Waitin Çeviri İngilizce
1,032 parallel translation
Ne bekliyoruz Hadi başlayalım
What are we waitin'for? Let's get goin'.
Burada bir araya gelip beklemekte olacağım.
I'll be a-sittin'here a - knitting'and a-waitin'.
Burada bekleyen biri olmalıydı.
Must've had one here waitin'for him.
Kris Barden'ın oğlu öldü ve Rearden dışarıda bekliyor ya seninle birlikte gelirim ya da sırtımdan vurulurum.
And it winds up right here. with Reardan waitin'outside to see if I go with you or he shoots me in the back.
Babam da bekliyor
# Father's waitin'too #
Belki de gün doğumunu bekliyorlar.
Maybe they're waitin'for sunup.
Umuyordum, izliyordum, bekliyordum
Hopin', watchin', waitin
İşte bunu bekliyor.
That's what she's waitin'for.
Bak Chip, ömür boyu seni bekledim.
Look, Chip, I've been waitin'for you all my life.
Bana tatlı dil dökme.
Bixby's waitin'to take it out.
Geldiklerinde onları bekliyor olacağız.
When they do, we'll be waitin'for'em.
Hiç kimse seni küçümsemiyor, John, ama hâlâ neyi beklediğimizi merak ediyoruz.
Nobody's crossing you, John, but we still would like to know what we're waitin'for.
Sizin için bekliyorum!
I'm waitin'for ya!
- Evde onu bekleyenler var mı?
- Got anybody at the house waitin'for her?
- Yanki arkadaşın seni barda bekliyor.
Your Yankee friend is waitin'in the bar.
Neyi bekliyoruz? !
- What are we waitin'for?
Şimdi de oturmuş bekliyor.
Now he's got you sittin'by, just waitin'.
- Kaptan bekliyor!
- The captain's waitin'!
- Tiger bekliyor.
- Tiger's waitin'.
- Hâlâ bekliyor.
- He's still waitin'.
Ama şaşalı bir cenaze bile beklemeye değmez... Senin gibi süprüntülerle iş yapacaksam.
But even a fancy funeral ain't worth waitin'for if I've gotta do business... with crumbs like you.
Nemo'nun sırlarını öğrenebilmek için, sabırla beklemek istiyorsunuz.
You want to play a waitin'game, hoping to learn ol'Nemo's secrets.
Beklediğim şey işte buydu!
This is what I've been waitin'for!
Beklediğiniz bu mu?
Is that what you're waitin'for?
Catfish are waitin'for the hook
Catfish are waitin'for the hook
Max'e onu beklediğimizi söyle.
Tell Max we're waitin'!
İndiği zaman vur onu.
Shoot him as he's gettin'off. We're waitin'!
Nathan Detroit'ten haber bekliyordum.
I have been waitin to hear from Nathan Detroit.
İşin bekliyor.
Job's waitin'.
Beni görmek için ortalıkta bekleyen 14'lük çocuklar yok.
Ain't no fourteen-year-old junkies waitin'around to see me!
O da iklim tekrardan biraz düzelene kadar etrafta takılıyor.
So he's just hanging around, waitin'for the climate to change back a little.
Onu tepelediğinde, bir köşede saklanır ve sırasını bekler.
When ya kick him off he just hides in a corner, waitin'his turn.
Neyi bekliyorsun o zaman?
So what are we waitin'for?
Ver, bekliyor.
He's waitin'!
- Evet, beklediğini biliyorum.
Yeah, I know he's waitin'.
Gelip alman için seni beklediğini bilmiyor musun?
Don't ya know he's just waitin for ya to come and get it?
Kuzenin Thomas ve karısı Virginia burada, seni bekliyorlar.
Your cousin Thomas and his wife Virginia, they're here and waitin'to see you.
İstediğin şeyi getirdim sana.
Here's what you've been waitin'for.
Sofrayı kaldırmadım.
Supper's waitin'.
Tam iki saattir burada bekliyoruz ve sen bize hazır kahve getiriyorsun.
We've been waitin'around here for two hours and you expect instant coffee.
Altı yada sekiz kişiden azlar, onları tepenin arkasında Apacheler bekliyor.
No more than six or eight against the 300 Apaches waitin'on'em around that butte.
Bir kaç yüz Apache sizi bekliyor.
Few hundred Apaches waitin'on ya.
Neyi bekliyorsun?
What are you waitin'for?
Seni bekledim, senin de beni özleyip özlemediğini merak ettim.
I just been waitin and wonderin'... if you missed me like I missed you.
- Hazır, sizi bekliyor.
- Ready and waitin'.
Başkan, hazırlar ve bizi bekliyorlar.
Major, they're ready and waitin'for us.
Bizi uzun süre beklettin, Simon.
You kept us waitin'a long time, Simon.
İçerde malzemeler var. Ve yiyecekte var.
There's tools in there, and food, too, a-waitin'for us.
Hayatım boyunca, buradan kaçmak için bekledim. Bu ıssız ve berbat yerden!
All my life I been waitin to get away from here, from the mud gumbo and the loneliness.
Biz ne bekliyoruz?
What are we waitin'for?
Ne bekliyorsun?
Well, what are you waitin'for?