Yemelisin Çeviri İngilizce
1,027 parallel translation
- Yemelisin.
- You must eat.
Bir şeyler yemelisin.
You should eat something.
Daha çok yemek yemelisin.
You need more to eat.
- Halacığım, bir şeyler yemelisin.
- Auntie, you must have something.
Yemeğini yemelisin tatlım. Unutma artık yalnız kendin için yemiyorsun.
You got to eat, honey. it's more than just yourself you're eating for, remember?
David, yemek yemelisin.
David, you've got to eat.
Balık yemelisin hafızanı çalıştırır.
We should have taken fish. He / it is good for the head.
- Yemek yemelisin.
- You know, you should eat.
Bir şeyler yemelisin.
You must eat.
Sen de bir şeyler yemelisin. Bu sabahki koşuşturma seni güçten düşürmüştür.
Hey, you better eat somethin'... all that runnin you did this mornin'must of made you weak.
Bir şeyler yemelisin.
You might as well eat something.
Bir şeyler yemelisin!
Sir, you should have something to eat
- Bir şey yemelisin.
- You must eat something.
Ama Françoise, bir şey yemelisin.
But, Françoise, you must eat something.
Yola çıkmadan önce bir şeyler yemelisin.
You have to eat something before that hard journey.
- Önüne konulanı yemelisin.
- You have to eat what is put before you.
Onun yerine yemek yemelisin. - Anne! Lütfen!
Thank you very much.
Güçlü olmak için çok yemelisin. İyi bir damat olacaksın.
Eat a lot to get stronger and you'll make a good son-in-law.
bundan yemelisin ne olduğunu söylemedin bunun? ah!
Oh, ah...
Hayır, bak, bunu yemelisin!
No, look, you must eat it!
Yemelisin.
You must eat...
Yemelisin.
You must eat! You must eat.
Ye şunu! O kadar içtikten sonra bir şeyler yemelisin.
You got to eat something after drinking.
Ama yemek yemelisin David.
Hey, man, but you gotta eat, David.
İntikamını almak istiyorsan yemek yemelisin.
You need to eat well if you want to get back at them.
Gücünü korumak için yemelisin.
Gotta keep up all that strength.
Artık iki kişilik yemelisin.
You're eating for two now, you know?
Yemelisin.
You must eat.
Uygun zamanında yemelisin ve bulutlardan çıkmalısın.
You should eat at mealtimes, and come back to earth.
Mortadella bir sandviçe koyarak yemelisin.
Mortadella must be eaten in a sandwich.
O yüzden, ılık ve yumuşak şeyler yemelisin.
So, you have to eat lukewarm, soft things.
Talby, sen de bizimle yemelisin.
You know, Talby, you really ought To eat with the rest of us.
Bir şey yemelisin.
You must eat something.
Belki de önce bir şeyler yemelisin.
Hey, maybe you should eat something first.
Yemelisin.
Eat.
Şimdi yemelisin yoksa ölebilirsin.
Now you must eat, or you might die.
Ama tekrar uyuyakalmaman için, şimdi dinlenmelisin ve de yemek yemelisin.
But so you don't doze off again, you must rest now, and eat as well.
Baba, bir şeyler yemelisin.
You should eat something, Papa.
Yemelisin, ahbap, yoksa ölürsün.
You got to eat, man, or you'll die of mono.
Yavaşça yemelisin.
You should eat slowly.
- Hayır yavrum onu da sen yemelisin.
I've saved some for you. No child, you must eat it.
Ama yemelisin.
Thank you. But you must eat.
Daha fazla armut yemelisin Livia. Cilde çok iyi gelir.
You know, you should eat more pears, Livia.
Fakat önce, rahatlamalı ve bir şeyler yemelisin, hah?
But first, you must freshen up and have something to eat, huh?
Hz.Isa'nın kanını içip, etinden yemelisin.
Drink the blood of Christ and eat his flesh.
Yemelisin Susan.
You've got to eat, Susan.
Tıpkı bir hayvan gibi yemelisin.
To eat, you must do so like an animal.
Sonra, önce yemelisin.
Dear Lady, won't you have one first?
Yemelisin, yoksa zayıf düşersin.
You must eat or you'll waste away.
Gitmeden önce yemelisin.
You must eat something before you go.
Dövüşten sonra yemelisin.
You must eat after a fight.