Zorladın Çeviri İngilizce
1,889 parallel translation
Yani bütün bunlar- - Bu yüzden mi beni o kadar zorladın?
[sighs] so all of this- - this is why you've been pushing me so hard, huh?
Gelip parçaları toplayan kişi sen olabilesin diye beni parçalanana kadar zorladın.
Pushing me to break, so that you could be the one to come and pick up the pieces.
O adamları çocuklarının ölümünü izlemeye zorladın Karl ve nedeni de bu.
You forced those men to watch their children die, And here's why, Karl.
Aşılamalarımızı mahvettiniz. Bizi birbirimizin bebeğini taşımaya zorladınız.
Dr. Carey said that we needed a consult... surgical... and the only one he'd recommend was you.
Ne yaptın, onu zorladın mı?
You...? What, you bullied him?
Sefil bir kaltak olduğun için onu zorladın mı?
You're a miserable bitch, so you bullied him?
Onu ne kadar zorladın?
- How much did you pressure him?
Beni buna sen zorladın.
? You made me do this!
Onları susturmak için dövdün ve sapık hayallerin için işbirliğine mi zorladın?
You hit them to shut them up and then forced them to play along with your sick delusion?
Sahte Go Mi Nam'ı zorladın ama buna değecek sanırım.
I guess it was worth it for you to force a fake Go Mi Nam.
Onu bu şekilde davranmaya sen zorladın.
You make her feel burdened.
Sahte Go Mi Nam'ı zorladın ama buna değecek sanırım.
Because you helped me out If you didn't insist on it
Bunu yapmaya beni sen zorladın.
You drove me to this!
Daha sonra söyleyecektim, ama beni çok zorladınız.
I was gonna tell you later, but you're forcing my hand.
Bunu yapmam için beni neden zorladın Jake?
Why did you make me do that, Jake?
- Beni sen zorladın, Jeb.
- You drew on me, Jeb.
Oğlumu hiç yapmaması gereken bir seçime zorladın.
And you forced my son to make a choice he should never have had to make.
Değişime zorladın, ve açık olmam gerekirse beni daha iyi bir konuma getirdin.
You forced change, and frankly, you brought me to a better place.
Ama bazı durumlarda böle gerekiyor. Bunu bize sen zorladın.
But this time you put us under pressure.
Sana yardım etmem için beni hapisten çıkmaya zorladın ve ben de sana yardım edeceğim.
You forced me out of jail to help you and I'm gonna goddamn help you.
- Sen zorladın.
- What? You made me do it.
Beni sen zorladın.
You made me go!
Tüm bu hikayeleri dinlememe zorladın, ve şimdi ben, senin tüm kurbanlarının arasından oğlumu mu bulmalıyım?
You make me listen to all those stories, and then what, I'm supposed to pick my son out of all your victims?
Babamı öldürdükten sonra beni kendi oğlun olmaya zorladın.
After you killed him you forced me to be your son
Onu kendi çocuğunu öldürmeye zorladın.
You forced her to kill her own child.
Beni kürtaja zorladın.
You made me get rid of her.
Çok yanmıyor ama, sen biraz zorladın.
That hurts, because you press so hard.
Hiçbir zaman Vali olmak istemedim, ama sen hep beni buna zorladın!
I never want to be a governor, but you still bought me this post!
Ben de zorladım inanın bana.
I I pushed, too, believe m.
Bunun iyi bir şekilde sonuçlanmayacağını biliyordum ama beni bakmaya zorladı.
I knew no good would come of it but... it compelled me to look.
Ama bu kadar az ışıkta, odaklanmak gerçekten sınırlarımı zorladı.
But holding focus in such low light... really tested my own coordination to the limit.
Mösyö LaPadite üzülerek söylemeliyim ki Fransızca bilgimin sınırlarını zorladım.
Monsieur LaPadite I regret to inform you I've exhausted the extent of my French.
bilmem çok önemli kâğıdın hangi tarafları limitleri zorladı.
- Well, I think it's important for me to know which parts of the paper pushed the limits.
Gerçek bu, Vatikan'ın onu yazmaya zorladığı şeyler değil.
This is the truth, not what the Vatican forced him to write.
- Fazla zorladığını söyle ona.
- Tell him he's pushing it.
Sırf küçük düşürmek için toplantının ortasında açmaya zorladı beni.
He forced me to answer it in the middle of this meeting in order to humiliate me.
Epey zorladığını söylemişti.
She said you were being a real hard-ass.
Beni zorladığın için mi mutlu olmalıyım? Yoksa iğneli lafların için mi?
Happy with you with you pushing me and needling me?
İlişkimizin sınırlarını iyice zorladığının farkında mısın?
You're really pushing the boundaries of our relationship, you know that?
2003 yılının başlarında, Columbia uzay mekiğinin trajik kaybı NASA'yı, yeniden programlamak için düşünmeye zorladı.
In early 2003, the tragic loss of space shuttle Columbia... forced NASA to rethink its program.
Mülakatta çok zorladıklarını duydum.
I heard the layoffs have been pretty brutal.
Tüm saygımla Sayın Başkan sizinkiler konuyu çok zorladı ama biz asla geri adım atmadık.
With respect, Madam President, your side pushed the point, but we never conceded.
Telefonlarına cevap vermediğim için üzgünüm ama buna seni babamın zorladığını biliyorum.
I'm sorry I've been ignoring your calls, but I know Father has put you up to this.
Bağlılık testi sırasında bizi zorladığınız için.
( Carl ) Shaking us up during the commitment testing.
Kartaca, Romalılar tarafından bozguna uğratıldıktan sonra halkının yüzlercesini arenada birbirlerine karşı dövüşmeye zorladılar.
After Carthage suffered defeat by the romans, they forced hundreds of his people to fight against each other in the arena.
Ya Sookie'den uzak durursun ya da insanları vampir kanı satmaya zorladığını kraliçeye söylerim.
You stay away from Sookie, or I will tell the queen that you are forcing humans to sell vampire blood.
Güzel. Eminim Dr. House'un ilaç çalmak için beni nasıl zorladığını duymak onunla yatan amirinin de örtbas için ona yardım ettiğini duymak ilgilerini çeker.
Good, I'm sure they'll be very interested to hear how Dr. House forced me to help him steal the meds and the administrator who he's having sex with has been helping him cover it up.
Profesör çok zorladı Ama bekçi köpeği olmadan Alvie'yi durduramazsınız
♪ you can't stop alvie with no guard-ass dog ♪ anyone see you?
Olan şu ki şansını fazla zorladı ve Bob'u, benimle onun arasında seçim yapmak zorunda bıraktı.
And the long story short,
Haziran 1924'ün ilk günlerinde Malloy'nın ekibinden iki kişi Norton ve Somervell daha yükseklere çıkmayı denediler ama dağ onları geri dönmeye zorladı.
Early in June, 1924, two of Mallory's team, Norton and Somervell, pushed on up the mountain, but Everest forced them back.
Yapmam için beni zorladın.
You pushed me to do this.