Walled Çeviri İngilizce
234 parallel translation
Onu kendi evine kapattık.
We walled her into her house.
Ayrıca dulların duvarların arasına kapatılması konusunda ne düşündüğümü biliyorsun.
Besides, you know what I think of widows being walled up alive. Egyptian fashion.
Baban onu terk edip gitmiş ve sonra da savaşa katılmış. Zavallı kadın yalnızlığıyla baş başa kalmış. Savaştan sonra da ona dönmemiş.
I was appalled at the loneliness in which she lives, and the way your father's content to go off and leave her walled up in a circle of friends while he plunges off to the war.
Ununla, hırsızının korkusuyla, zenginliğin duvar ördü, Hazreti İsa bile seni diriltemez!
With your flour, with your thieves'scare, your wealth walled up not even Jesus Christ could resuscitate you!
Yalancı! Calahorra da Urraca'ya kalıyor.
- And to our sister Urraca the walled city of Calahorra.
Annen duvarın arkasına gömülürken, hala hayattaydı.
Your mother was walled up in her tomb while yet alive.
Son 1 1 yılımı ıssız bir adada diri diri gömülmüş olarak geçirdim.
For the past 11 years I've been walled up alive on a desert island.
Camiler, büyük kaleler, büyük bahçeler ve haremler.
mosques, fortresses, walled gardens, harems.
İçindeyken duvarla çevrili bir arena gibi hissettiren meydan.
The square, which feels like a walled arena when we're inside.
Çift duvarlı.
It's double-walled.
Mağarada kapana kısıldılar.
They're walled up in a cave.
Söyleyin bana, neden şu açıklık duvarla kapanmış?
Tell me, why is this, er, opening walled up, hmm?
Bu duvarla kaplanmış kısım nereye çıkıyor?
Where does this walled up section lead?
Piskopos taşındıktan sonra, rahipler duvar inşa etti, orayı kapadı.
After the bishop moved, it was walled up.
Evin hiçbir girişi yok, ne bir kapı ne bir pencere.
He'd been walled up, the whole building, doors, windows.
Etrafı duvarla örülmeden önce, içinde bazı böcekler yaşıyormuş.
Before she was walled up, she was the home of some insect.
Yeni Tanrı, hasır çatılar ve uzun duvarların olduğu tuğla ve taş duvarlı evlerle sokakları ve meydanları savaşçılar için barakaları ve şefler konseyi için de kalesiyle küçük bir köy kurdu.
Where there were straw roofs and log walls, the new God built a small village with brick and stone-walled houses, with streets and squares, barracks for the warriors, and a castle for the council of chiefs.
[Elizabeth] Odasında dört duvar arasına hapsedildi.
[Elizabeth] She was condemned to be walled up in her room.
Duvarı sonradan çevirmişler gibi ve raflarla kapatmışlar.
With these shelves in front of it, it seems walled up.
Iyi herif bu. duvarla çevrili diyorsa Duvarla çevrilidir
If it's walled up, then it's walled up.
Bunu tekrar düşünmek ister misin?
Did you want to be walled away, to think this over?
Ben bu korkunç eli zincirledim ve duvarların arkasına attım.
I chained up this horrible hand and I threw the body in a walled prison.
Manastır duvarla örüldü.
The convent has been walled up.
Ceset... Gizli oda... Ve duvardaki o resim.
The body, the walled-in room and that picture on the wall.
Hücreler, rijitlik sağlamayan zayıf duvarlarla çevrilidir ve yüksek bir bitkiyi taşıyamaz.
The cells are thin-walled with no rigidity to them, unable to support a tall plant.
Bazı eğreltiotlarının sporları kıvrık çıtaların sonundaki odacıkta üretilir. Çıtaların bir tarafı odunsu, diğer tarafı ince duvarlıdır.
Some fern spores are produced in cups at the end of curled strips, one side woody, the other thin-walled.
Antik bir kentin adı.
It's the name of an ancient walled city.
Etrafında duvar var.
It's walled all around.
Czerniakow bunu da yazmış... Gettonun duvarla çevrilmesinin bir nedeni de Almanlar'ın bu korkusuymuş.
Czerniakow also wrote that one of the reasons the ghetto was walled in was because of this German fear.
Şehrin girişindeki evlerin kapı ve pencereleri tuğlalarla örülüyor.
They've walled the doors and windows in the outskirts of the city.
İşte burası Kale İçi beyler.
Here it comes, man, the Walled City.
Büyük Nana Teyze var ve Toby Amca güzel bayan Elizabethan dolaba kilitlenen rahibe var bir de kütüphaneden hiç çıkmayan Oliver'ın piçi.
There's Great Auntie Nana and Uncle Toby... and that nice Elizabethan lady... and the nun who was walled into the closet... and Oliver's bastard, who never came out of the library.
Pencere örülmüştü Bob!
The window was walled up, Bob!
Pencere örülmüştü!
The window was walled up!
Ağırlığı hafifletmek için kullanılan alet vardı araçta.
You used thin-walled tubing to keep the weight down.
Yakıtın pompalandığı bölüme iki katlı bir kaplama ekledik. Yanma odasını soğutup aynı zamanda yakıtı ısıtmayı başarabiliyorduk.
a double-walled chamber into which the fuel is pumped, cool the chamber and preheat the fuel at the same time.
Duvarlaşmış Şehir, 1992'de yıkıldı Kowloon, HONG-KONG
Walled City, demolished in 1992 Kowloon, HONG-KONG
- Duvarlı bahçesi var mı?
- Does it have a walled garden?
Bir zindana gömülü olarak.
Walled in a dungeon.
Seni içine hapsediyor. Klipleri aşırı olarak kullanıyor.
He's got you walled in and he uses the wire too much.
Bu kişi silah tüccarlığını idare ettiği şehir olan...
He's an arms dealer who operates from the walled city of...
Burada başımıza silah dayanmış bir şekilde oturuyoruz etrafımız yaratıklarla çevrili, ikimizin de buradan sağ çıkması düşük ihtimal sense Ivanova'yı nasıl tavlayacağını düşünüyorsun.
We're sitting here, guns pointed at our heads walled up by alien parasites, neither of us likely to get out of here alive and you're thinking of making a play for Ivanova?
Sıra sıra küçük duvar insanları. "
A series of small-walled people. "
Hizmetçilerden biri tadilat sırasında arada kalsa, birkaç hafta önce ölürdü.
If a servant had been walled in during the remodelling, he'd have died weeks ago.
Kendilerini Kahverengi Bölge'ye kapattılar.
Now they've walled themselves up in Brown Sector.
Tabii diğer ucuna kaynak yapmamışlarsa.
If they don't have the other end walled up already.
Ben Robert Pooner, kaçak suçlu Charlie Manson'un bulunduğu evin önünden canlı olarak bildiriyorum, Anladığımız kadarıyla içeride rehineler var ve durum oldukça kritik.
This is Robert Rouner reporting live from Nebraska where escaped convict Charlie Manson has walled himself up in a house. We understand that there are hostages and that the situation is critical.
Boynuz gagalı kuşlar ağaç gövdelerindeki deliklere yuva yapar ama dişiler güvenlik için iç tarafa saklanır. Pek çok türü girişi çamurla daraltır ama volkanik toprak iyi yapışmıyor. Bu yüzden bu kuş kendi dışkısıyla kendisini kapatıyor.
Hornbills nest in holes in tree trunks but females are walled up inside for safety most kinds narrow the entrance with mud but volcanic soils don't bind well so this one seals herself in with her own droppings
Herhalde üzerine duvar örülerek kapatıldı.
They're walled up and concealed.
Senin şu ince duvarlı, asansörsüz dairende ölmek istemiyorum.
I won't do my dying in your cramped, thin-walled walkup.
Onu, surlarla çevrili Mogador şehrine götürdü.
He took her to the walled city of Mogador.