English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Z ] / Zoraki

Zoraki Çeviri İngilizce

233 parallel translation
CHARLES CHAPLIN Zoraki Tayfa
CHARLES CHAPLIN in Shanghaied
Ve belki de, sizin bir boykesitiniz... Partimizin bu teftişinin zoraki nezaketine rağmen... cesur yüreklerle bir Nasyonal Sosyalist olmanın... güç olduğu günlere dönderecek.
And, perhaps, a cross section of you... despite the forced civility of this review of our Party... will return with courageous hearts to the days in which it was difficult to be a National Socialist.
İniş yapma vaktim geldim, zoraki bir iniş.
It's time for me to make a landing, a forced landing.
Askerliği zoraki yapıyorum!
I have no taste for soldiering!
Mecbur kalırsak zoraki iniş yaparım.
We'll make a forced landing if we have to.
Zoraki iniş mi?
Forced landing?
Onlara zoraki iyi avlar diledim.
I could hardly wish them good hunting.
- Zoraki.
- Hardly.
Onun bağırmasını engellemek için ellerimi zoraki kullandım.
I hardly put my hands to her to prevent her screaming.
Ona zoraki dokundum.
I hardly touched her.
Bu kıyafetlerim Profesör Pettigrew'u etkilerse zoraki diyetimiz biter.
Now, if these threads of mine impress Professor Pettigrew sufficiently, - our enforced diet is over.
Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu zoraki nezaket gösterileri başlar.
Ever note, Lucilius, when love begins to sicken and decay, it useth an enforced ceremony.
Philippi ile burası arasındaki halk zoraki bir sevgi gösteriyor bize.
The people'twixt Philippi and this ground do stand but in a forced affection.
Beni şu konuda bilgilendirin lütfen, Geçeceğiniz yol zoraki olarak Haruc dağlarından geçiyor. Peki bu esnada pusulanız çalışacak mı? Cebel'in yüksek dağlarında...
Someday I'll have you tell me just what your compass was reading... as you passed theJebel Haroudj Mountains.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
The whole bridge crew are the unwilling guests of the creature who calls himself Trelane.
İnanılmaz derecede masum bir film aktrisi olarak mı yoksa daha az zoraki bir şeyle mi?
The incredibly innocent film actress... or something less far-fetched?
Hiçbir tıbbi kayıtta adı bulunmayan Dr. Lambros kadar zoraki olamaz.
Nothing quite as far-fetched as Dr. Lambros... who doesn't appear in any medical register.
Burada zoraki bir yolcu durumunda olmanız üzücü.
It is regrettable that you were made an unwilling passenger.
Sadece zoraki de olsa İngiliz müttefikleriyle Roma yolunda buluşmayı kabul ettiler.
Only reluctantly did they agree to join their British allies on the road to Rome.
- Buradan demek istemedim zoraki yaptığımız şeylerden.
- I don't mean out of here out of obligations.
Muhalif askeri kuvvetler... zoraki karşılıklı bir kucaklaşma zorunluluğu içinde..
The hostile military establishments are locked in some ghastly mutual embrace.
- Zoraki askere alındım.
- I was drafted.
Zoraki işçilik ve zincir çeteler mi?
Forced labor in chain gangs?
Sehpa zoraki ayakta duruyor.
The table has a mind of its own.
Ve burun damlası meselesi oldukça zoraki bir mesele.
And this nose-drop business is pretty far-fetched.
Doğal olarak, zoraki ve geleneksel açılışıma dikkat kesilmeden edemedin.
Of course you couldn't help but take note of my emphatically traditional opening.
Füzenin ordumuzdaki muhalifler "tarafından ateşlendiğini anladık". Gelişen ilişkilerimizden korku duyup, bu hükümeti alaşağı "etmeyi planlayanlar". "Ve iki ülke arasında zoraki savaş isteyenler".
We now realise the missile was launched by dissident members of our own military who fear our vastly improved relations and who conspire to overthrow this government and force war between our two countries.
- Zoraki mi?
- Upon compulsion?
Aile ile 28 yıl Zoraki Tatil. Yani, her Noel harcanan yıllar. Sadece senin kızın olarak bekliyordum.
I mean, you spend every Christmas of your life with your family - 28 Christmases - you just kind of expect that you'll spend the next one with your family.
Dört civarı zoraki uyuyabildim fırında ekmek yaptığımı düşündüm.
I was having trouble sleeping, so around 4 : 00 I thought I'd bake bread.
Zoraki dostluk.
Forced intimacy.
Bu kurtlar, zoraki parazitler olarak bilinirler.
Flatworms are what are known as obligate endoparasites.
Zoraki hiç bir değer.
There's no imposed morality.
Bir gün sana ateş ediyorlar, ertesi gün zoraki bir akşam yemeği istiyorlar.
One day they're shooting at you, the next they're taking you out to dinner.
Zoraki davetin zalim kabulü gibi birşey yoktur değil mi?
Nothing like a cruel acceptance of a casual invitation, right?
Zoraki.
Forced.
Bir sürü de adam, sanki bir tür zoraki sara krizi geçiriyorlar.
There's loads of them... having some kind of sponsored epileptic fit
İyi de, Ray, zoraki gibi de söylenmez ki.
Given, Ray, but they can't be borrowed balls.
Fakat benim özürlerim hep zoraki oluyor.
But my apologies always sound so forced.
Londra'ya zoraki olarak gelmiyorum, Francesca.
I'm not coming all the way to London on spec, Francesca.
Sonunda zoraki dinleyiciler bulmuştu.
At last, she had a captive audience.
O zaman siz zoraki bir gezginsiniz?
Oh, so you're a reluctant traveller?
- Onlar zoraki seçim yaptırıyorlar!
- You're handing out the ultimatums!
Ne zaman sende bir korse içerisine zoraki tıkıştırılmış bir çift dokuma parçasından fazlası olduğunu düşünsem, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!
All he'll care about is that you came back for him. D'Argo, we are now within range of the Caton Mines.
Zoraki, kesinlikle.
Exacting, definitely.
Bazı hakları zoraki kabul ettirmeye çalışıyorlardı.
It's as if they're trying to assert a right that they couldn't quite exert.
Hak ile zoraki arasındaki farkı bileın var mı?
Assert and exert. Anybody know the difference between "assert" and "exert"?
Bana biraz zoraki gibi geldi.
Well, it sounds a bit far-fetched.
Margaret Finn, zoraki müdafiyim. Müvekkilimle konuşmayı derhal kesiyorsunuz.
Cease and desist any conversation with my client.
Bu çok zoraki bir düşünce olur, Lisa.
That's pretty far-fetched, Lisa.
Bana zoraki bir doğumun ürünü olduğum öğretildi.
I was taught...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]