Weird Çeviri İngilizce
36,924 parallel translation
Benzer dönemlerden geçtiğinizi 2016'da, 2012'de, 2008'de, 2005'te 1997'de, 1995'te, 1992'de, 1989'da ve 1966'daki şu tuhaf filmde de görmüştüm.
I've seen you go through similar phases in 2016 and 2012 and 2008 and 2005 and 1997 and 1995 and 1992 and 1989 and that weird one in 1966.
Hayır, bu çok acayip.
No, that's just weird.
- Bu çok acayip.
- That is so weird.
Kulağa tuhaf geliyor.
It sounds weird.
Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum, tamam mı?
Look, I know it sounds weird, okay?
- O çok tuhaf.
- He's so weird.
Bu bana garip geldi.
That's just fucking weird to me.
Ne tür bir işe bulaştığın umurumda değil ama konuşmalıyız.
Dude, I don't care what weird shit you're into, but we gotta talk.
İşte burada yaşamak isterim.
Is it weird that I wanna live here?
Stüdyoda tuhaf şeyler oluyor.
Something weird's going on at the studio.
Acayip boktan bir belaya bulaşıyorsun.
You are walking into some weird-ass shit.
Kumar? Tuhaf saplantılar?
You know, gambling, weird fetish shit?
Garip, karanlık bir örgüt var.
There's a weird shadow organization.
Suç mahallinde tütsü buldular.
They found a weird incense at the crime scene.
Kesinlikle tuhaf ama ne diyebilirim ki?
It's certainly weird, but what can I say?
Yani, gerçekten çok garip.
I mean, it's just really weird.
Bana adını hiç söylemedin, aradan zaman geçince de, sorsam çok garip olurdu.
You never told me your name, and after a while, it was just weird to ask.
Bak, Biliyorum bu biraz garip bu benim son şansım anlıyor musun?
Ah, look, I know this is weird but this is my last chance, you know?
- Bu garip.
- It's weird.
Peşimdeler, bu yüzden bu kadar tuhaf şey yaşandı.
Okay? They're after me, that's-that's why everything's been so weird.
Aggie çok garip ve vahşi olduğumu düşünürdü.
Aggie used to think i was so weird and wild.
Bir de şu garip dondurmalı sandviçlerden var.
Got one of these... kind of weird ice cream sandwich things.
Çok garip.
This is so weird.
Tuvalet yerine lavabo demen garip.
It's weird that you call your bathroom a restroom.
Daha söylerken "Garip oldu" diyordum.
While I was saying that, I was like, "That's weird."
- Tanrım, bu çok...
- God, it's so weird...
Garip, çünkü durumun kendisi komik değil aslında.
It's weird, because the situation really isn't funny,
Arkadaşımın kadınlarla ilgili garip bir sorunu var.
- No, no, look, I'm sorry, my friend has really weird women issues.
Tuhaf ishal içkinizle ilgilenmiyoruz.
We're not into your weird diarrhea drink.
Eski eşinin seni bir kedi gibi yalaması garip mi?
Look, is getting groomed like a cat by your ex weird?
- Aynen, tuhaf, bu yüzden baba oldum işte.
- Yeah, it is weird, so I'm a dad.
Dennis ve Charlie'yle birlikte tuhaf bir striptiz olaylarına girdiler.
Yeah, he's doing some weird stripping thing with Dennis and Charlie.
- Bu çok tuhaf.
This is super weird. Hey!
Çok tuhaf davranıyor, özellikle bana karşı.
He's acting, like, so weird, especially towards me.
Bu hiç Dennis'in yapacağı bir şey gibi durmuyor.
Weird. That doesn't sound like Dennis, but, uh...
Ayrıca alakasız anlarda roket atarlardan bahsettiğin oluyor, bayağı fazla hem de.
Also, you casually mention RPGs, like, a weird amount. - Is this true?
- Biliyorum, tuhaf davranıyordu.
- I know, he was acting weird.
Ama benim garip bir his var. Trey'i bir elçi olarak kullandıklarını.
But I have a really weird feeling that they used Trey as a messenger.
Tuhaf.
Weird.
- Ama oldukça tuhaf, biliyorum. - Biliyorum.
It's totally weird, i know.
Yani sen hiç tuhaf bir rüya ya da başka bir şey falan görmedin mi?
You didn't have any weird dreams or anything?
Çok tuhaf biri.
He is so weird.
Bu garip.
That's weird.
Garip bir keçiye benzeyen.
The one that looks like a weird-shaped goat.
İki garip keçi görüyorum.
I see two weird goats down here.
Bu çok tuhaf.
That is so weird.
Garip davrandığımı düşünüyorsun.
Now, you think I'm being weird.
Evet biraz garip davranıyorsun.
Yeah, you are being a bit weird.
Bir ayı için Oldukça garip bir isim.
That's a weird name for a bear.
Nasıl tuhaf?
Weird how?
- Tuhaf.
- Weird.