English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ W ] / Wept

Wept Çeviri İngilizce

512 parallel translation
Eve gidip biraz ağladığımı hatırlıyorum.
I remember I went home and wept a little.
" Haftalarca ağladım, süründüm, sızlandım
" I wept and I whimpered I simpered for weeks
- Çok ağladım.
- I wept.
Ağlayacağımı mı düşünüyorsun?
Do you think I wanna be wept over?
" Adam gülümsediğinde, Kız sevinçten ağladı
Oh, she wept with delight When he gave her a smile
O küçük kız, ne kadar çok ağlamıştı.
That little girl, how bitterly she wept.
Ağladı!
She wept!
Japonya'daki savaş bitince de ağladı ve dua etti.
Like everybody else on VE Day, he wept and prayed.
Joseph, ona bugün olanları göster. Evet efendim.
On VJ Day, he wept and prayed again.
Apoletlerim sökülürken gözyaşlarına boğuldum.
I wept when they tore off my epaulets.
Evet, ve eskileri hatırladıkça ağladık.
"yea, and we wept... " when we remembered Zion. "
Çar'ın huzurunda sarayda dans ettiğimde göz yaşları yerleri yıkadı.Sonraki numaramı galoşla yapmam gerekti.
When I danced in lmperial Palace before Czar, he wept tears streaming on floor. I had to do next number in galoshes.
Ben de bu mektubun etkisinde öyle kaldım ki yazarken ağladım.
Now, I made this letter so pathetic, that, while I was writing it, I wept.
Ağladın mı?
You wept?
Kameda onu görüp ağladı.
Kameda saw her and wept.
Allah kahretsin!
Jesus wept!
Ben bu tür sözleri ilk duyduğumda ağladım.
I wept when I first heard your kind words.
Kaçtım ve ağladım.
I just ran and wept.
Kaçtım ve ağladım.
Ran and wept.
Fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı.
When that the poor have cried, Caesar hath wept.
O evde oturup ağladı.
She stayed home and wept.
Ama siz, uğrunda ağladığım, ve sahip olamadığım, şeye sahipsiniz.
BB a sig I, I or years did not have, Something or which I wept,
İlk cildini okunamaz hale gelene dek yalayıp yutmuştum ve ağlamaktan gözlerim şişmişti sonra yenisini almıştım.
I read the first volume to pieces, and wept over it... till the parts I loved most were illegible, then bought another.
Makalemi okurken, kıskançlıktan çatladılar.
They wept with envy when I read my paper.
Bay Fred Bolling o kadar iyi bir insan olduğu için ağladın.
You wept because Mr. Fred Bolling is such a good man.
Ağladım.
I wept.
Ben hep ağlamışımdır Hiroşima'nın alınyazısını düşündükçe.
I've always wept over Hiroshima's fate.
İçimde kabaran duygularla gözlerim doldu.
At that moment, I realised how much I loved you, Lidia. I wept with the intensity of the emotion.
Annem devamlı ağlıyordu.
Mother wept frequently
Miho ağladı ağladı ve ağladı.
Miho wept. She wept... and wept.
Ne korkunç.
Jesus wept.
İnsanların ona karşı son görevlerini yerine getirişlerini görsen ağlardın.
You'd have wept to see the way they turned out to pay tribute.
O zaman da gözyaşı döktüm.
I wept then too.
Ağlayıp gerekçe uydurdun.
You wept and gave your reason.
Bir bahar günü o sokakta yürümüş ve güneşin altında gözyaşı dökmüştüm.
One spring day I walked down that street and wept in the midst of the sunshine.
Evet, ben de ağlarım.
Yes, I've often wept.
Altından kalbinle ıslatmışsın onu.
You've wept your golden heart into it.
Çocukları için ağlayan Rahel,.. ... avutulmak istemiyor. Çünkü onlar yok artık!
Rachel wept for her children she would not be comforted, for none is left.
Ona "Ağlayan Kadın" diyorlardı.
They called it Women Wept.
Gerçekten "Ağlayan Kadın" deniyordu, çünkü ona yukarıdan baktığında bu koca kıta, sanki etrafı eğilip bükülmüş adeta bir kadına benziyordu.
The planet was actually called Women Wept cos if you looked at it from above, there's this huge continent, like all curved round. It sort of looked like a woman, lamenting.
Karısı öldüğünde ağlamıştı.
He wept when his wife died
Kaç kez, kaç gün, kaç yıl sen kaybedemeyeceğin ellere oynarken ben sana güvenerek ve öylece oturup, bekledim ve ağladım?
How many times and how many days and how many years have I trusted and trusted and sat and waited and wept while you played with cards that couldn't lose?
Seni beklemek istedi, içeri girmedi ama ağladı.
He wanted to wait for you, he didn't want to come in, but he wept.
Baban burada olsaydı gözyaşlarına boğulurdu.
Your father would have wept.
Yaşlı beyefendi bunu duyduğunda çöktü ve hüngür hüngür ağladı.
When that old gentleman heard about it, he broke down and wept.
Geceler boyu nöbet tuttu ve ağladı ve açlıktan ölmeyi diledi.
Night and day she kept vigil and wept, intending to starve herself to death.
Victor bugün ilk kez ağladı.
Today, for the first time, Victor wept.
Bana gelince, Arenada ona katlanmak zorunda kalınca tüm göz yaşlarımı dökmüştüm zaten.
As for me, I already wept all my tears when I had to suffer him on my side of the arena.
Ve orada, öbür dünyada çok acı çekip gözyaşı döktüğümüzü ve yaşamımızın zor olduğunu söylediğimizde Tanrı bize acıyacak.
and there, beyond the grave, we shall say that we have suffered and wept, that our life was bitter, and God will have pity on us.
Aman allahım!
Jesus wept!
Ve sonra ağladın.
and you wept.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]