Yaşayacağım Çeviri İngilizce
3,159 parallel translation
Sonsuza kadar yaşayacağımı sanıyordum.
I thought I'd live feever.
Namuslu yaşayacağım çünkü bunu istiyorum.
I'm going to live chaste, just because I want to.
Tümörlerimin yok olacağını ve garip bir dünyada sonsuza dek yaşayacağımı düşünmüştüm.
That my tumors were gonna disappear, and in some weird world, I was gonna live forever.
Bunu yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.
I never thought this was gonna happen to me.
Sadece yaşayacağım.
And I can just... live.
yaşayacağımız büyük değişimler modern hayatı felce uğratabilir.
We could see the power grid go down, for example. We could see major things change in modern society that pretty much would cripple us.
İşte şimdi ilk kez, yaşayacağım.
For the first time ever, I will live.
Peki, yaşayacağım.
Okay. I won't do that.
Yaşayacağım.
I'll live.
İnanç ve umut oldukça iyi yaşayacağıma inanırdım.
I used to think that with faith and hopes I could live on well.
Nasıl yaşayacağımızı belirleyen zeki düşünürlerle.
Brilliant thinkers who influence how we live.
Yaşayacağımı nereden biliyordunuz?
How did you know I would survive?
Hayatımın sonuna kadar annemle yaşayacağım.
I'm gonna be living with my mother for the rest of my life.
Bu şahane insan, bize hayatımızın son deminde bile nasıl yaşayacağımızı öğretti.
This wonderful man summoned up his last bit of strength to teach us how to live.
Bayan, öldüğüm güne kadar yeniden yaşayacağım zaten.
Lady, I'll relive it until the day I die.
Biz komşularımızla nasıl yaşayacağımızı biliyoruz.
We know how to live with our neighbors here.
Biraz sonra habercilikteki en önemli anımı yaşayacağım.
I'm about to have my "Broadcast News" moment.
Bana nasıl yaşayacağımı söyleme.
Do not tell me how to live.
Aslına bakarsanız, bu kadar yaşayacağımı sanmıyordum.
Honestly never thought I'd make it this far.
Bu başarısızlığın ağır yükü ile yaşayacağım.
I will live with the burden of that failure.
Yakında orada yaşayacağım.
I'll be living here soon
Hayır, ben tek yaşayacağım. Sen gelemezsin.
No, I'll be living on my own You can't come
# Ki her şeye rağmen # # Naçiz bir baloncuğum # # Yaşayacağım #
28 ) } Aragau shabondama 28 ) } Aragau shabondama
Sessizce sizlerle birlikte yaşayacağım ve yalnız müzikten keyif alacağım.
I'm just going to live quietly with you guys and just enjoy the music.
Yani önümüzdeki 6 hafta boyunca sizinle yaşayacağım.
So I will be living with you for the next six weeks.
Bu durumu ele alışımı değiştirecek o görüşmeyi yapacak kadar uzun yaşayacağımı biliyorum.
Not knowing for sure that I'm going to survive long enough to make that meeting would certainly change how I handle this situation.
Yaşayacağımız bütün bu deli kardeş eğlencesinden!
- Safe? From all the crazy sister fun that we're gonna have!
Yaşayacağım.
I'll survive.
Ne için yaşayacağım ki?
What exactly would I live for?
Söz veriyorum..... şu andan itibaren doğru düzgün yaşayacağım.
I promise you, from now on I'm on the straight and narrow.
Ben de sonsuza dek halktan biri gibi yaşayacağım!
And I'm going to be a common-y commoner forever!
Ama nerdeyse 17 yaşımda olduğum için ben gene de evimizde yaşayacağım, değil mi?
But since I'm, like, almost 17, I can still, like, live in our house, right?
İyi ki böyle çünkü bunu bir kere daha yaşayacağım.
Which is good,'cause I'm going to do it all over again.
Kulübede yaşayacağım ya da Scott'tan nafaka dileneceğim.
I'll be in a cubicle, or I'll have to beg Scott for an allowance.
Tam yedi gün boyunca burada, kendi başıma yaşayacağım.
Here, I will survive on my own for a full seven days.
Açık bir şekilde 123 yaşına kadar yaşayacağımı görürsünüz, yani...
I'm clearly gonna live till I'm 123 years old, so...
Fıstık gibi kızlarla yaşayacağım.
Live it large with some white chicks.
Şimdi George olmadan yaşayacağım.
Just now I'll do it without George.
Bebek ilk doğduğunda yaşayacağımız düzensiz uyku saatlerine hazırlıyorum kendimi.
I'm training myself for the sporadic sleep patterns of early parenthood.
Yaşayacağım diğer tüm ilişkileri mahvettin!
You ruined every other relationship I'm ever gonna have!
- Evet, artık ofisimde yaşayacağım.
Yeah, I'm gonna go live at my office.
Ayrılırsanız ben babamla yaşayacağım.
If you guys split up, I'm living with dad.
Bu ülke için olan hedeflerimizi çocuğumuzun iyiliğinin önüne koyduk. Hayatlarımızın sonuna kadar bu kararla yaşayacağız.
We put our goals for this country ahead of the well-being of our child, and that is a decision we have to live with for the rest of our lives.
- Yan yana mı yaşayacağız?
- Living beside each other.
Onun sonsuza dek yaşayacağını düşünmeye başlamıştım.
I was starting to think he was gonna live forever.
- Hayatımızı yaşayacağız.
Set for life.
Kahve ve simit olmadan yaşayacağınıza eminim çocuklar.
I'm sure you guys can live without coffee and bagels.
Phil, bu olayı tekrar mı yaşayacağız?
Phil, do we really have to go through this again?
Ben yemek yapacağım sen yiyeceksin. Sana benzeyen bebekler yapıp öyle yaşayacağız.
I'll cook and you'll eat it we'll make babies that look just like you and live like that
Bir çeşit Amerikalı Barrack Obama'ymışım gibi asla nasıl yaşayacağını söylememeliydim.
I never should have told you how to live your life like some sort of American Barack Obama.
80'lerden sonra yaşayacağını düşünmemiş sanırım.
I don't think she expected to be living past the'80s.