English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Z ] / Zorlamış

Zorlamış Çeviri İngilizce

559 parallel translation
Kendisini Ashcroft Ormanı'na götürmesi için onu zorlamıştır
He's probably forced her to go to Ashcroft Forest.
Oturursam güzel konukseverliğinizi zorlamış mı olurum?
Would it be taxing your remarkable hospitality if I sat down?
Birileri elleriyle camı zorlamış bu sabah.
Someone put their arm through the glass this morning.
- Olmaz, onu zorlamış olurum.
- No, I'd be imposing on her.
Kaptan aileyi hara-kiriye zorlamış ama bu fazla korkmuş.
The captain must have talked the whole family into " "hari-kiri," " but this one was too shell-shocked to have gone through with it. Whitney.
Onu piyano koltuğuna oturmaya zorlamış sonra da ona "Chopsticks" çaldırmış.
He forced her to sit on the piano bench and then he made her play "Chopsticks."
Sidney Pythias'ı polis yapmaya gelince, bence işi biraz zorlamış oluruz.
But as far as making Sidney Pythias a police officer, don't you think that's pushing things a little too hard?
Sanırım seni yanlış bir karar almaya zorlamışım.
I think I forced you to make an unwise decision
Acaba kendisini buradan çıkarmaları için onları zorlamış ve sonra da öldürmüş olabilir mi?
Do you think he might have forced them to lead him out of here and then killed them?
Görünüşe göre, zorlamış.
Obviously, she did.
Kaçmamışlar, birisi kapıyı zorlamış.
They didn't break out. Somebody broke in and got them.
Holmes, kilidi zorlamışlar!
Holmes, the lock's been forced!
Daima seni buna zorlamış hissedeceğim.
Mmm. I'll always feel I forced you into it.
- Kendini zorlamış. Bilmiyorum.
- l don't know, I never found out.
Sanırım biraz fazla zorlamışım.
I've been pressing her too hard.
Yüzüğünü zorlamış ve parmağını kırmış.
He forced off her ring and broke her finger.
Korkum, işgalcileri İtalya'dan atan papa olarak değil ; ikimizin de çok ötesinde bir değeri olan eserini bitirmek istemeyen bir sanatçıyı buna zorlamış olan adam olarak hatırlanmak.
I fear that I shall be known not as a pope that drove the invaders out of Italy... but one who forced an unwilling artist to complete his work... which is so much greater than both of us.
Buraya gelmemin tek sebebi, babamın öfkesinin beni bir kurtuluş aramaya zorlamış olmasıdır.
I came here only because my father's rage forces me to seek salvation.
Seni bunu yapmaya zorlamışım gibi davranmalısın.
But you've got to act as though I persuaded you to go along with me.
# Ayrılmaları için zorlamış
He forced them to part
Ancak birisi bu kilidi zorlamışsa...
Maybe the lock's been tampered with.
Hayır, zemin hazırlamanın bir parçası olarak kilidi pekâlâ zorlamış olabilirsin.
No, you could've forced the lock as a part of setting the scene.
Görünüşe göre, Tono, Tanner'ı silah kaçakçılığına zorlamış ve Tanner da malları teslim edememiş.
Apparently, Tono coerced Tanner into smuggling some guns and Tanner can't deliver the shipment.
BU pozisyon kısa süreli olmasına rağmen onu oldukça zorlamış olmalı.
The position must have been extremely uncomfortable, even for a short period of time.
Bunu yapması için Livia zorlamış.
L-Livia had put her up to it.
İçinde barındırdığı, reddetmesi gereken ve var olduğunu bile bilmediği kişilere inanmasına onu ne zorlamış olabilir?
WHAT COULD'VE FORCED HER TO THRUST ONTO CREATURES SHE DOESN'T EVEN KNOW EXIST ALL THOSE CAPACITIES IN HERSELF SHE MUST DENY?
Kendini çok zorlamış.
He just tried to do too much.
- Banka soyması için onu zorlamış.
- They forced him to hold up a bank.
Korkarım ki, günümüz toplumu geçmişte insanoğlunu zorlamış, yaşam gücünü kaybetmişler.
I'm afraid today's society has lost that vitality that compelled men in the past.
Bunu aldığımız züppe arabayı çok zorlamış.
The pimp that owned this thing must have treated it like a piece of shit!
Sorun değil. Seni zorlamıyorum.
That's okay, I'm not pushing you.
Çok naziksiniz, Doktor Watson, sizi fazla zorlamıyorum herhalde...
That's very kind of you, Doctor Watson, perhaps if I wouldn't be imposing too much...
Kimse seni, bunun için zorlamıyor Nugent.
No one's forcing you, Nugent.
Hayır, beni zorlamıyor.
But he's not twisting my arm.
Kimse kalmaya zorlamıyor.
Nobody's forced to stay.
Kimse seni zorlamıyor.
Nobody's pushing you.
Kimse seni zorlamıyor.
No one's forcing you.
Kimse seni zorlamıyor.
No one's forcing you to.
Kimse beni zorlamıyor.
No one's pushing me.
Kimse seni zorlamıyor.
No one's making you.
Onu müşteri almaya zorlam... yeter! Daha 12 yaşında.
She's 12.
Kimse onları zorlamıyor.
Well, nobody's twisting their arm to walk in that door!
Kendisi senin de aklının sınırlarını zorlamıyor mu?
Has she not exceeded your wildest dreams?
Yanlış anlama, seni zorlamıyorum.
You know, I do not force to you.
Kimse bizi Phoenix'e geri dönmeye zorlamıyor.
Nobody's forcing us to go back to Phoenix.
Seni kimse zorlamıyor.
It's a free country.
Onu izlemen için kimse seni zorlamıyor.
Nobody's forcing you to follow him.
Biri ön kapıyı zorlamış.
CAFFREY :
Kimse seni zorlamıyor.
Nobody's forcing'ya.
Ama kesecek. Kimse kimseyi zorlamıyor.
So, no one's making anybody do anything.
Kimse seni zorlamıyor.
Nobody's forcing you.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]