English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Z ] / Zıplayan

Zıplayan Çeviri İngilizce

379 parallel translation
Gemiler deniz tabanına gidip sonra yeniden zıplayan ses atımları göndeririler.
Ships sent out pulses of sound which travelled to the sea floor and then bounced back up again.
Zıplayan Jehoshaphat!
Jumping Jehoshaphat!
Hani çitten zıplayan koyunları saydığın gibi.
The way you count sheep jumping over a fence.
Zıplayan tosbağa getirsin kör ayıyı!
Let the hopping toad lead the blind bear.
- Bu korse ile zıplayan siz misiniz?
- That's you jumping around in a girdle?
Karyolasında zıplayan
Still cavorting in her crib
Mesela amcam Charlie, Zıplayan Ayı.
Take my Uncle Charlie, Leaping Bear.
Bir tane daha zıplayan Bolşevik bebek.
Another bouncing baby Bolshevik.
Zıplayan kertenkeleler, o yüzden kötüyüm
Leapin'lizards That's why I'm so bad
Sürekli zıplayan Kanguru...
- And the kangaroos gallop...
Ve sonra Huchette Tiyatrosu'nda, bir yönetmenle birlikte, zıplayan Kanguruyu yazarsın.
And then in the Huchette-Theater, with a director, he / it with the kangaroos gallops.
Zıplayan topu takip edin.
Just follow the bouncing ball.
- Daha önce hiç zıplayan tavşan görmedin mi?
- You never saw rabbits jumping before?
Zıplayan bir Arap gibi ortalıkta dolaşabilirsin içerideki her şeye kılıç sallayan, dünyanın yarısında yara izi bırakan... -... ama aynı şeyi başkasının yapmasına sıra gelince? Hayır, olmaz!
You can go around like a hopped-up Arab slashing at everything, scarring up half the world but let somebody else try it?
Peki, ben şu zıplayanı alacağım.
Okay, I'll get the bouncer.
Etraftan zıplayan insanları sevmem.
I don't like these people jumping out and saying it... what...
Hala ateş eden o ve zıplayan sensin!
He's still calling the shots, and you're still jumping!
Ağaçtan ağaca zıplayan British Columbia'nın muazzam nehirlerinde yüzerlerken.
Leaping from tree to tree, as they float down the mighty rivers of British Columbia.
Zıplayan İsa, popom!
Jumping Jesus, my heinie!
İkili anlamlardan oluşan bu cennette yonca tarlasındaki kuzu gibi... hoplayıp zıplayan sen değil misin sanki?
A paradise of double meanings in which you, more than anyone else... romp and roll about like a calf in clover.
Kasaba hoplayıp, zıplayan adamlarla kaynıyor.
This town's exploding by leaps and bounds.
Meksika Zıplayan Fasulyesi, anne.
They're Mexican jumping beans, Mother.
Ama şovu açmaya gelelim bu işte akrobasi sanatının en heyecanlılarından biri Zıplayan Borsolino Biraderler.
- Sorry! Bonsoir, bonsoir, mesdames et messieurs. That's ladies and gentlemen.
İşte onlar, Boston'dan geldiler, Zıplayan Borsolino Biraderler!
But right now let's raise the curtain, strike up the band and get things moving on The Muppet Show.
Zıplayan duvarı aşacak.
- And we're walking!
Zıplayan burger mi?
Is a beencey bouncy burger, eh?
Zıplayan topa bakın.
Look at that ball bounce around.
( Music ) En yükseğe zıplayan bir beyazı asla göremezsin. ( Music )
( Music ) Never saw a white man jump so high. ( Music )
Kudüs'ün Zıplayan Yahudileri!
The Jumping Jews of Jerusalem!
Peşinden ayrılmayıp, sen her parmağını şaklattığında zıplayan... bir koca isteyip istemediğine bağlı.
On whether you expect a husband to follow you around... jump every time you clap your hands.
- Zıplayan kertenkeleler!
- Leaping lizards.
Zıplayan şato oyuncağı nerede?
Where's the bouncy castle?
- Panikledim ve zıplayan şato oyuncağı geleceğini söyledim.
- I panicked, said there'd be a bouncy castle.
- O zıplayan şato oyuncağına binmeyi çok istemiştim.
- I really wanted that bouncy castle.
Bak, önemli olan kaç yaşında olduğun değil, zıplayan şato oyuncakları her yaşta dahiyanedir.
Look, the thing is, it doesn't matter how old you are, bouncy castles are still genius.
Ölmeye hazır ol, seni zıplayan meme!
Prepare to die, you prancing tit!
Zıplayan küreyi izlesin.
Follow the bouncing ball.
Zıplayan fasulyeye bakmıştım.
I'm looking for the head jumping bean.
Üzerlerinde, şeytanlar gibi zıplayan insanlar paket yapıp onları dışarıya taşıyorlardı.
On top of it, jumping around like demons, people were making bundles and carrying them outside.
Zıplayan siyah çizgiyi görüyor musunuz?
See that bouncing black bar?
Zıplayan bir ıstakoz!
A jumping lobster!
Hey, zıplayan, geri gel!
Hey, hopper, come back!
O benim zıplayanım.
That's my hopper.
Bir de "zıplayan bobie" ne?
And what's a "Bouncing Boobie"?
- Zıplayan Betty.
Bouncing Betty.
Nedir bu? Zıplayan Meksika lambası mı?
What is it, a Mexican jumping lamp?
Neyim ben, zıplayan bezelye mi?
What am I, a fucking jumping bean?
Zıplayan İsa, geri geldiler!
Jumpin'Jesus, they're back!
İlk gerçek aşkımla bir imalathanede çalışıyorduk Leslie Ferguson..... ve şu aynı anda hem zıplayan.. ... hem de şarkı söyleyen kurbağalardan yapıyorduk.
I was working on an assembly line with my first true love, Leslie Ferguson, and we were making these mechanical frogs that could jump and sing at the same time.
Şu zıplayan balıklar mesela...
Those flying fish... they are not leaping for joy.
Kardeşimin büyük balo salonuna dalışını, bizi ayıplayan dostlarımızın bakışlarını asla unutamayacağım!
I'll never forget the sight of my brother barging into the grand ballroom... with all of our friends, disgracing us!
zıpla 130

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]