Yetisemiyorum Çeviri İngilizce
253 parallel translation
Yetişemiyorum artık.
I can't keep up with it all.
Yetişemiyorum.
I need some help. We're swamped out here.
Belki de sizin hızınıza yetişemiyorum.
Well, it seems maybe I don't follow as fast as you jump.
- Yetişemiyorum.
- I can't reach it.
Ama artık hayata yetişemiyorum.
( Sighs ) But I did enjoy it so.
Yetişemiyorum.
I can't reach it.
Hızına yetişemiyorum.
I just can't stand the pace.
Yetişemiyorum.
They're too far away.
Sırtımda korkunç bir şey var ve ben yetişemiyorum.
There's a crawly thing down my back, and I can't reach it.
- Ancak yetişemiyorum.
Except I can't reach it.
Her şey beni bunaltıyor, yetişemiyorum.
Everything overwhelms me I can't keep up.
Sally, sana yetişemiyorum!
Sally, I can't keep up with you!
Hep yemeğe geç kalıyorsun dersiniz. Altıya kadar çalışıyorum, yetişemiyorum.
You say I'm late for dinner, but I work until six and can't make dinner in time.
Artık bundan daha yükseğe yetişemiyorum.
I can't get it any higher than this.
Hadi ama ben yetişemiyorum!
Come on. Give me a break.
Her şeye birden yetişemiyorum.
There's just not enough of me.
Bekleyin, yetişemiyorum.
Wait, I can't move that fast.
Yetişemiyorum, ama önce sağa sonra sola çevirin.
I can't reach it, but you twist it to the right and then to the left.
Ve süper anne çok memnun oIacak. Oraya yetişemiyorum.
And super mom is going to be very happy.
çok hızlı yürüyorsun yetişemiyorum bu topuklarla
You walk too fast. I can't keep up with you. These heels...
Yetişemiyorum.
I'm way behind.
- Yetişemiyorum!
- I can't reach it!
- Yetişemiyorum...
Put your hand in more.
Portakal ağaçlarına yetişemiyorum.
I can't keep up with the orange trees.
Sana yetişemiyorum.
Hey, I can't keep up with you.
Ben sana yetişemiyorum.
I can't keep up.
Hey, çocuklar, yetişemiyorum size!
Hey, you guys, let me catch up!
Hâlâ sana yetişemiyorum.
Still not a pick on you.
- Yetişemiyorum!
- I can't reach.
Yetişemiyorum! Marc! Yetişemiyorum!
Mark, I can't reach, don't leave me.
Ben yetişemiyorum.
I can't reach it.
Benim için fazla zekisin, yetişemiyorum.
You're too clever for me. I can't keep up.
Bugünlerde, eve yetişemiyorum.
These days, I don't hurry home.
Pedallara yetişemiyorum.
I can't reach the pedals.
- Yetişemiyorum.
- I can't reach.
Sana yetişemiyorum.
I can't keep up with you.
Direksiyonu tutarken pedallara yetişemiyorum.
I can't reach the pedals and steer at the same time!
- Yetişemiyorum!
- I can't reach!
Yetişemiyorum!
I can't reach!
Yetişemiyorum!
I can't get it!
Hırsızları birkaç kez suç üstü yakalamıştım, ama artık hızlarına yetişemiyorum.
I caught'em a few times right in the act, but... it's gettin'I can't keep up any more.
Onlara yetişemiyorum.
I can't keep up with them.
Söylediklerine yetişemiyorum.
I can't keep up with what you're saying.
Yetişemiyorum ki.
You see, now, I can't quite reach.
Sen hiç değişmiyorsun bebeğim, sana yetişemiyorum.
You don't let nothin'fall out, baby. I might have to catch it.
Hugh, lütfen. Yetişemiyorum.
Please, Hugh, I can't keep up.
Yetişemiyorum, nahoş.
I can't reach, it's too uncomfortable.
Bay Allan da " Babil 5'e tekrar adım atabilmek için cesedini çiğnemem gerektiğini söylemişti. Programım çok yoğun o yüzden herkesin isteğine yetişemiyorum.
Mr. Allan said I would only be allowed back onto Babylon 5 over his dead body. " With my very busy schedule I can only accommodate so many requests.
Yetişemiyorum.
Can't reach.
Yetişemiyorum.
[Straining] Aw! I don't feel them.
Bir sürü müşterim var. Hepsine yetişemiyorum.
I have... so many customers, I can hardly handle them all.