Vermem Çeviri İngilizce
9,219 parallel translation
Evet, hakkını vermem gerek.
Well, I gotta hand it to you...
Buna izin vermem.
I won't let you.
Karikatür çizecek vakti varsa, demek ki bu çocuğa daha fazla iş vermem lazım.
I got to give the kid more work if he's got time to draw cartoons.
Bu kitabı Jenkins'e vermem gerek.
I've got to get this book to Jenkins.
Hiçbir şeyin sana zarar vermesine izin vermem.
I would never let anything hurt you.
Burada yaşayamazsın, arabamı da vermem.
Or a place to live or a car.
Tek başına gitmene izin vermem.
I'm not letting you go out there alone.
Bana inan ufaklık bunun olmasına izin vermem.
Little girl, believe me when I say I won't let that happen.
Sana içeriden bilgi vermem için beni kandırdın ve Marcus'a kirli olduğunu bilmediği parayı vererek bana şantaj yaptın.
You tricked me into giving you inside information and then blackmailed me by giving Marcus money he didn't even know was dirty.
Hep benim Kont Marylcian'nın gelmesine izin vermem yüzünden.
This happened because I allowed Count Marylcian's visit.
O tehlikeli, yasadışı havaifişekleri patlatmanıza hayatta izin vermem... Ben olmadan olmaz.
There is no way on earth you're setting off those dangerous, illegal fireworks... without me.
Yıldırımın ikinci kez çarpmasına izin vermem.
I am not gonna wait for lightning to strike twice.
Eve bir canavar getirdiniz. Onu gezdirmem, suyunu, yemeğini vermem gerekiyor. Yoksa diğer kitaplarımı da yiyecek.
I have to walk it and water it and feed it, lest it consume any more of my books.
- Tek başına gitmene izin vermem.
I'm not letting you go alone.
Ne kadar önceden haber vermem gerekiyordu?
Is that how much time you're supposed to give?
Benim bunu kendi karıma vermem gerekirdi, ama veremedim.
And I was supposed to give it to my wife, but I didn't.
Ve şimdi Bunu neden sana vermem gerektiğini biliyorum.
And now I know why... because I was supposed to give it to you.
Sonuçta, ele vermem gereken kişi oydu.
Somehow, he's the guy I gotta nail.
Bu arada benden dava ile dosyaları ve delilleri hazırlayıp yeni ekibe vermem istendi.
This is really good news for Beth. Now in the meantime, I've been required to hand over your case files and evidence to their task force commander.
Hayır, geri vermem lazım.
No. I got to go give it back to her.
Dediklerini yaparsam ona zarar vermem demiştin.
You said if I did what you wanted you wouldn't hurt her.
Bu... Daha önceden vermem gerekirdi.
This I want to give it you earlier.
Biraz daha ara vermem önerildi.
It's been suggested that I take some time off.
Sanırım hayatımda bir sonraki bölümün ne olacağına karar vermem gerekecek ve sonra da o hayatı yaşamam gerekecek.
I guess I just have to figure out what the next chapter is in my life and then... Well, and then start living it.
Söz vermem, insanları daha iyi görebileceğim bir yere çekecek belki fotoğraf bile çekerim.
The promise will lure people to a public place, where I can get a good look at them, maybe even sneak a picture.
Evet, ve onu tehlikeye sokacak bir şey duyarsam ona haber vermem için bir bağlantı verdi bana.
Yeah, and he gave me a way to contact him in case I ever heard of anything that put him in jeopardy.
Fakir insanlara sadaka vermem ben.
I don't give handouts to poor people.
Bahşiş vermem!
No tip!
Daha önce hiç bulunmadığı hallere sokuldu... ama geçmişe bir bakmalı... ve şekil vermem gereken bu kil parçasını görmelisiniz.
He's been held in circumstances in which he's never been, but you have to look past that and see this lump of clay here that I'm going to have to mold.
Biraz ara vermem lazım.
Oh, I just need a break.
Bundan sonra hayatta olmanın tek nedeninin benim izin vermem olduğunu bilmeni istiyorum.
From here on, I want you to know that the only reason you're alive... is because I allowed it.
Jo'nun hamileliği bir süredir aldığımız en iyi haber vermem gerektiği gibi bir tepki vermemiş gibi hissediyorum.
Jo's pregnancy's the best news that we've had in a little while, and I feel like I didn't react in the way that I should have.
Gerekli olan neyse onu yaparım ve duyguların işe karışmasına izin vermem.
I do what's necessary and don't let emotions get in the way.
Annem annenle konuşmuş ve partnerin olmadığını öğrenmiş ben de bir sınavımı erteledim okul futbol turnuvasına katılmadım ve Notre Dame'dan buraya geldim. Çünkü Sue Heck'in son sınıf balosuna gitmemesine izin vermem.
My mom was talking to your mom, and she said you didn't have a date, so I rescheduled a test and bailed on the intramural flag football championship and drove straight down here from Notre Dame'cause I was not about to let Sue Heck
Fakat onlara cevap vermem ( Miss ) Blanchard, yalnızca size cevap veririm.
But I don't answer to them, Miss Blanchard, only to you.
Her gecenin sonunda, ATF aracıma rapor vermem gerekiyordu.
At the end of every night I'm supposed to check in with my ATF handler, Koz.
Buna 3 ons vermem.
Trade for three ounces?
Ağırlık merkezinin yere yakın olması avantaj sağlayabilir ve ağır olmak şöyle dursun düşürdüğüm yere de çok zarar vermem.
It must be an advantage to have a lower centre of gravity, and being much less heavy I should not do so much damage were I to fall.
Profesyonel olduğum için kendi kararımı vermem gerektiğini söylemiştin.
"You're a pro, so the decision is yours."
- Lütfen! Cevap vermem için bana zaman vermen gerek.
You have to give me time to speak so that I can tell you!
Şu anda biraz paraya ihtiyacım var fakat sana da bir şans vermem gerektiğini düşündüm.
I kind of do need some money right now, but I just thought I should give you a chance also.
Sana bir şey olmasına izin vermem demiştim.
I told you I'd never let anything happen to you.
Asla izin vermem.
And I won't ever.
- Şu anda, ifade vermem hiç bitmeyecek gibi hissediyorum.
Right now, I'm feeling this deposition - is never going to end.
Ona şok vermem lazım.
I need to shock him.
Okumadığım hiçbirşeye oy vermem, Cyrus.
I won't vote on something I haven't read, Cyrus.
Benim de aynı şekilde cevap vermem gerekecek.
And I have to respond in kind.
Bunun olmasına izin vermem.
Hey. Let's not let that happen.
Sana biraz rahat vermem gerek sandım.
I thought you needed more space.
- Belki vermem.
Maybe not.
Cevap vermem lazım.
I got to take this.