English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ W ] / Waldron

Waldron Çeviri İngilizce

187 parallel translation
Söyle de Waldron bana başka bir tane getirsin.
Tell Waldron to bring me another.
Seni cinayet suçuyla tutuyoruz, Waldron.
We're holding you on a murder charge, Waldron.
- Buna ne dersin, Waldron?
- What about it, Waldron?
Connecticut eyaleti halkının John Waldron'a karşı davası hızla ilerletildi.
The case of the People of the State of Connecticut... versus John Waldron moved rapidly.
John Waldron polis gözetimine alınmıştır.
John Waldron is remanded into the custody of the police.
- Kiminle, Waldron'la mı?
- Who, Waldron?
Eminim, Waldron beni gördüğüne memnun olacaktır.
I'll bet Waldron will be delighted to see me.
Adım Harvey, Waldron.
My name's Harvey, Waldron.
John Waldron'un yakalanması reform hükümetine yapılan saldırıları susturmuştu.
To all intents and purposes, the capture of John Waldron... had silenced the attack on the reformed government.
Waldron davasında kamu avukatı olarak atandı.
He's just been appointed public defender in the Waldron case.
- Harry, Waldron'u kurtarabileceğini sanıyor.
- Harry thinks he can get Waldron off.
O'Shea, bu Waldron eski bir asker.
O'Shea, this boy Waldron is a veteran.
Ayrıca Waldron'un suçlu olmak gibi küçük bir sorunu var.
And besides that, there's a small matter of Waldron being guilty.
Sayın Yargıç izin verirseniz, bu öğleden sonra Eyalet John Waldron'a karşı davasını dikkatinize sunmak istiyorum.
If Your Honor please, I would like to call to your attention this afternoon... the case of the State versus John Waldron.
John Waldron 18 gün sonra Ohio'da yakalandı ve bu şehre iade edildi.
John Waldron was apprehended 18 days later in Ohio... and was returned to this city.
Birincisi, Waldron tanıdığı olan Bayan Irene Nelson tarafından ateş edilmeden beş ila on dakika içinde ateş edilen yerdeki bir blok içinde görüldü.
First, Waldron was seen by an acquaintance, Miss Irene Nelson... within a block of the place of the shooting... from five to 10 minutes before the shooting.
Dördüncüsü, bu tanıklara ek olarak Romulo Cartucci Bayan Greta Neilson ve Bay Eugene Cary hepsi de karakolda olay yerinden kaçarken gördükleri adam olarak Waldron'u tanımladılar.
Fourth, these witnesses, plus Romulo Cartucci... Miss Greta Neilson and Mr. Eugene Cary... all identified Waldron at police headquarters... as the man they had seen fleeing from the scene of the shooting.
Beşincisi, Waldron suçu itiraf eden yazılı bir ifade verdi.
Fifth, Waldron made a statement in writing... admitting the crime.
Altıncı, Waldron'un üzerinde bulunan tabanca 32 kalibrelik bir silahtı ve merhumun başında bulunan merminin ateşlendiği silahtı.
Sixth, a revolver found on Waldron... was a.32-caliber weapon... and was the gun from which a bullet... found in the head of the deceased was discharged.
- Waldron, otur.
- Waldron, sit down.
Sayın Yargıç, dünkü oturumun kapanışında eyalet John Waldron'a karşı davasında takipsizlik itirazında bulunacağımı duyurmuştum.
Your Honor, at the close of yesterday's session... I announced that I was going to enter a plea of nolle prosequi... in the case of the State versus John Waldron.
Ya 29 Eylül akşamı saat 7 : 20'de pencereden gördüğünüz adamın sanık, John Waldron olduğunu kesinlikle söyleyebilir misiniz?
And that you could definitely state that... the man you saw through the window... at 7 : 20 on the evening of September 29... was the accused, John Waldron?
Ya o gece, Bayan Nelson pencereden el sallayanın John Waldron değil de arkadaşlarınızdan...
And isn't it also possible, Miss Nelson... that it was not John Waldron, but another of your friends...
Ve tavsiyesi üzerine, Bayan Nelson'un 29 Eylül akşamı John Waldron'u gördüğünü söylediği noktada, tam tezgahın arkasında durdum.
And, upon her advice, I stood behind the counter in the exact spot... where Miss Nelson states that she saw John Waldron on the evening of September 29.
Şimdi, pencereden gördüğünüz Waldron muydu?
Now, was it Waldron you saw through that window?
Ya sanık John Waldron'un 29 Eylül gecesi sinemanıza girmediğini kesinlikle belirtebilir misiniz?
And you can definitely state that the accused, John Waldron... did not enter your theater on the night of September 29?
Dr. Rainsford, John Waldron'u muayene etmek için polis departmanınca tutulduğunuzu ve bu nedenle onun hakkında çoktan bir görüş oluşturduğunuzun farkındayım.
Dr. Rainsford, I realize that you were retained by the police department... to examine John Waldron, and have therefore already formed an opinion of him.
Şef Robinson, John Waldron'un tüm sorgulaması boyunca vardınız ve sanığın itiraf etmesi için hiçbir zorlama yapılmadığını belirttiniz.
Chief Robinson, you were present during the entire questioning of John Waldron... and you state that nothing was done to force a confession from the accused.
Polisin balistik uzmanı kurşunun John Waldron'un üzerinde bulunan silahtan çıktığını zaten belirtmişti.
The police ballistics expert has already stated... that it came from the gun found on the person of John Waldron.
"B" etiketli bu resim, John Waldron'un silahından çıkan merminin görüntüsü.
This picture, labeled "B," is that of a bullet fired from the gun of John Waldron.
Sayın Yargıç, bu, yakalandığı gece John Waldron'un üzerinden alınan silah.
Your Honor, this is the gun that was taken from the person of John Waldron... on the night of his capture.
Waldron?
Oh, Waldron?
Ve 24 saat içinde, John Waldron yeniden özgür bir adamdı.
And within 24 hours, John Waldron was once again a free man.
- Lanet olası orada neler oluyor Waldron?
- What the hell's goin'on up there, Waldron?
Bu bir duaya benziyor Mr. Waldron, fakat tam da uydu.
Sounds like a prayer, but it's damned appropriate.
Bu Japonları ancak Waldron bulabilir, çünkü o bir Sioux melezi.
If anybody can find the Japs, Waldron can. He's part Sioux Indian!
Waldron, yükselin!
Waldron, get your nose up!
Yukarıya Waldron, yukarıya!
Pull up, pull up!
Albay Waldron, Bay Rinder'i tanıyorsunuz.
Colonel Waldron, you know Herr Rinder.
Albay Waldron kıdemli İngiliz subayımız.
Colonel Waldron is the senior British officer.
Colby, eski dostum, Waldron birşey duymaktan hoşlanacak.
Colby, old chap, Waldron would like a word.
Sen, Albay Waldron and Binbaşı Rose diğer kamplar ve ülkelerden subaylarla birlikte ülkenizi temsil etmek için Paris'e gideceksiniz.
You, Colonel Waldron and Major Rose will travel to Paris along with other senior officers from various camps to represent your countries.
- Waldron diye birini tanıyor musun?
- Do you know anybody named Waldron?
Waldron mu?
Waldron, right?
Tom adını kullandı.
He used the name Tom. Tom Waldron.
Tom Waldron. - Bunu kontrol etmeliyiz.
We gotta run a check on that.
- Ne olmuş?
Waldron.
Waldron. Dairesindeydim. Son aranan numarayı çevirdim.
I was in his apartment, I pressed the last number dialed...
- "Waldron" diye cevapladılar. - Telefon bulalım. Alo.
They answered and said "Waldron." Let's get to a phone.
Waldron Akademi isimli Katolik erkek okuluna gidiyorum.
I go to WaldronAcademy catholic School for Boys.
- Waldron.
- Waldron? - Who?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]