Weaving Çeviri İngilizce
291 parallel translation
O zaman bir bakalım sepet örme kursu falan açabilirler mi?
Tell you what, why don't we see if they can organise basket weaving classes or something?
Ben ringde hareketliyim.
I come out bobbing and weaving.
Hareketli olmalısın.
And another thing, you have to be weaving.
İşte böyle.
Weaving, that's right.
Hareketli olman gerek.
You should be weaving, you see what I mean?
Bir çok şey var. Sollar, sağlar, hafif vuruş, dokunma.
There are lots of things to remember... lefts and rights and bobbing and weaving.
Sana taç örüyorum.
I'm weaving you a crown.
Sepet örme işi mi yapacağım?
I'd get a job weaving baskets.
Haydi, işe koyul.
Go on, get weaving.
İşe devam!
Get weaving!
- Ne dokuyoruz?
What are you weaving?
Küçük hobilerinden örnekler kelebekler, örgü partileri vs...
Examples of their little hobbies... Butterflies, home weaving and so on...
- Sallanıp durma.
- Stop weaving.
- Siz sallanıyorsunuz.
- You're weaving, sir.
İncecik bir yumuşaklığın o etkileyici dokusu...
It has a won derfu I Work of weaving.
Paride, onlara barakayı ver.
Paride, give them the weaving shed.
Sonra binicisiz bir at, hayalet bir gemi gibi ağaçların arasında ilerleyen boş meydanda dönen, banklarla ağaçları sıyırıp geçen arabayı gördü.
Then he saw the car weaving on the empty square... like a riderless horse, like a ghost ship.
Etkisiz unsurlar belirleyici bir yoğunlukla birbirine bağlanıyor ve geçiyor. Sonu sakinlik ve huzursuzluk olan bir uzlaşmaya doğru gelişiyor.
Neutral elements,... weaving and binding together with decisive intensity,... evolving together towards an agreement both calm and disturbed.
Koca Sam'ın biriktirmek için o kadar ter döktüğü bu canım paraları biz su gibi harcarken, Charlotte da bir sürü sepet örüyor olacak.
Oh, dear, all that lovely money that Big Sam sweated to get his hands on. While we're spending it like water, Charlotte will be weaving lots and lots of little baskets.
Üzülme sevgilim, sepet örmenin kötü bir yanı yok.
Don't distress yourself, darling, there's nothing wrong with basket weaving.
# Geleneksel desen dokuyorum
Weaving the traditional pattern
Ustalıkla gerilen o iplikler sanki kötü kaderini de şekillendiriyordu.
His fingers, so deftly knotting the threads,... seemed to be weaving with a fatal logic, her own doom.
Matsugoro'nun dokuma fabrikasının yaşayan bir cehennem olduğunu duydum.
I heard Matsugoro's weaving mill was a living hell.
Buradaki hayatın Valenzuela, yaptığın işler... özellikle sepet yapmak.
In your life here in prison, Valenzuela, through all the jobs you've done... especially basket-weaving...
- Alanın sepet dokumacılığıymış.
- Your major was basket weaving. - [Chuckles] Yes.
Bize hareket yapıp durdu.
He was weaving all over the road.
Şey, sana söyleyeyim, Cathy, neden bir saat beklemiyorsun, ve eğer o zamana kadar Tony sallanarak içeri girmezse, niçin yetkilileri aramıyorsun?
Well, I tell you, Cathy, why don't you wait an hour, and if Tony doesn't come weaving in by then, why don't you call the authorities.
Tezgâhta yirmi kere, dokumaya devam et sanatını. "
Twenty times on the loom, keep on weaving your art. "
Sanki o sakin ve güven verici, uslu bir çocuk olduğun geçmişinde o bariz büyüme ve olgunlaşma belirtilerinde, yani tuvalet kapılarına çizdiğin resimlerde diplomalarda, uzun pantolonlarda, ilk sigarada usturayla ilk temasta, alkolde Cumartesi geceleri için paspasın altına bırakılan anahtarda bekaretini kaybedişinde, ilk uçuşunda, ilk savaşında sanki orada olan ama sıkı sıkı tutulan şimdi de baştan keşfettiğin hayatının halısını dokuyan, terkedilmiş hayatının temellerini kuran bir iplik tutuluyordu hep :
It's as if, beneath the surface of your calm and reassuring history, the good little boy, as if, running beneath the obvious, too obvious, signs of growth and maturity - scribbled graffiti on bathroom doors, certificates, long trousers, the first cigarette, sting of the first shave, alcohol, the key left under the mat for your Saturday night outings, losing your virginity, the baptism of air, the baptism of fire - as if another thread had always been running, ever present but always held at bay, and which is now weaving the familiar fabric of your rediscovered existence, the bare backdrop of your abandoned life, veiled images of this revealed truth,
Durmadan dikiş dikiyorsun, nakış işliyorsun.
You're always sewing or weaving.
Hey, birkaç yıl önce, Sandy'yi Red Lodge hapishanesine koymuşlardı. Yular örüyordu orada.
Boy, a couple of years ago they'd have put Sandy in Red Lodge penitentiary, weaving'bridles.
Asya'ya o civardaki Sarıdüzü Köyü Kilim Dokuma Kooperatifi'nde iş buldum.
At that time, I found work for Asya at the Sarýdüzü Carpet Weaving Cooperative.
Sapkın ve saptırıyor, hayatın en derin dokusuna doğru ağını örüyor.
Perverted and perverting, weaving its way into the very fabric of life.
Bizim derdimiz kendi giysilerimizi dikmekte ve kendi yiyeceğimizi yetiştirmektedir.
Our concerns lie in weaving our own clothing and farming our own food.
Bunu yapmayacağız. Seni dokuma odasına geri göndereceğiz Norma.
We'll put you back to work in the weaving room, Norma.
- Diğer duyuru tahtası nerede?
- Where's the other board? - In the weaving'room.
Bir yıldızın oluşumu açısından bakarsak evrim yeni bir örgü ile şekillenerek yıldız tozundan dünyadaki yaşama hızla yol aldı.
From the point of view of a star evolution was weaving intricate new patterns from the star stuff on the planet Earth, and very rapidly.
# Babasının yöneticiliği altında çalışırken ise, Dokumacılık'tan sorumluymuş.
Under his father, he was in charge of Weaving.
Yıkık dökük bir tekstil fabrikasını hazır giyime dönüştürecekler.
Cholet. A rundown weaving mill going into ready-to-wear.
Bütün grup odada şarkı söylüyordu.
And the entire group was weaving around the room and chanting.
- "Beyefendiler için paltolar."
"'Weaving coats for...' "'Weaving coats for gentlemen "'
Gerçekliğin nahif bir tezgahında,.. ... hayaller şekilleniyor, yeni yeni motiflerle.
On a flimsy framework of reality, the imagination spins, weaving new patterns. "
Ama o gün orada tek başıma kaldığımda bulutların üstündeydim ve bir yere ait olduğumu biliyordum.
That day I was up there by myself and I was just... weaving through clouds and... I knew that I belonged... someplace.
Şunun defanstaki zigzaglarına bak.
Zammis has got the ball! Look at him weaving through that defense!
Thaddeus'un çevresinde bir ağ örüyorum.
I'm weaving a web around Thaddeus.
Mahoney, hızla ilerlerken... oldukça iyi görünüyor.
Mahoney weaving his way through... looking pretty good.
Örmeye başla!
Get weaving!
Onu sokabilir misiniz bir bakın.
Try weaving it back in.
Muhtemelen yolda zikzak yapıyorduk.
You were probably weaving all over the road.
Şeridi mi tutturamıyordum?
Was I weaving or something?
- İzin verilmiştir.
Permission to get weaving.