Yapmıyor Çeviri İngilizce
4,786 parallel translation
Anlamsız bir şey yapmıyor, dışarı çıkıp partilere gidebilirsiniz, gecenizi dışarda iyi geçirebilirsiniz çünkü korkacak bir şey yok.
It isn't meaningless. You can come out and party... have a good time, enjoy the nightlife... because there's nothing to fear, unless you're on John Doe's list.
Şunu söylemem gerekir ki onu mide bulandırıcı buluyorum. Bence poliste onu bulmak için elinden geleni yapmıyor.
- Right, well, I'd like to say that I think he is disgusting, and I think that the police aren't trying hard enough to find him.
Yozlaşmış federasyon da bunu durdurmak adına bir şey yapmıyor!
The corrupt federation does nothing to stop it!
Hareket etmiyor, ses yapmıyor.
It does not move. It makes no sound.
- Yapmıyor musun?
- You're not?
Eşcinsel bir öncü bulamıyorum. Eşcinsel organizasyonları arıyorum, kimse geri dönüş yapmıyor.
I can't find any gay leaders and I call gay organizations, no one ever calls me back.
Benim teorim sana bunu yapmıyor.
My theory doesn't do that to you.
Öyleyse, parti yapmıyor mu?
So, his party's not on?
Annemleyim işte, canımı sıkmaktan başka bir şey yapmıyor.
Just here with mummy, bored out of my mind.
Kendini yiyip bitiriyor. Kimse de onu durdurmak için bir şey yapmıyor.
He devours his own and no one does anything to stop him.
İki hasta öldü, Newgate çünkü sen işini yapmıyor ve onlara göz kulak olmuyordun.
Two patients are dead, Newgate, because you were not doing your duty and watching over them.
Orası kesin dostlar ama hepimiz aynı işi yapmıyor muyuz?
Sure thing, fellas. But aren't we all in the same business?
Ne yapmıyor?
He's not what?
Çocuk Kaçıran'ların sürtüklerini satmaktan başka bir şey yapmıyor sokaklarda.
And that rubbish he's peddling, nothing but Numbers gang skanks straight off the street.
- Bu adam öyle yapmıyor.
- Well, this bloke doesn't.
İkinci el marketler pek iş yapmıyor mu burada?
The second-hand market not so good here?
Onun kadar inatçıysan yapmıyor.
Not if you're as stubborn as her.
Birkaç tane hap verdiler. Pek ağrı yapmıyor artık.
They gave me some pills, so it doesn't hurt too much.
- Bunu yapıyor muyuz yapmıyor muyuz?
Are we doing this or not?
Kalın çerçeveli gözlüğünden bir şey göremiyorsun diye şu an yaptığım şeyi yapmıyor değilim.
Just because you can't see through your Magoo goggles doesn't mean I'm not doing what I'm doing.
Öyle yapıyor olabilirsin umarım yapmıyorumdur
You might be. I hope I'm not.
Cidden bu konuşmayı yapmıyor olsaydık.
And I really wish we weren't having this conversation.
Filmleri artık iş yapmıyor ve ben Gary'i tanıyorum.
His movies don't make money any more and I know Gary.
Aynı hatayı yapmıyor musun?
- Aren't you making the same mistake? Aren't you running away?
Cidden şaka yapmıyor musun?
Seriously, it's not a joke?
- Kimse bize teklif yapmıyor, Walt.
Nobody's offering us that, Walt.
- Blok yapmıyor. - Bloğa gerek yok.
He doesn't block!
Annemin sevgilisi vardıysa bile onun bir yerlere kaçtığını daha olası yapmıyor mu?
Even if my mom did have a boyfriend, doesn't it just make it that much more likely that she just ran off somewhere?
- Hayır öyle yapmıyor.
No, he's not.
Hayır, şaka yapmıyor.
He's not kidding. He's serious.
Aslına bakarsan kimse bizim için bir şey yapmıyor.
No one ever does anything for us, in fact.
Hey beyefendi. tanrı benim işimi yapmıyor, parayı bile verdim.
Hey mister. He is not doing my work, I even deposited the fee.
Ses tanıma özelliği sayesinde hiç hata yapmıyor.
The voice recognition makes it totally foolproof.
Bu noktada biliyorsun eğer onu tutuklamazsak, o zaman işimizi yapmıyor oluruz.
You know at this point, if.. we don't fucking arrest him, then we aren't doing our jobs.
Kardeşim ne isterse yesin yine de kilo almıyor. Ona bakıp düşündüm. O yapabiliyorsa ben neden yapmıyorum?
My brother can eat all he wants and still be skinny, and I look at him and say, " Well, he can do it.
Kimse yapmıyor artık böyle şeyler.
Nobody makes inlays anymore.
Sen de, aynısını yapmıyor musun, sanki?
Firstly, we didn't. Secondly you said that.
Sadece sana yapmıyor bunu.
You're not the only one she sniffs her nose at.
Nasıl yani hiçbir şey yapmıyor muşum?
What do you mean, why am I not doing anything?
- Sen yapmıyor musun?
- And you do not?
Ama ben o karakterleri ve onların... çizgi film gibi ruh hallerini küçümsüyorum, ama o öyle yapmıyor.
I have disdain for those characters and their... cartoonish psychology, but she doesn't.
Sende hayranlık uyandıracak hiçbir şey yapmıyor muyum?
- Nothing. What do I need to do to make you admire me?
Peki ama neden bir şey yapmıyor?
So, why didn't he do something?
Kral, canlı albüm yapmıyor.
King doesn't do live albums.
Rakamlara bir göz atıyordum da aklıma takıldı. Biz reklamcılara ödeme yapmıyoruz, ama onlar bize yapıyor.
I'm looking through the figures there and it occurred to me we don't pay the promoter, the promoter pay us.
O bana bir şey yapmıyor, sakin ol.
He's not doing anything to me. Just calm down.
Kafanı güzel yapmıyor ama inanılmaz şekilde ishal oluyorsun!
Won't get you high, but the diarrhea is incredible!
Bernie yapmıyor mu?
- Bernie doesn't?
- Elbette yapmıyor.
- Of course he's not.
Ansgar'ın yaptığını ya da yapmış olduğu gerçeğini zayıflatmıyor. Doğada pek de ruhanî olmayan önemli bir özellik.
That does not diminish the fact that Ansgar has, or had, a sizeable property that is hardly spiritual in nature.
Normal çarşaflar aşkımıza hafif kalıyor diye espri yapmıştık ya.
We had that joke that our sex was too good for ordinary.