Wont Çeviri İngilizce
829 parallel translation
"Bitirmiş olacağım Üç saat içinde".
I wont'be through for three hours.
- Ben bu kadınla aynı kompartımanda kalamam!
- l wont share with this woman.
Ben inmiyorum.
I wont get off.
Benden tek bir peni bile alamazlar.
They wont get one penny out of me.
Yüzbaşı Harvey, sizin gibi saygın bir kişiliğin güvenliğini güvenceye alırsam bana çok kızmazsınız umarım.
I hope you wont be too angry with me if I ensure the safety of your honourable person?
Neler olup bittiğini öğrenmek için yukarı çıkmama izin vermiyorlar.
They wont let me go upstairs to find out.
Beni kandırmayacağından nasıl emin olabilirim?
What assurance have I you wont trick me?
Pansiyonuma dönene kadar rahat etmeyeceğim.
I wont feel right till I get back to my boarding house.
Elbette anlatmam. Buraya salt kendi merakımdan geldim.
Of course I wont repeat it.
Hayatımı size borçluyum ve bunu unutacak değilim.
I owe you my life and I wont forget it.
- Onu arabaya koyuyorum. Fazla gecikmezsiniz, değil mi?
- You wont be long?
Hayatımdan tekrar çıkıp gitmene izin vermeyeceğim Madeline.
I wont let you out of my life again.
Kocamı bulacaksınız, değil mi?
youll find my husband for me, wont you?
Toto bahçesine girmez, senin de başın belaya girmez.
Then Toto wont get in her garden, and you wontt get in no trouble.
Hunk, sen dinlemek istemiyorsun.
Oh, Hunk, you just wont listen, thatss all.
Bugün bize yardımcı ol ve kendine basını derde sokmayacağın bir yer bul.
You just help us out today and find a place where you wont get into any trouble.
İzin vermeyeceksiniz, değil mi?
You wont let her, will you?
Tabii vermeyeceğiz.
Of course we wont.
Onu almana izin veremem!
I wont let you take him!
Sana dert olmam, çünkü hiçbir şey yemem.
I wont be any trouble, because I dontt eat a thing.
İşine de burnumu sokmam, çünkü düşünemiyorum.
And I wont try to manage things, because I cantt think.
Beni de götürmez misin?
Wont you take me with you?
Demek uyarımı dinlemiyorsunuz.
So you wont take warning, eh?
Ve bir daha, en çok istediğim şeyi aramaya kalkarsam kendi arka bahçemden öteye bakmayacağım. Çünkü orada değilse onu zaten kaybetmedim demektir.
And its that if I ever go looking for my heartss desire again I wont look any further than my own back yard because if it isnt there I never really lost it to begin with.
Çabaların nafile.
Wont do.
Kalır mısınız kalmaz mısınız?
Will you or wont you?
Bunlardan birini içmez misiniz?
Wont you smoke one of these?
Önümüzdeki bir kaç günde onunla görüşemeyeceğimi söyler misin?
Please tell her I wont be able to see her the next few days.
Yakın öyleyse, hayaletin dolaşma vakti.
Then draws near the season wherein the spirit has his wont to walk.
Nerede o şakaların şimdi? O şarkıların, o hoş deliliklerin? O birden sofrayı kahkahalara boğan parlak buluşların?
Where be your jibes now, your songs, your gambols, your flashes of merriment that were wont to set the table on a roar?
Bir erkek olmanı sağlamanın yolu yok mu?
Wont anything make a man out of you?
Tekrar gelmek istemiyor musun?
Wont you come back again?
Sen eskiden iyi bir adamdın.
You were wont to be kinder than this.
Onu daha sıkı bağlarsanız yuvarlanmaz!
Better tie him in so he wont roll!
Eğer orta ringde çıkmama izin vermezsen,
If you wont let him give me the centre ring,
Ben buradayken bunu yapamayacaksın.
Not while I'm around, you wont.
- Belki de koşmaz.
- Maybe he wont.
- Bir sonraki sefer olmayacak.
- There wont be any next time.
Sebastian vazgeçmeyecek, Brad.
Sebastian wont give up, Brad.
O size geri dönmeyecek diye hiç korkmayın
Don't you ever be afraid He wont come back to you
Benim karşımda hiçbir şansın yok.
You wont stand a chance fighting my outfit.
Hiç korkmayın size geri dönmeyecek.
Don't you ever be afraid He wont come back to you
Ölmeyecek güvercinim.
He wont die, pigeon.
- Duygularımı değiştirmez bu.
- It wont change the way I feel.
Bu yüzü buralarda görmeyeceksiniz.
You wont see that face around here.
Demiryolu çalışmayacak.
The rail wont move.
Eğer şu detektif seni görürse, parmak izlerine ihtiyacı kalmayacak.
If that detective sees you doing this, he wont need fingerprints.
Brutus, bu son günlerde bakıyorum da sana gözlerinde o eski tatlılığı, dostluğu göremiyorum bana karşı.
Brutus, I do observe you now of late. I have not from your eyes that gentleness and show of love as I was wont to have.
Bu iki odada hoş vakit geçireceksiniz.
In those two rooms, you wont entertain.
- Farkına bile varmayacaksınız.
- You wont even be conscious of it.
Boşuna dil dökme.
Wont do.