Yaylan Çeviri İngilizce
788 parallel translation
Kanoları geri göndereli üç hafta oldu ve bu gece Maple White'ın kaderine terk edildiği muhteşem yaylanın eteğinde kamp kuruyoruz.
It is three weeks since we sent back the canoes and tonight we are camping at the base of the great plateau upon which Maple White was marooned.
Challenger bizi bu noktaya kadar rehberledi ve bize yaylanın gerçek olduğunu ispat etti.
Challenger has guided us to this spot, and proven that the Plateau is a fact
Defol git buradan, seni küçük ahmak! Yaylan!
Get away from here you little mutt!
Yaylan, kedicik.
Scat, Kitty.
Kaybol. Yaylan.
- Get out of here.
Yaylan!
Be off with you!
Hadi, yaylanın bakalım.
Go on, get out of here.
İşte, Yurttaş Victor, hadi yaylan ve bununla kendine bir şişe konyak al.
Here, Citizen Victor, hop it and buy yourself a bottle of cognac.
Hadi yaylanın artık. Lütfen, siz ona bakmayın.
- Please, don't pay any attention to him.
Hadi, yaylan.
Go on, beat it.
Beni sinirlendirmeden yaylanın burdan!
You mosey on outta here before I start blastin'!
- Yaylan haydi.
You're going to get out of here.
Pekala, yaylan, yaylanınız, yaylansınlar.
- Okay, scrow, scram, scraw.
Tamam, yaylanıyorum.
All right, I'll scraw.
Haydi, yaylan.
Now, get going.
Seni Mussolini, yaylan!
You Mussolini, scat!
Sizin tabirinizle : "Yaylanın."
In your own language, "Scram."
Yaylanın bakalım. Çabuk olun.
Roll it away.
- Biraz şakalaşıyorduk. - Yaylanın, ikiniz de.
- Just having a little joke, that's all.
Yaylanın. - Bana bak.
- Your train's due in one minute, number two platform.
"Defolun" dedim krallarına. "Yaylanın" dedim.
"Clear off," I said to that king of theirs. "Hop it," I said.
Hadi, ikiniz de... Yaylanın.
Now, go on, both of you.
Usulce yaylan.
Creep back out.
Sen, yaylan!
You, beat it!
Yaylan.
Hop it.
- Kızıl mı? - Yaylan!
- Take off!
- Şimdi yaylan.
- Now, go on, beat it.
Şimdi Hanımefendi'ye çantasını geri ver ve yaylan bakalım.
Now give the lady back her purse and take a walk.
Yaylan bakalım, kütük!
Beat it, chump!
Yaylan.
Molly, I...
- Yaylanın, sarhoş serseriler!
- Beat it, you drunken goons!
- Yaylan.
- Scat.
Yaylanın Portekizce nasıl söyleniyor?
Whats the Portuguese word for scram?
Toparlan ve yaylan dedim.
I said hitch up and move off!
Zıplayın, yaylanın, acemiler sizi.
Jump, spring, there, green pants!
- Yaylan bakalım. - Sen gitarını çal!
- Play the guitar.
Yaylan buradan!
Beat it.
Yaylan!
Beat it!
Şimdi yaylanın, bakalım.
Now beat it.
Şimdi yaylan ve koca ağzını kapat.
Now beat it and keep your big mouth shut.
Zirveye hiç ulaşamama rağmen, yaylanın başlangıcından... bu yaratıkları kendi gözlerimle gördüm.
Although I have never reached the top, from the base of that plateau I have seen these creatures with my own eyes.
O kadar çok olmadığını bilin, o yaylanın tabanındaydım.
You know, not too long ago, I was at the base of that plateau.
- Bu sizin yaylanız, Profesör.
- It's your plateau, Professor.
Burada büyüklüğünü bilemediğimiz bir yaylanın üstündeyiz... ve tek uçuş aracımız parmparça ve erişilemez durumdayız.
Here we are on top of an unscalable plateau our only means of flight smashed and beyond reach.
Bu yaylanın tehlikeleri içinde yaşamak, aslanlarla dolu bir kafeste çadır kurmak gibi.
Living with the dangers of this plateau would be like pitching a tent in a cage of lions.
" Yaylanın temelindeyiz.
"We're at the base of the plateau."
" 11 Aralık, yaylanın zirvesine ulaşıldı.
"December the 11th, reached the top of the plateau."
Yaylan!
Scat!
- Dediğimi duydunuz. Yaylanın.
- You heard what I said.
- Yaylanın.
- Hop it.
Yaylan.
So long.