English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ U ] / Uzerindeki

Uzerindeki Çeviri İngilizce

792 parallel translation
Üzerindeki şey, giysisindeki yırtık.
What she was wearing, the tear in her dress.
Üzerindeki iyi bir taş.
There's one very good stone in it.
O yüzden burada otur ve bunu düşün Bay Dünyanın Üzerindeki Kanatlar.
So just sit here and think that over, Mr. Wings Over the World.
Ve nihayetinde Dünyanın Üzerindeki Kanatlar ve yeni dünya başlamış olacak.
And at last, Wings Over the World... and the new world begins.
Üzerindeki kartta şöyle yazmasını istiyorum :
When you were little didn't they ever make you shake hands with some kids you hated?
Üzerindeki çilleri beyazlatmak için kış boyunca sürdüğüm ayrandan sonra, tekrardan çillenmeni istemiyorum.
I ain't aiming for you to get freckled... after the buttermilk I done put on you, bleaching them freckles.
Üzerindeki kıyafet ne böyle?
What is that costume you have on?
Üzerindeki bu garip kıyafetin ne olduğunu sordum.
I asked what is that strange costume you're parading around in?
Üzerindeki her çentiği ezbere bilirsin... ve tek ihtiyacın bu işte kullanılacak bir maşadır....
You know every notch in it by heart. And you figure all you need is a plant out front.
- Üzerindeki eyalet korucu üniformasıydı.
- That was a state guard uniform.
Üzerindeki kıyafet.
The clothes on your body.
IVERSTOWN ÜZERİNDEKİ KONTROL ARTACAK Aç kapıyı evlat.
Open up, sonny.
Üzerindeki şüpheyi dağıtmak için eski bir numara.
A quaint old maneuver to divert suspicion.
Üzerindeki farbalayla
With all the frills upon it
Sabaha kadar bekle. Üzerindeki koku geçsin.
Take till morning, I reckon, to pick up your scent past the creek.
- Üzerindeki yazıyı göstermiştim, değil mi?
I showed you the inscription, didn't I?
Üzerindeki bu parfüm, senin için getirttiğim parfüm mü?
That perfume you're wearing is it one of those I had brought up the river for you?
Üzerindeki paçavraya bakin.
See the rags he wears.
- Üzerindeki para yeter mi?
- Got enough money?
Üzerindeki şeyi de.
That shirt thing now.
"Düş Kırıklığının Amerikalı Kadınlar Üzerindeki Etkisi."
"The Effects of Frustration on the American Woman."
Üzerindeki hurda lastik.
He sold them both.
Üzerindeki karı silkeledi.
It was slack.
Üzerindeki ismi okuyabiliyor musun? Çok karanlık.
Can you read the name on the casket?
"Üzerindeki biri değer biçene kadar, hiçbir şeyin değeri yoktur." derler.
They say that nothing's got a value, except the value that men put on it.
Lütfen, baba? - Üzerindeki elbisenin nesi var?
- What's the matter with that one?
Üzerindeki giysi benim.
The shirt is mine.
- Üzerindeki de teyzemin hizmetçisi.
- That's my aunt's servant riding them.
Üzerindeki tozdan Panchmati'de olduğunu söyleyebilirim.
I can tell from the dust that you've been to Panchmati
Sonra Johnny oradaki mikrofon ve kameralara vuracak, Üzerindeki kanla birlikte, yardım etmeye kalkışan herkesle boğuşarak, Ölümüne sebep olsa da Amerika'yı savunarak.
Then Johnny will really hit those microphones and those cameras, with blood all over him, fighting off anyone who tries to help, defending America even if it means his own death!
Üzerindeki üniformayı ben tasarladım.
And I gotta travel alone.
- Üzerindeki her şeyi çıkar. - Tamam.
Take everything off, though
Üzerindeki bu aptalca kıyafette neyin nesi?
What on earth are you doing in that idiotic-looking outfit?
- Üzerindeki bu koku da nedir?
- What's that I smell all over you?
Üzerindeki bayrağı gördün mü?
Can you see on the side! A flag!
Münazara Takımının kaptanıydım ve okullar arası şampiyonluk için, Bayan Pringle ile "Tıptaki Sosyalizasyonun İngiliz Ekonomisi Üzerindeki Etkileri"...
I was competing for the interscholastic championship by debating a Miss Pringle on the effects of socialised medicine on the British economy.
Üzerindeki cüppeden utan.
You shame the cloth you wear.
Üzerindeki ne?
What's all that?
Üzerindeki "SS" e ne demeli?
With an "SS" brand?
Üzerindeki tek şey otel anahtarı.
All she's got on her is a hotel key.
Üzerindeki kontrolü kaybettin Forbin.
It lost control Forbin. It's not listening to you.
Üzerindeki kağıda kurşun kalemle adınız yazılmış. Ayrıca rehin bırakma tarihiniz de yazıyor. Ne kadar da dikkatlisiniz.
With your name written in pencil on the paper, as well as the date that you had pawned them.
Üzerindeki toprağı biraz kazırsan hiçte fena gözükmezsin, tatlım.
You know, you wouldn't look bad at all, honey if you scrape off some of the topsoil.
Üzerindeki sırlar yere dökülüp, birine çok ihtiyaç duymadıkça bir adamı gerçekten tanıyamayacağın böylelikle ispat edilmiş oluyor.
It just goes to prove you never really know a man until the chips are down and you need him most.
Üzerindeki menekşeydi, viski değildi.
She's wearing violet, not whiskey.
Üzerindeki kan Jeffrey'nin.
The blood on it is Jeffffrey's.
Üzerindeki varla yok arası şey çok hoş. Beğendim.
That's quite a nice little nothing you're almost wearing.
EYLÜL, 1943 DOĞU LAE ÜZERİNDEKİ ABD ORDUSU
SEPTEMBER, 1943 U.S. ARMY LANDS ON EASTERN LAE
Üzerindeki çıkıntıları görmüyor musunuz?
Can't you see the tongue she's got on her?
Üzerindeki büyüyü kırdın.
You have broken the spell on him.
Üzerindeki işaretleri gördüğümde seninle ortak bir noktamız olduğunu sanmıştım.
I thought we had something in common when I saw them marks on your arm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]