Whence Çeviri İngilizce
280 parallel translation
Ne zamanda itibaren bunlar kirli ve vahşi gözüküyor?
From whence do these dirty, savage looks come?
Bir yıI önce, bir Şubat sabahı henüz Paris'e varmamıştı ki bir görüşmeye çağrıIdı.
On a February morning some years ago, she had not yet arrived in Paris whence she had been summoned for an interview.
Mahkememizin hükmü... önce buraya geldiğiniz yere... ve oradan da idam edileceğiniz yere götürülmenizdir.
The sentence of this court is... that you be taken hence to the place from whence you came, and from thence to the place of execution.
Taç giyme töreninize katılmak için, koşa koşa geldim Danimarka'ya.
Your leave and favour to return to France, from whence, though willingly, I came to Denmark to show my duty in your coronation.
Kapı mı vuruluyor bir yerde?
Whence is that knocking?
Karısını, çocuklarını, herşeyini kaçtığı yerde bırakmak mı akıllılık?
to leave his wife, to leave his babes, all in a place from whence himself does fly?
Kim olduğunu ya da nereden geldiğini bilmez, zaten bununla ilgilenmez de, kalbi ona, kaderde onun eşi olacağı yazılmış olan genç bayanın orada olduğunu söyler.
Who she is or whence she came, he knows not, nor does he care, for his heart tells him that here, here is the maid predestined to be his bride.
Mahkemenin kararı geldiğiniz yere geri gönderilmeniz ve oradan alınarak kanuni bir şekilde idam edilmenizdir.
The sentence of this court is that you be taken to the place from whence you came, from thence to a place of lawful execution.
Nereden geldiyse oraya götür
To from whence it came
Sana can veren ağaca duyduğum sevgiyi, meyvesine kondurduğum bu sevgi dolu öpücükle kanıtlıyorum.
And that I love the tree from whence thou sprang'st... witness the loving kiss I give the fruit.
Kralı etkileyip Lord Hastings'i de Kale'ye gönderten yine o ve sevgili kardeşi Anthony Rivers değil miydi?
Was it not she and that good man of worship... Anthony Rivers, her brother there... that made him send Lord Hastings to the Tower... from whence this present day he is delivered?
Hartheim treni dumanlı camlarıyla her nereden geliyorsa, bir daha hiç görülmeyecek olan yolcularını taşıyor.
Hartheim, from whence trains with smoked windows depart, bearing passengers who will never be seen again.
Şimdi de sevgili Jacques'ın geride kalan dünyevi kısmını kutsuyoruz ve geldiği yere gönderiyoruz.
And now we consecrate the worldly remains of our beloved Jacques... to the good earth from whence he sprang.
Bu ışıklar bize, nerede olursa olsun daima yardımımıza gelen Tanrı'yı hatırlatsın. Amin.
May these lights remind us that we should ever look to God whence cometh our help. " Amen.
Gözlerimi, yardımın geldiği dağlara çeviriyorum.
I lift up mine eyes unto the mountains from whence cometh my help.
Gözlerimi, yardımın geldiği dağlara çeviriyorum.
I lift up mine eyes unto the mountains, from whence cometh my help.
Bir bakıma, onun sonunda sevdiği güllerin yeşerdiği toprağa dönmesi uygun düşer.
So, in a way, it is fitting that he should at last return to the soil from whence his beloved roses sprang.
Anılan devirden beri onlar dağlara baksa da her nerde olursa olsun, açlığın en kötüsünü umutsuzluk ve karanlıkta kaybolmayı bilen insanın bedeni burda, bu mahkeme salonunda zindana, ateşe ve kılıca rağmen hâlâ yaşıyor.
... as they would look to the mountains whence cometh our strength. From time remembered, wherever man's body has known hunger and oppression, lost in darkness and despair, and here, here in this courtroom living still, in spite of dungeon, fire and sword...
"... yaşam suyunu nereden bulacaksın?
From whence then thou has that living water?
Geldiğiniz yere dönün.
Go back from whence you came.
Yahya'nın vaftiz hakkı nereden geldi, Tanrı'dan mı, insanlardan mı?
Whence did John's baptism come, from heaven or from men?
"Gözlerimi kaldırıp, yardımımın geleceği tepelere bakacağım."
"I will lift up mine eyes unto the hills from whence cometh my help."
Bu vadiyi terk ediyorsun. Geldiğin yerden çok daha iyi bir yere gidiyorsun.
You're going to a far better place than whence you came.
Nereden geliyorsun?
Whence come you?
Ruhları bezdiren, kalpleri hasta eden zavallı bir israf bu. Ve içinden çıktığı karanlığa geri gelmemek üzere dönmeli!
It is a pitiful extravagance that disgusts the spirit, sickens the heart, and that should forever return to the darkness from whence it came!
23 Mayıs'ta yola çıktılar.
To blow their oaken galleys to england Whence they sailed on may the 23rd.
Kötülüklerden uzak durmak içinse aradığımız iç huzuru bize yol gösteren Tanrı'nın ışığında buluruz. Ama sonunda yine geldiğimiz yere döneriz. Tek başımıza hayatın değerini anlamak için beklemeyelim.
and never turns away from, and then to return from whence he came... again, alone, to stand in awed finality before thy gaze and give account.
Söyleyin, nereden aldınız bu bilgiyi?
Say from whence you owe this intelligence.
Nereden geliyor bu gürültü?
Whence is that knocking?
Karısını ve çocuklarını, kendisinin kaçtığı bir yerde bırakmak mı?
To leave his wife and his babes in a place from whence himself does fly?
O kapı çalma sesi de nereden geliyor?
Whence is that knocking?
Sevgili karısı Victoria'nın ölümünden ve konuşmak için boynuna cihaz takmak zorunda bırakacak şekilde yüzünü mahveden kazadan sorumlu olanlardan şeytani intikamını almayı Londra'nın zengin muhiti Maldene Square'da planlamıştı.
It was here, in London's fashionable Maldine Square, whence Phibes ventured out to work his diabolical revenge against those responsible for the death of his beloved wife Victoria and the destruction of his own face, making it necessary to talk through an ingenious mechanism in his neck.
Oradan İtalya'ya döndü ve sonrasında tutuklandı
" from whence he returned to Italy and was then arrested.
Bizlere yardım gelecek olan tepelerden onun gözlerini ayırma.
Lift up his gaze to the eternal hills from whence cometh our only help.
Şimdi döndükten sonra asla aynı yoldan yürüme!
Now return from whence you came, and never walk this road again!
Kral George'un adama ihtiyacı vardı, nereden geldikleri o kadar da önemli değildi.
And King George needed men too much to heed from whence they came.
"Çocuk yanan güvertede dikildi,... kaçacağı yerde"
"The boy stood on the burning deck, whence all but he had fled, tra la- -"
Bedenleriniz geldikleri toprağa geri döner, ve geride kalan bir tek kemiklerinizdir.
Thou shalt return to the dust from whence thou came and only thy bones remain.
Geldiğim yere.
Whence I came.
Hayal görmüyorum, asil hanımefendi.
" Not dreaming, noble lady, whence it is
Bu işarete bakın ve geldiğiniz yere geri dönün!
Look upon this omen and go back from whence ye came!
Bu yüzden ormana geri dönüp koşmuş... koşmuş geldiği yere, köye... kuyuya doğru koşmuş...
So back through the forest she ran and ran to the well, and the village, from whence she came...
Nereden geldiklerini bilmiyoruz...
We know not whence they came...
Ve ona hangi şeytanın tohumundan doğduğunu asla söylemeyeceğime yeminliydim.
And I vowed that he would never know the evil from whence he was spawned.
Çilli ardıçkuşunun ilahilerinin yükseldiği yerden.
Whence glorious psalm of speckled thrush ascends.
Geldiğiniz yere geri dönün.
Go back whence thou camest.
Bir kaç saat sonra ölüm nehrini geçeceksin.. Ordan dönen yoktur. Orpheus hariç, tabii.
In a few hours you'll cross the Styx, the River of Death, whence no one has returned, except Orpheus, it is said.
- Sesler nereden geliyor?
Whence comes it?
Sen nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin'
Thou knowest not whence it cometh... "'
Ama siz nereden geliyorsunuz?
But whence are you?
ürkütmese yüreğini?
the undiscover'd country whence no traveler returns and makes us rather bear those ills we have