Yetenek Çeviri İngilizce
4,306 parallel translation
Hapishaneden bahsetmiş ve özel yetenek olarak da "Delikanlıyım" yazmış ama en azından deniyordu.
He mentioned prison and in Special Skills he said, "Keeping it real", but he was trying.
Yetenek gösterisinde pantolonuna çişini yaptığın zamanı hatırla.
Remember the time when you peed your pants in the talent show?
- Yani, tabii ki de, Montez'de bayağı yetenek var, değil mi?
- I mean, sure, Montez has - broad appeal, right?
Bende yetenek var.
I have skill. Ah.
Yetenek yok.
No talent whatsoever.
Az rastlanır bir yetenek.
A rare talent.
Güvenlik görevlisi olmak yetenek işi.
Every day at 8 am and 4 pm.
Yetenek ile güçlü kişilikler gelir, bir sponsor bulmak zordur, ve bu işi yapar.
Superior skills make for a strong personality, which makes it hard to get a sponsor and hence a job.
Usta Ng, sizde edebi bir yetenek var, bir öğretmen olabilirsiniz.
Master Ng, you have such literary talent, you could write and teach.
Madalya, şimdi bir üstün yetenek timsalidir.
The medal, now that was a stroke of genius.
Kendimizi içtenlikle hazır hissetdiğimiz dakikadan itibaren daha önce bilmediğimiz yetenek ve güçleri bize sunsun.
Moments are set before each one of us that, if we give all that is within us, will bring us to an ability and power we have not before known.
Ya öyle ya da gerçekten yetenek olduğunu düşünüp düşünmediğinden emin değilim.
That I'm not sure of yet. Either he is, or he really thinks he has a gift.
Buna yetenek demezdim, hayır.
I wouldn't call it a gift, no.
Ama her nesilde, bedeninde sayısız miktarda yetenek bulunduran, hatta bazılarına göre hepsini bulunduran bir kadın olur.
But in each generation there is one woman who embodies countless gifts. Some say all of them.
"Yetenek" lerinin oldukça farkındayım Bonnie.
I am well aware of your gifts, Bonnie...
İşte gösterdiğim her ne yetenek varsa, bunları babama borçluyum.
Whatever acumen I have for the job I owe to my father.
Chris Evert'ın sende gerçek yetenek olduğunu söylediğini duydum.
I heard that Chris Evert said you had some real talent. Well...
Bazı insanlarda bu yetenek vardır, bazılarında yoktur.
Some people have it, some people don't.
Bunu da bizim yetenek gösterimiz olarak kabul et.
Consider it a demonstration of our capability.
Öyleyse belki de böylesi bir yetenek için ödül olarak fazladan para vermek istersin.
Then perhaps you would bless them with additional coin, in reward for such divinity.
Keno bende Tanrı vergisi bir yetenek.
Like I'd waste my God-given talent on keno.
Ne yetenek!
What talents!
Benim yetenek kordinatörüm olarak, bütün gruplara V.I.P. girişin var.
As my talent coordinator, you get V.I.P. access to all the bands.
Bir sürü erkek çocuğu, beceriklilik, yetenek ve takım çalışması.
Just lots of lads, resourcefulness skills, teamwork.
Yani, Silvana gibi bir yetenek- -... ülkesine geri dönmesini garantiye almak için görevlendirildin.
I mean, a talent like Silvana- - you're the guy assigned to make sure that she, uh... finds her way back home.
Bu, hiç hafife alınacak bir yetenek değil.
That is no small skill.
Okulun yetenek yarışmasını düzenlemiştiniz, oradan tanıdım sizi.
Hi. I recognized you from when you hosted the school's talent night.
Cesaret ve yetenek.
Courage and talent.
Yetenek sıkı çalışmayla kazanılır.
Repetition begets skill.
Yetenek var.
Man has gift.
Belki de gidip, fotoğraf çektirip yetenek ajanslarına verebiliriz.
Well, maybe we could all go get new head shots done and drop them off at a talent agency.
Tüm Hollywood yetenek ajanslarına selam.
Hello, all Hollywood talent agencies.
Zor zamanlarda, inanılmaz bir yetenek olan kemiklerin küçültülmesi, sadece bu sürüngenlere özgüdür.
This amazing ability to reabsorb bone in times of hardship, is unique to these reptiles.
Yetenek yuvası resmen.
It's a hotbed of talent.
İşin gerçeği siz yeteneksiz ve zavallı birisiniz ve diğerlerini suçluyorsunuz çünkü sizde gerekli yetenek ve cesaret yok ve seçtiğiniz yolda başarılı olacak bir özelliğiniz yok.
Well, the truth is you're untalented and pathetic and blaming other people because you don't have the skills or the fortitude or anything else to make it in your chosen field.
Bir şeyi unutuyorum, neydi o? Ah, tabi, yetenek.
I'm forgetting something, what else is in there?
Yetenek.
Oh, yeah, talent.
- Yetenek.
Talent.
Orada sahip olduğum tek yetenek dövüşmekti.
The only skill I had there was fighting.
Ki o, büyük bir yetenek bu arada.
Who, by the way, he's a, he's a huge talent.
YETENEK YARIŞMASI :
TALENT CONTEST :
Artistlerle ve yetenek avcılarıyla değil.
Not to ar guys.
Öyle bir kızla seks yapabilmek için gerçekten yetenek...
Aah! Well, just how talented do you have to be to have sex.
Akkor haline gelmiş karmaşık bir yetenek ve için işlemiş kusurlar yalnızca bir şekilde son bulabilir.
"A tangle of incandescent talent and ingrained character flaws " that can only lead to one end :
O yetenek sandığından daha karışık.
Well, that ability is complicated.
Sahip olduğumda da açıkçası insanın olmasını beklediği gibi bir yetenek değil.
And then, when I did, well, it's maybe not the gift one would expect.
Hediye seçmek bana bahşedilmiş bir yetenek.
Gifting is a gift that I am gifted at.
Hapiste birkaç yetenek geliştirdim.
I picked up a few skills in prison :
Peder Adam'da ışıl ışıl yanan bir iman ateşi ve hayranlık uyandırıcı şeyleri başarmak konusunda Tanrı vergisi bir yetenek var.
Father Adam has a bright flame of faith. And a gift to do amazing things.
Neal Craig, yetenek yöneticisi.
Neal Craig- - Talent Management.
Biz de kalabalığı çekmek için yeni bir yetenek tavsiye edelim dedik.
We thought we'd offer some fresh talent to draw crowds.