Vereyim Çeviri İngilizce
10,721 parallel translation
Pekâlâ, sana bir ipucu vereyim.
All right, I'll give you a clue.
Ben vereyim.
I'll do it.
Karına sadece bir selam vereyim dedim.
Just saying hello to your wife.
Neyi vereyim?
Give you what?
Adresi vereyim mi, yoksa siz biliyor musunuz?
Should I write down the address, or does he already have it?
Sana neden zarar vereyim ki?
Even now. But why would I harm you?
Bir tavsiye vereyim.
Uh, here's a tip.
Bir tavsiye vereyim, Kilpatrick sert adamdır.
Piece of advice : Kilpatrick's tough.
Ben de Hetty'ye haber vereyim.
Copy that.
Var ya, parti vereyim ben.
You know what? I'm gonna have a party.
Birinin canını al. Ben de acılarına son vereyim.
Take another's life..... and I will end your misery.
Bir kez bak. Ben de acılarına son vereyim.
One look, and I will put an end to your suffering.
Neden kira vereyim ki sana?
Why would I pay you rent?
İpucu vereyim, Los Angeles'ta araba kullanmak için en kötü gün.
Hint : it's the worst driving day in Los Angeles.
Kendimle ilgili, haberin olmayan ilginç bir bilgi vereyim.
So, here's an interesting thing that you don't know about me.
- Şu kanatları takıvereyim diyorum.
I'll just wear these wings.
Ben arka tarafa geçip şefe bir selam vereyim.
I'm gonna in the back and say hi to the chef.
İşte, biraz ekmek de vereyim.
Here, get some bread as well.
Niye 50 dolar vereyim ki?
Why spend $ 50?
Selam birader. Önceden haber vereyim dedim.
Hey, man, just a heads-up :
Uluma faslında aptal durumuna düşme diye önceden haber vereyim dedim.
I'm just trying to make sure you don't look silly.
Şimdi şu komi'ye parasını vereyim de buradan gidebilelim.
Now let me just pay the busboy and we can get out of here.
Hakkını vereyim Quagmire, Quagfest partisi çok iyiydi.
Well, I got to hand it to you, Quagmire. That Quagfest was some party.
Bir can daha al ve bu acına bir son vereyim.
Take another's life and I will end your misery.
Şimdi söyleyin neden tüm bunları yapıp sonra kaçmasına izin vereyim?
Now, tell me, why would I bother to do all that, and then help her escape?
Ellerimi bağlayan bir şeyle gelin ve size her istediğinizi vereyim.
Come back with one, that'll untie my hands, and I'll give you anything you want.
Bırak onları sana geri vereyim.
Let me return them to you.
Gidip Dr. Levine'e haber vereyim.
You know what? I will follow up with Dr. Levine.
Tamam pekâlâ gel bakalım Bayan Gazeteci, sana Dory'nin kurabiyelerinden vereyim.
Oh, right. Come with me then, Madam Reporter, and let me get you some of Dory's famous cookies.
Sana bir sır vereyim.
I'll let you into a secret.
Para mı vereyim?
Giving him money?
Ne cevap verirsem vereyim bu akşam sonum kanepe olmayacak değil mi?
What answer is not gonna have me sleeping on the couch tonight?
Gidip üstünü başını temizleyelim, sana temiz kıyafet vereyim.
Um, why don't we get you cleaned up? I'll find you a change of clothes.
- O zaman size nasihat vereyim.
Then let me counsel you on this.
Hong Kong Emniyeti'ndeki arkadaşlarımız bu olayı durdurabileceğinden eminse size dostça bir tavsiye vereyim.
If our friends from the Hong Kong Police are confident they can stop this deal, let me give you some friendly advice.
Sana ve çocuklarına küçük dostane bir tavsiye vereyim.
Allow me and my business to offer you and your boys a little friendly advice.
Ne kadar verirsem vereyim beni yine de polise ihbar edersin.
No matter how much I give. You will inform the police anyway.
Ben selam vereyim.
I should go say hey.
Dur şey vereyim...
I'll get you a...
- Bir bilgi daha vereyim.
You know another tidbit?
İzci sözü mü vereyim?
Give you my scout's honor?
Muhtemelen aramalıydım ama sen ofisime davetsiz bir şekilde geliverdin. Ben de iyiliğe karşılık vereyim dedim.
I mean, I probably should have called, but, uh, you showed up to my office unannounced, so I thought I'd return the favor.
Sonra internetten sipariş vereyim dedim.
And then I tried to order them online...
Bana Ana Hücreyi verin ve bende sizin her şeyi geride bırakmanıza izin vereyim
You give me the Mother Cell, and I let you walk away.
Vefat etmiş baronunun fahiş vergilerine yıllarca maruz kaldıktan sonra neden bizin bölgeye yarım şilin borç vereyim?
After all these years of abusive taxation from your now deceased baron, why should I lend the shire even half a shilling?
Ben yapsam, bir daireyi beni işaret eden kanıtlarla dolu halde neden bırakayım... ve neden bombalama alanında yakalanmama izin vereyim?
If I did it, why would I leave an apartment full of evidence that points to me and let myself get caught at the bomb site?
Biraz özgürlük vereyim, değil mi?
Let him have some freedom, right?
Buna nasıl cevap vereyim?
How can I answer that?
Sandviç'e yemini vereyim.
I'm gonna feed Sandwiches.
Sana bir sandalye vereyim.
Let me get you a chair.
Sana ne vereyim?
What can I get ya?