Veren Çeviri İngilizce
12,387 parallel translation
Ardından Maso'ya haraç veren bir adam Daha önce kimsenin görmedği bir kadınla eve giderken..
Then a guy on Maso's payroll went home with a girl no one had seen before.
Kıza bombayı veren adamın evi 14, Rue Kleber'deymiş.
The guy that gave her that bomb is at 14, Rue Kleber. Send backup.
Çok para teklifi aldım ama her şeyini veren olmadı.
Been offered a lot for my work but never everything.
O da tepki veren ilk kişi oldu.
He was also the first one to react.
Genetik yapınız da onun DNA'sına dayanır, ona ıstırap veren, Progeria hastalığından olmadan.
Your genetic structure is based on her DNA, tweaked to avoid the Progeria aging disease that afflicted her.
Krediyi veren şeytansa şeytan.
It don't matter if the devil give credit.
Bana bu çeyrekliği veren adamda bir sürüsü vardı!
The fella that give me this quarter had a whole mess of'em!
Hayır, bir kaç yere başvurmuştum, ama, bana burs veren en iyi okul burasıydı.
No, I applied to a few, but this was the best school that also offered me a scholarship.
En sonunda Barb'ın yanında ondan bir şeyler alan değil de bir şeyler veren bir adamın olmasına çok memnunum.
I'd like to see Barb finally get her a man that gives instead of takes.
Indianapolis Arkansas'tan bek Brandon Burlsworth'u alıyor. NFL'de uzun yıllar boyunca iyi bir bek oyuncusu olacağı görüntüsünü veren bir oyuncu.
Indianapolis takes Brandon Burlsworth the guard from Arkansas figures to have a long career in the NFL in an outstanding pure guard.
Şirkete ismini veren babamdı.
My father named the company after himself.
Gordian olayına son veren kılıç.
It's the blade that cut the Gordian Knot.
Onlara umut veren şey.
It's all that gives them hope.
- Tamam, iyi... - Sana siktiğimin işini veren adamla!
Okay, fine... the guy who gave you the fucking job!
Yaşam biçimini veren şey onlar, Onun biçimi.
They're what give your life its shape, its form.
Her zaman anlayamasa da zamanın ve insanların ruhuna yön veren bir kral.
A king navigating the zeitgeist of a time and people he didn't always understand.
Akela, bunca yıldır Mowgli'nin aralarında yaşamasına izin veren adil ve asil bir liderdi.
Akela, was a just and noble leader, he allowed Mowgli to dwell among them. All those years.
Ona zarar veren, karşısında beni bulur.
Anyone harms him, they'll answer to me.
Hayatıma ilham veren bu uzaktaki sesleri.. hala duyabiliyorum.
I can still hear these distant voices that have inspired my life.
Korku veren bu hayvan için biz akşam yemeğiyiz.
To this awe-inspiring creature, we are dinner.
- Fikrim yok. Picasso'nun etrafında dans etmeme izin veren bu aptal adam.
The fucking guy that made us dance round his Picasso.
Arkadaşlarımı dövmen için sana para veren o veletler.
The way those kids have been paying you to beat up my friends.
Çalışmamdan nefret eden elinden gelen her şekilde bana zarar veren bir adam
A man who detests my work, who harmed me every way he could.
Hayatınızın kontrolünü elinize veren genetik bir çözüm.
A genetic solution puts you in control of your life.
Soracağım soruya ilk olarak doğru cevap veren kişi bedavaya bir gösteri bileti kazanacak.
Who ever is the first to answer my question correctly... wins a free show ticket.
Parayı veren sensin patron.
It's your money, boss.
Veren vermiş.
- Stop! Il y a du monde au balcon.
- Yavru köpek sözü veren ben değilim.
I'm not the one that promised him a puppy.
Değil misiniz, yoksa size iş veren mi olmadı?
Is that'cause you ain't, or'cause no one's hired you yet?
Ben senin kız arkadaşın mıyım göt veren?
Am I your girlfriend, asshole?
Bana bilgileri veren kişi tek bağlantım.
The person who gave me the info was my only contact.
Göt veren seni.
You asshole!
Mahkemeye girdiği anda namı yürüyen, gözdağı veren avukatlara.
Lawyers with reputations walk into a courtroom and intimidate.
Ve sana sınırları veren bu durum da yok oldu.
And that condition that gave you the edge is gone.
Neden bana sınırları veren şeyin durumum olduğunu düşündün ki?
- What made you think it was my condition that gave me the edge in the first place?
Hediyelerini alıp ; ölen, son nefesini veren bir balık gibi kıvranışını izlemek.
Take away your gifts, watch you writhe like a dying, gasping fish.
Etrafta dolaşmak için can veren iki iş arkadaşım var.
There's a couple of my associates who have been dying for a second go around.
Belki de onu ateşe veren Greenpeace'den biriydi.
Probably some Greenpeace motherfucker torched it.
Yumurta veren tavukla aynı tavuk mu bu?
Is this the same chicken that lays eggs?
Teşekkürler, bayan, başka teklif, 6,000 veren?
twenty-five, thank you, Ma'am, now I'll take a bidder, think big, so now it's better...
150.000 veren var mı?
Do I hear $ 150,000?
200 veren var mı?
Do I hear 200?
İnternet, herkesin birbirini anlamasına izin veren güce sahip olan bir teknolojidir.
The Internet is a technology that has the power to let everyone in the world understand each other.
Onlara iki, oy veren delegeleri olabileceğini söyle.
You tell them that they can have two voting delegates.
MFDP'nin iki, oy veren delegesi olacak- -
The MFDP will get two voting delegates -
Danışma kurulu, MFDP'nin iki, oy veren delegesi olmasında uzlaştı, Ama Mississippi ve Alabama anlaşmayı reddedip çıktılar.
The credentials committee settled on a compromise of two voting delegates for the MFDP, but Mississippi and Alabama rejected the deal and walked out.
Ona destek veren bir basın açıklaması yapacağım.
I am going to make a public statement of support.
Kanlı ayinler yaparak şeytani gücler alan ve insan kurban veren siyah cadılar üyelerle birlikte gizlilik içindedir.
Those who practice human sacrifice are the black witches who perform blood rituals to gain demonic powers and to bind their members together in secrecy.
Parayi veren düdügü çalar derler.
Well, since you're paying our wages.
Şimdi, sana açıkça soruyorum herhangi bir adamın kendi adına böyle dehşet dolu şeyler yapılmasına izin veren bir krala karşı ayaklanmak için daha fazla sebebi var mı?
Now, I ask you plainly, does any man need further reason to rise up against a king that would allow such horrors to be carried out in his name?
- Bana mı? - Kime olacak? Ortalıkta çıplak dolaşan ve vaaz veren ben değildim!
In other words, make up a fantastic, convoluted story that ends with an imaginary financial hardship for your school.