English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ W ] / Weren

Weren Çeviri İngilizce

36,864 parallel translation
Önemli olmasaydı, bunu sana sormazdık.
We wouldn't ask you if it weren't important.
Daha fazlasını elde edemeyeceğini söylediğini sanıyordum.
Thought you said you weren't gonna be able to get any more of that.
Arkadaş da değilsiniz. Ama her ne hikmetse cinayetin olay yeri resimlerini görmek istiyorsunuz.
Well, you didn't work together, you weren't friends, and yet you wanted to see crime scene photos of her dead.
Keşke park yerimden bu kadar uzakta olmasaydık.
Wish we weren't so far from my parking space.
Ne derler bilirsin. Wharton'daki partileri hatırlıyorsan gitmemişsin demektir.
You know what they say, if you remember the parties at Wharton, you weren't there.
Sen de gitmedin, değil mi?
You weren't here, were you?
Röportaj olayına cidden kızmadın mı yani? Biraz kızdım.
You really weren't mad about the interview?
Burada mutlu değiller miydi?
Weren't they happy here?
- Figaro. - Hatırlatmak isterim ki eğer cumhuriyetçilerle alakalı olmasaydı Kaufmann, Bartoli ve Terfel burada olurdu.
Figaro. ‭ I just wanted to remind you that if it weren't for the Republicans, we could have
Doğru.
They weren't.
Sen omasaydın, Çin Mahallesindeki o şey çok farklı bitebilirdi.
If it weren't for you, that thing in Chinatown- - that might've ended very differently.
Pekala, Yani sen aslında kızla buluşmadın.
Okay, so you... you weren't with an actual girl.
Biliyormusun, konuşmadığın zaman seni daha çok seviyorum.
You know, I liked you better when you weren't talking.
Kaybolduğu sırada Carmen ile benim aram da fazla iyi sayılmazdı.
Carmen and I, we weren't on the best of terms when she disappeared.
Haklıydın, hazır değildik.
You were right. We weren't ready.
Sadakat yüce bir değer ama seni kör etmesine izin veremezsin, hesaba kattığında onlar arkanda olmadılar.
Loyalty is a noble value, but you can't let it blind you, and when it counted, those people weren't there for you.
Sen hatta orada bile değildin.
You weren't even there for that.
Sen değildin.
You weren't.
Jackie geri gelmeyeceğini söylemişti.
She said you weren't coming back.
Çocuklar, biliyorsunuz değil mi? Eğer bulduğunuz her şeyi buraya atmasaydınız, bu oluk kırılmazdı.
You know, if you kids weren't always throwing stuff up here, maybe this gutter wouldn't be broken.
Randall, sen bir seçim değildin, bir gerçektin.
You weren't a choice, Randall, you were a fact.
Bugün orada olma ihtimaliniz yok değil mi?
You weren't there by any chance today, were you?
Hazir degil miydin?
- You weren't ready to do it? - [sighs] I feel like- -
Buna mi hazir degildin, bunu onunla yapmaya mi hazir degildin?
Was it that you weren't ready to do it or you weren't ready to do it with him?
Eminim Federaller, senin onu aradığın kadar istekli değillerdi.
I'm sure the Feds weren't too motivated to help you look for her, either.
İngilizce konuşmuyorlardı.
They weren't speaking English.
Senin yardımın olmasaydı muhtemelen bugünlere gelemezdim.
I probably wouldn't have made it out of my teens if it weren't for your help.
Tuvalette değildin.
You weren't in the bathroom.
Çünkü eğer burada yaşadığım deneyimlerim olmasydı bugün olduğum adam olamazdım.
Because I wouldn't be the man that I am today if it weren't for the experiences that I've had right here.
İmar ve İskân Bakanlığı'na bile layık değilken neden başkanım olmanız gerektiğini düşündüğünüzü söyleyebilir misiniz?
So if you weren't good enough to be the HUD Secretary, please, from your heart, can you tell me why you think you should be my president?
Sıkıntı varsa bilelim diye elemanlarımdan birine kontrol ettirdim.
So I had someone do some preliminary digging, make sure there weren't any red flags.
Seni bütün gece burada bıraktıklarını ve ertesi güne dek bulunmadığını biliyorum, bunu yapanlara hiçbir şey olmadığını da.
I know they left you out here all night, and you weren't found until the next morning, and that nothing happened to the people who did that to you.
Evet ama onu yaratırken bunu düşünemiyorsun.
Yeah, but you weren't thinking about that when you were creating it.
Adamların tuzak hazırlamıyormuş. Pusuya düşmüşler.
Your men weren't laying a trap.
Fakat o amiral için hazırlıklı değildik.
But we weren't ready for that admiral.
Bunlar kapatılmamış.
ZEB : Well, these weren't.
Burada yoktun Ragnar.
You weren't here, Ragnar.
Ama görünen o ki, henüz buna hazır değilmişsin.
But it appears you weren't ready yet.
Buraya gelirken ne kadar da çok görmek istediğini söyleyip durdu.
She was just saying on the way over here how much she would like to see it. Weren't you, Amy? I was.
Bill Harvey bana, daha fazla sorun olmayacağının garantisini verdi.
Bill Harvey assured me that there weren't gonna be any more problems.
Uyanırsa ona yemeklerin çok da kötü olmadığını söyleyebilir misin?
If he wakes up, can you tell him dinners weren't so bad?
Beni içeriye çağırmadığınızı söyleyebilirim ama merakım beni içeri soktu.
I heard my name a bunch of times. I mean, I could tell that you weren't trying to call me in here, but, uh, my curiosity kicked in, so...
Hiçbir şey yapmıyorduk!
We weren't doing anything!
Yarış arabası yapmaktan bahsetmiyorlarmış... çünkü yarışlarda kurallar var. Motorun ne kadar büyük olabileceği veya kullanabileceğiniz lastiklerle ilgili kurallar...
They weren't talking about making a racing car because in racing there are rules about how big the engine can be and what sort of tyres you can use.
Yol arabası yapmaktan da bahsetmiyorlarmış... çünkü o zaman da emisyon kurallarına uymak süspansiyonda yumuşak lastik parçalar kullanmak gerekir.
And they weren't talking about making a road car, that would have to meet emissions regulations, have comfy rubber bits in the suspension.
Hatta gelmemeni umuyorduk.
We rather hoped you weren't.
Oh, bununla hastanede yatmadığına şaşırıyorum!
Oh, I'm amazed you weren't hospitalised with that!
Elemanlar aylaklık yapmıyordu.
They weren't mucking about, these blokes.
Ve bilmediğimizi biliyorum.
And I know we weren't.
Yine de otobana geri dönün, Işler pek iyi değildi.
Back out on the highway, though, things weren't so good.
Bütün o Latince laflar...
All that Latin stuff - maybe you weren't saying it right.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]