Yönde Çeviri İngilizce
2,912 parallel translation
Evet duyumlarımız bu yönde.
That's what we're hearing.
Ama Vaughan'ın en önemli içgüdüsü kutsal yönde değil.
But Vaughan's primary instincts are not in the sacred direction.
Sana bir numara öğreteyim, çam iğnelerini havaya fırlatarak rüzgarın hangi yönde estiğini görebilirsin.
Here's a trick, throw pine needles in the air and you can see which direction the wind is blowing.
Sahte bilim adamlarının hataları belli yönde olma eğilimindedir.
Pseudo-scientists'mistakes tend to be directional.
Aynı şekilde çalışıyor, ama ters yönde.
It works the same, but as inverse.
Anlıyoruz. Niyetimiz iyi yönde.
Understand, we only have the best intentions.
Rüzgar doğru yönde esiyor.
Wind is going in the right direction.
Bu yönde oradaki başka bir kümeste, ama orada da beyaz horoz yok.
There's a henhouse further that way, but there are no white roosters.
... ki bu geldiğiniz yönde 60 km daha gitmeniz anlamına gelir.
Which would be at least thirty-seven miles back the way you came.
Tercihim bu yönde.
I'd prefer that.
Yarın hayatımız değişecek, iyi ya da kötü yönde.
And tomorrow, our lives are going to change, for better or for worse.
Tabii iyi yönde olursa daha iyi bir yüzük alırsın.
Now, of course, if it's better, you get a better ring.
Araştırmacılarımız krikonun kırılarak asansörün aşağı yönde sabit bir pozisyonda kalmasına yol açtığını ve uçağı dalmaya zorladığına hükmettiler.
Our investigators have concluded that the jackscrew snapped and the elevator was frozen in a fixed position, locking the elevator in a down position which forced the plane into a dive.
Aksi yönde tercihini yapabilirsin, veya ne?
You'd have preferred otherwise, or what?
"İşler hangi yönde gidiyorsa, sonunda daima terse döner."
Whichever way it goes it will always swing back the other way in the end.
İzlenimler iyi yönde.
Feedback has been good.
Ondan sonra seçimin bu yönde olursa gidebilirsin.
Then, if you choose, you may go.
Kanunlar gereği, Brain'ın söylediği her şey ceza almamasını sağlayacak yönde.
By law, everything Brian said is protected by privilege.
Çılgınca suçlamalarda bulunuyorsun bu davayı sahip olduğundan daha fazla kötü yönde bozarak berbat ettin sadece tüm bu net, trajik değerinden dolayı seni kişisel olarak dava etmeyeceğim ama yanılmıyorsam eğer bu yıl seçim yılı.
You make crazy charges, you screw up this botched case any worse than you already have, not only will I personally sue you for your entire tragic net worth, but if I'm not mistaken, it's an election year.
Tüm o e-postaları okuyup içindekileri iyi yönde kullanmanın bir yolu var mı bakacağım.
I'm gonna go through all the e-mails and see if there's a positive way for me to use what's in them.
Bazen hayatımın nasıl da rayına oturduğunu gördüğümde, kalbime bir ağrı saplanıyor. İyi yönde..
Sometimes my heart aches at how my life turned out in a good way.
Herşeyin İyi Yönde Nasıl Değiştiğine Bir Bak.
You look how things have changed for the better.
Dualarım bu yönde.
It is my prayer.
Hâlâ bu yönde gitmesi gerekiyor.
It's still got to go this way.
O yönde ilerlemeye devam ediyor, ordu radarı onu 20 tıkta yakalıyor. - Ne kadar alçakta uçtuğu farketmez.
He keeps heading that direction, the military radar picks him up within 20 clicks, no matter how low he flies.
Hiç o yönde düşünmemiştim.
I never thought of it that way.
Belki işler o yönde ilerliyordu...
Maybe the spirit was willing...
Maalesef kötü yönde.
For the worse, I'm afraid.
İddiam o yönde.
That's what I'm betting.
- Beni o yönde tahrik ediyor.
Good. Yeah, she's really making me work for it.
Tekne gider, çünkü herkes aynı yönde kürek çeker.
The boat moves because everyone pulls in the same direction.
Tekne gider, çünkü herkes ayni yönde kürek çeker.
The boat moved because everyone pulls in the same direction.
Seni iyi yönde mi etkiliyorlar yoksa seni tekrardan karanlık tarafa mı yönlendiriyorlar?
Are they a good influence, or are they gonna steer you back to the dark side?
Teori bu yönde. Ama ben buna katılmıyorum.
Well, though, that is the theory.
Şu kadarını söyleyeyim, baştan özür diliyorum oda arkadaşımın derin düşüncelerinin yayımlanması yüzünden görüşmelerimizden herhangi birisi negatif yönde etkilenirse diye.
Suffice it to say that I apologize in advance if any of your meetings today are negatively affected by the publication of my intimate musings.
Sanırım Afrika'da ki araştırmalarım bu yönde olacak!
I think my investigations in Africa could prove relevant to this case.
Elimizdeki tarif bu yönde.
That's the description we got.
Sizi kendi istediği yönde oy kullandırmaya çalıştı.
Tried to get you to vote the way he wanted you to vote.
Bunu başardı çünkü onun istediği yönde oy kullanmak üzeresiniz.
And that's exactly what he did because you are about to vote exactly as he wants you to vote.
Benim tavsiyem bu yönde...
I would strongly advise...
En azından benim tahminim bu yönde.
And that's, that's my guess, anyway.
O yönde birkaç e-mail bulduk.
We found several e-mails to that nature.
Aynı yönde ilerlemesini sağlayalım.
Keep him moving in the same direction.
Bu yönde bir cevap girişimi... elimize ulaşmadı ve sonuç olarak, ülkemizin Almanya'yla savaşta olduğunu sizlere bildirmem gerekiyor.
I have to tell you now... that no such undertaking has been received, and that consequently, this country is at war with Germany.
"Good Will Hunting" filmi gibi ama ters yönde.
That's "Good Will Hunting" but in reverse.
Umudumuz bu yönde ancak dürtülerini kontrol altına alabilir mi bilmiyoruz. Whitney'i de düşünmemiz gerek.
Well, that's the hope, but we can't tell if this will mean he can control all of his impulses we have Whitney to think about.
- Şu yönde.
- It's this way.
Bu, çoğu durumda bir komuta başarısızlığı,... kariyerlerini olumsuz yönde etkileyecek bir şey olarak görülür.
This is viewed in many cases as a failure to command that will adversely then affect their career.
Ama hangi yönde 50 km?
But 50 km in which direction?
Polisin şüphesi de bu yönde :
That's what the police suspect.
Doğru yönde atılmış bir adım daha.
That's a step in the right direction.