya da uzattığınız yumruğa aldırmayacaktır."
"She will stand looking around her and ignoring the meat and fist in front of her".
Sakalını uzattı, kesti, tekrar uzattı ve günün birinde gitti.
He grew his beard, shaved it off, grew it out again, and one fine day, he left.
- Niçin benimle ilgili bir şey daha öğrenmek istediğini ve süreyi uzattığını söyledin?
Why did you say just now you wanted to keep one-up on me a bit longer?
Finlandiya'nın, eşcinsellere uzattığı dost elini, New York, Boston ve Philadelphia genelinde...
And she's here to extend the hand of friendship from Finland to homosexuals... That's us!
Tanrı'nın elini uzattığı orda uyuyan adamlardan biriydi.
Her was one of those men over whose sleeping face God passed His hand.
Sonraları bir uçak bileti daha aldım, bir daha sakal uzattım... bir film daha yaptım ve Bayan Kodar'ın...
I took another plane, grew another beard... made another movie and well before Miss Kodar -
Elini uzattı ve kadının elini sallamadan tuttu.
He put out his hand and took hers without shaking it,
"Kolunu uzattı ve başını koydu."
"She stretched out her arm and put her head on it."
İkide bir gelgit oluyor, doğanın bize uzattığı yardım eli.
There's always the tide, nature's contribution.
Altı yıl önce bir Cadillac'ın arkasına geçip ayağımı da pencereden uzattım, ve güneyli bir beyefendiden minik Craig peydahlandı.
I climbed into the back seat of his Cadillac six years ago, stuck my feet out the window, and got myself my little Craig off that southern gentleman.
Birçok kadın bana elini uzattı ama reddettim.
Many girls have extended their hand towards me but i declined.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]