Ventilatör Çeviri İngilizce
350 parallel translation
Bu onların havalandırma bacalarından biri.
This is one of their ventilator shafts.
Yeni bir aspriatöre ihtiyacınız var gibi.
- You need a new ventilator.
Mutfağa yeni bir aspiratör gerekiyormuş.
The kitchen needs a new ventilator.
Yeni bir aspiratöre ihtiyacın yokmuş.
You do not need a new ventilator.
Havalandırmadan gözetledim..
I peeked in on him now and then through the ventilator.
Küçük pencereden uzattım.
Once he asked me for a drink of water and I handed it to him through the ventilator.
Vantilatörün yüksekliği 6 metre kadar.
Ventilator's about 20 feet up.
Havalandırma pervanelerini çalıştırın.
Ventilator fans to full power.
Pervaneleri normale getirin.
Ventilator fans to normal.
Havalandırma pervaneleri tam güç.
Ventilator fans to full power.
Vantilatöre bak.
Notice the ventilator, captain.
Saat 2 : 00'de havalandırma bacasının ızgarasını yerinden çıkarmış ol.
At 2 : 00, remove the grill in the ventilator shaft.
- Havalandırmalara doğru!
- To the ventilator!
Lütfen, sadece güvenlik görevlileri.
- By the ventilator! Please, only security agents.
Vantilatörün suya düşmesi çok tehlikelidir.
It is vey dangerous if the ventilator falls into the water.
Vantilatör kemerini değiştirmek lazım.
A ventilator belt needs changing.
Özellikle, uygun temizlik işlemlerinin eksikliği... yağlı ve kirli filtreler... yağlı ve kabuk bağlamış fritöz... kirli, lekeli ve çizik yiyecek hazırlama yüzeyleri... kirli, çatlak ve eksik duvar ve yer karoları... kirli, çizik ve lekeli kap kacak... vantilatör kapaklarının kirli ve yağlı... iç yüzeyleri.
Specifically, lack of proper cleaning routines, dirty and greasy filters, greasy and encrusted deep fat fryer, dirty, cracked, and stained food preparation surfaces, dirty, cracked, and missing wall and floor tiles, dirty, marked, and stained utensils, dirty and greasy interior surfaces of the ventilator hoods.
Vantilatör boşlukları bizim bloğun üstünde.
The ventilator shafts on top of our block.
Çatıya açılan vantilatör boşluğunu gördüm, fakat erişemedim.
I saw the ventilator shaft to the roof, but I can't reach it.
Diğer odanın içinde bir havalandırma.
A ventilator into another room.
Vantilatör, bir vantilatörün konulması, asılı bir ip ve yatakta uzanırken ölen bir kadın.
The ventilator, a ventilator made, a cord hung, and a woman who lies in the bed, dies.
Hareket etmiyordu, vantilatör ve ipin konumuna göre sabitlenmişti, veya şöyle de diyebiliriz ki en baştan beri o ipin bir zil ipi olarak oraya konmadığı çok açık.
It could not be moved, had to remain in the same relative position to the ventilator and the rope, or so we may call it, since it was clearly never made for a bell pull.
Odasındaki sandalyeyi tetkik etmem bana doktorun sandalyenin üzerine çıkıp... havalandırmaya uzanmayı bir alışkanlık haline getirdiğini gösterdi.
My inspection of the chair in Dr. Roylott's room had shown that he had been in the habit of standing upon it to reach the ventilator.
Dün gece ben yılana saldırdığımda yılan havalandırmanın içinden geri döndü, ve benim yılanı kışkırtmam, sonrasında ilk gördüğü insanın üzerine saldırmasına neden oldu.
Last night when I attacked the snake and drove it back through the ventilator, I roused its snakish temper, causing it to turn upon the next person that it saw.
- Vantilator. Maskeyi al.
- The ventilator.
Durumu kötüleşmeye devam ederse... suni solunum cihazına bağlanması gerekebilir.
IF HE CONTINUES TO DETERIORATE, HE MAY REQUIRE BEING PUT IN A MECHANICAL VENTILATOR. MM-HMM.
Bak, Vince'in dairesi burada. Havalandırma kuyusu tam yanında.
Look, Vince's apartment is right here and the ventilator shaft runs right alongside of it.
Vantilatörün tamir edildi mi?
Your ventilator mending?
İtfaiye havalandırma borusuna sıkışan bir adam için seferber oldu.
Firemen were summoned to extract a man from a ventilator duct.
Vantilatörün pervanesi onu çekmiş sanıyoruz.
He seems to have been sucked into a ventilator fan.
Onu solunum makinesine takın.
- Put him on a ventilator.
Geçen defa hava cihazına bağladılar.
Last time they put him on a ventilator.
Hava cihazı tak.
Get him on a ventilator.
Bu vantilatörcü günlerdir burada.
This ventilator guy has been down here for days.
Yepyeni bir vantilasyon aletinin sahibisiniz. Günlüğü beş bin dolar tutarında ve ek olarak, kendi özel göğüs röntgeniniz... ... hayatınızın geri kalan az ve şuursuz anlarını geçireceğiniz...
You are the lucky winner of a brand-new ventilator at a cost of $ 5000 a day and as a bonus, your very own chest x-ray perfect for decorating the small, sterile hospital room where you'll spend the rest of your brief, unconscious life.
Yani onu vantilatöre asla bağlamamalıymışız.
It means we never should've put him on the ventilator.
O vantilatöre asla takılmamalıydı.
He never should've been put on the ventilator.
Eğer sizi vantilatörden çıkarırsak solunum yetmezliğiniz olabilir.
There is a risk of respiratory failure if we take you off the ventilator. Are you sure that that's what you want?
Beyni nefes alma emri veriyor mu diye vantilatörden çıkardım oğlunuzu.
I took him off the ventilator to test if his brain'll trigger him to breathe.
Vantilatör getirsinler.
Get a ventilator down here.
- Vantilatör geliyor.
- Ventilator flying in.
- Beni vantilatöre takmasınlar.
- Don't let them put me on a ventilator.
Solunum cihazı olmazsa sabaha çıkmaz.
He won't make it to the morning without a ventilator.
Solunum cihazı olmadan fazla yaşamaz.
He won't last without the ventilator.
O zaman makineye bağlamak onun için en iyi şey midir sorusu ortaya çıkar.
Then the question becomes whether it's in her best interest to put her on a ventilator.
Vantilatörde, yüksek basınçta yüzde yüz oksijen gerekiyor hala ona.
He still requires 100 percent oxygen with high pressures on the ventilator.
Ben de ritimli vantilatöre bağlamak istiyorum, ve bekleyeceğiz.
So I want to switch him over to an oscillating ventilator, and we wait.
- İyi olduğunu biliyorum Carla, ama solunum cihazına dönmek zorunda kalabilir.
- He says that's good. - I know it's good, Carla, but he could end up back on a ventilator.
Elektrik, havalandırma, her şey devre dışı.
The electricity, the ventilator, everything is out.
Solunum cihazında.
He's on a ventilator.
Solunum cihazına bağlanmak isteyip istemediğinizi söylemelisiniz.
You'll have to let us know if you want to be put on a ventilator.