Worthy Çeviri İngilizce
3,855 parallel translation
Argon'da Paige ile savaşabilecek tek bir program bile yok mu?
Is there not one program in Argon worthy of Paige?
Şimdi size eski hain komutan Paige ile savaşabilecek tek savaşçıyı tanıtıyorum.
We now present the one and only warrior worthy of locking discs with the traitorous Ex-commander Paige.
Senin mağarana girmeye değerini kazanmışsa o da olur. Kazandı, abi.
If she's worthy of entering your cave she'll do.
Adımı ve o kıyafeti asla hak etmedi.
He was never worthy of my name or the suit.
Biz de onlara Lord'un dahi münasip bulacağı bir taç giyme töreni verdik.
And so we have given them a coronation worthy of the Lord himself.
Yani, baksana, kendi değerimi ispatladım.
So, you see, I've proved myself worthy.
Kanım için olan savaşı kazandığında değerini kanıtladın.
You proved yourself worthy when you won the battle for my blood.
Oğlumun günahlarından dolayı seni bağışlaması için günde beş kez dua edeceksin sonunda Tanrı seni, onun için değerli yapana dek.
And you will pray five times a day that my son forgives you for your sin. And that God will make you worthy of his hand.
Bu güzel daveti haketmedim.
I'M NOT WORTHY OF A FANCY BANQUET.
Bunu yapmaya çalışan tüm ilerleme akımının insanlara muhtemelen var olmayan şeylere muhtaç olmayacakları bir noktaya ulaşana kadar eğitim alma fırsatı vermeye çalışması kayda değer bir iş.
The whole forward movement of trying to do this thing, give the people the opportunity to be educated to a point where they don't have to lean on stuff that's probably not there is a worthy cause.
O kusursuz sadakat ve gerçek onura layık yardımcım olarak ayrım gözetmeden hizmet vermiştir. "
He has served with distinction, unimpeachable loyalty, and with the true honor worthy of the title assistant. "
Ben, şu anda dünyanın her yerindeki araştırmacıların araştırma yapmalarına değeceğini düşündüğüm... üç tane ana başlıktan bahsetti.
Ben shared three major things that I think are worthy of research by researchers worldwide at this point in time.
Benim beş para etmeyen bir anne hatta beş para etmeyen bir insan olduğuma ikna etmişti. Ben de inanmıştım.
He convinced me that, not only wasn't I a worthy mother,
Beyler, sezon harika başladı. Ben de bu başarıya uyan bir imaj yapmak istedim.
Gentlemen, our season is off to a great start, and as such, I've taken it upon myself to create an image worthy of that success.
Senin yumutalıklarına yakışacak sperm ağaçta yetişmiyor.
Sperm that is worthy of your perfect eggs does not grow on trees.
Layık olmadığımı bildiğim halde yine de dua ettim. - Çünkü bana dinlediğini söyledin.
Even knowing I wasn't worthy, I still prayed,'cause you told me He listened.
Değerli nedenler için bile para toplamak çok zor bir iştir.
Now, look, raising money, even for worthy causes, is a bitch.
Bize anlaşmaya değer bir şey ver ve belki...
Tease us. Give us something deal-worthy, and maybe...
Hiçbir zaman karısı olacak kadar değerli değildin.
You were never worthy to be his wife.
Sana borçlu olduğumuz, bize lütfettiğin nimetleri ve yetenekleri sana geri ödeyemeyeceğimizi biliyoruz. Bizi çocukların olarak kabul et.
And that we owe 10,000 talents we have no money to pay for, so that we are not worthy of being called Your children.
Bize cenneti göster ve dualarımızı kabul et.
Nor worthy of lifting our eyes to Heaven to offer You our prayers.
Woody Allen filminde oynamak ve Emmet Lawson ile çıkmak beni yine saygın biri yaptı.
Being in a Woody Allen movie and dating Sir Emmet Lawson has made me press-worthy again.
Artan yemekleri değerlendirme bölümünüz Emmy kazanacak kadar iyiydi.
Your segment on how to "zazz" up leftovers... That was emmy-worthy.
Ama bu senin ilk Oscar değerindeki film projen.
But this is your first Oscar-worthy scene in a major motion picture.
Bizim şu anki önceliğimiz, Ballarat Hastenesinin değerinin uluslararası tanınmasını sağlamaktır.
Our current hospital is to make Ballarat Hospital worthy of international recognition.
Ben onun pabuçlarını bile taşımaya değmem.
I am not worthy to carry his sandals.
Bu plan bizim paramızın karşılığını vermiyor.
That plan isn't worthy of our kind of money.
O zamandan beri Edward Darby bana isim ortağı olma değerini vermiyor.
And ever since then, Edward Darby hasn't seen me as worthy of being a name partner.
Vaktine değmem mi?
Am I not worthy of your time?
Sonunda o saçma kelimeyi kullanabileceğim birini buldum.
And I finally found someone who's worthy of me using that ridiculous phrase.
Buna değer misin yoksa sırf kendi kıçının mı derdindesin bilemedim.
Whether you were worthy, or had your head deeply up your own ass.
Hayatımda, kutlamaya değecek büyük, heyecan verici olaylar olmadı.
I haven't exactly had big events in my life that were worthy of celebration.
Bu kadının buna değeceğini söylemiştin.
You told me this woman was a worthy cause.
Bunu yapmak zorunda değildiniz ancak böylece inancınızı boşa çıkarmamak için daha da kararlıyım.
You didn't have to do this, but it determines me to prove I'm worthy of your faith.
Çünkü sen Tanrı'nın sevgisine değmezsin! Sen kimsenin sevgisine değmezsin!
'Cause you ain't worthy of God's love, you ain't worthy of nobody's love.
Üstelik her türlü değer girişimi sabır göstermeye değer.
And any undertaking of value is worthy of patience.
Ooh, değerli.
Ooh, worthy.
Bu evi, hak edecek birine vermem lazım.
I need this place to go to someone worthy.
Eğer zamanı gelmişse Liderliğin Matriks'i sadece kıvılcımı en değerli olana kendisini gösterecektir.
When it is time... the Matrix of Leadership will present itself only to one whose spark is worthy.
Sen de benim bildiğim gibi biliyorsun ki yakında değerli bir aday var.
You know as well as I, a worthy candidate is near.
Ayakkabılarımı yalamaya layık değilsin seni şişko şerefsiz!
You're not worthy to lick my designer shoes, you fat, low-life slob!
Kendilerini daha yüce bir amaca adadılar.
Giving of themselves to worthy causes. Huh?
Hak etmek istiyorsak rakiplerimizi takdir etmeliyiz, Bay Reid.
We must admire our rivals, Mr Reid, if we wish to be worthy of them.
Yargıcı bu fotoğraf gibi kayda değer kanıtları reddetmesini bırakmaya teşvik etmeliyiz.
- Uh-oh. We urge the judge to stop rejecting worthy evidence, like this photo.
Şimdi zor engeller karşısında azim gösterdiğimi ve kendimi idare ettiğimi, izci olarak... kamp rozetine layık olduğumu... söyleyerek şunu imzalar mısın?
Now would you please sign this saying that I showed perseverance in the face of difficult obstacles and handled myself in a Scout-like manner worthy of camping badge?
Ve ağzımı, değersiz şeyler için açmayacağım.
And I won't run my mouth with a lot of noise that's not worthy.
Evet, beklenenden daha kıymetli çıktı.
Yes, he's proven rather more worthy than we anticipated.
Süleyman'ın Şarkısı kadar çılgın.
- Worthy of the Song of Solomon- -
Ve ona bakınca acaba diyorum, bu ona değer mi?
And looking at him I thought.. .. will this person have any work worthy of me?
O senin sevgine layık değil, Sunny.
She isn't worthy of your love Sunny.
Ama bunun değecek bir tecrübe olduğunu düşünüyorum.
Messes with the average. But I do think that this is a worthy experiment.