Çekirge Çeviri İngilizce
626 parallel translation
Yakında çekirge gibi üşüşürler.
- I'd sooner have a plague of locusts.
Çekirge mi?
Grasshopper?
Üzgünüm ama, bir çekirge daha.
Sorry, but here's another grasshopper.
Dünyayı içindekilerle birlikte yese de doymayacak insanlar var. Tıpkı İncil'deki çekirge kıssası gibi.
There's people that eats up the whole Earth and all the people on it... like in the Bible with the locust.
Çekirge gibi bir kaynaktan digerine atliyorsunuz, öyle mi
They jump from one claim to another, Iike grasshoppers, Bronco.
Yahut, donanma fişekleri yakarak ara sıra çelikten bir çekirge üstünde, yıldızlara semanın o masmavi tarlasına sıçramak.
Again, I might construct a rocket in the shape of a HUGE locust driven by impulses up within a saltpeter from the rear and thus speed upwards, like, thus!
Karınca karıncadır, çekirge de çekirgedir ve Noel efendim, aldatmacadır, iyi günler.
An ant is what it is, and a grasshopper is what it is, and Christmas, Sir, is a humbug, good day.
Vaftizcinin her gelişinde çekirge sürüsü gibi üstüme çullanıyor.
She descends upon me like a plague of locusts every time the Baptist appears.
Aniden kabuğundan sıyrılan çekirge gibi hissediyorum.
I feel like the locust that has suddenly cast its shell.
Çekirge nerede bulurum acaba?
I wonder where I can find a cricket.
Belki evinizde bir çekirge vardır şu anda, bilemeyiz.
Well, maybe have cricket in your house now, not know.
Beyler, ülkemize çekirge gibi geldiler, arkalarında bir şey bırakmadan, yiyecek veya sığınak.
Gentlemen, they came into our country like locusts, leaving nothing behind, food nor shelter.
Bir sefer daha yaparsam beni yakalarlar George çekirge 3 kere sıçramaz.
Except they pick me up one more time, george, it's three strikes and out.
Sana söylediğim o çekirge ve böcek yemlerinden verdin mi?
You been giving him special feedings of grasshoppers and bugs like I told you?
Üç metre boyundaki bu gizemli yaratıklar çekirge gibi bizi istila etmişti.
They were nine-feet tall enigmas who descended on us like locusts.
Yeşil çekirge!
Green grasshopper!
Şimdi, yemeğini ye. Bay çekirge.
Now eat your food, Mr. Cricket.
Adamları çekirge sürüsü gibi bizi silip süpürür.
His men will sweep over us like locusts.
Yeni bir tavşan ayağı aldım, birinci olan bir attan nal ve Frankie'nin verdiği uğurlu çekirge.
Got a brand-new rabbit's foot, a horseshoe from a derby winner, the lucky cricket Frankie gave me.
Çekirge bu sefer zıplayamadı demek.
He was bound to get caught in a wringer sooner or later.
Tekerlekleri örümcek bacağından. körüğü çekirge kanadından.
Her wagon-spokes are made of long spinners'legs, and the cover of the wings of grasshoppers.
Yapma Napoleon, o duyduğun sadece bir çekirge.
Oh, shucks, Napoleon, that ain't nothin'but a little old cricket bug.
Ben hâlâ küçük bir çekirge olduğu düşüncesindeyim.
I still say it was a little old cricket bug.
Çıngıraklı yılan, sincap sıçan, tat vermek için çekirge öyle şeyler. Evet.
Yeah.
Yalnız oturuyorsun çekirge.
You si t by yoursel f, grassh opp er.
Kuş gibi küçücük gözleri var. Vücudu da çekirge gibi.
She's got beady little eyes like a bird and a figure like a flagpole.
İyi günler çekirge.
Good afternoon, grasshopper.
Fakat zehir kuşları da öldürünce, tavşan kadar kötü olan çekirge istilası ile sonuçlandı.
But the poison killed the birds, and that resulted in a plague of grasshoppers, just as bad as the rabbits.
Çekirge, insan kendine çok şey söyleyebilir.
Grassh opp er, a man may tell himsel f many things.
- Hayır, çekirge.
- No, grasshopper.
Çekirge, canını sıkan ne?
Grasshopper, what troubles you?
Eller, çekirge, dokunmanın gözleri ve dilidir.
The hands, grasshopper, are the eyes and tongue of touch.
Söz ettiğim köprü, çekirge ona duyduğun sevgidir.
The bridge of which I speak, grasshopper is your love for him.
Çekirge, taşın nereye gidiyor?
Where does your pebble walk to, grasshopper?
Çekirge, öncelikle kendi yolculuğunun başlangıcını ve sonunu öğren.
Grasshopper, seek first to know your own journey's beginning and end.
Gözlerine ziyafet çekmek için ne gibi bir güzelliği resmettin çekirge?
What beautiful image have you made, grasshopper, to please your eyes?
Seni rahatsız eden nedir çekirge, çocuğun senin yaşında olması mı?
What troubles you, grasshopper, that the boy was your own age?
Ondan ders al çekirge.
Learn from him, grasshopper.
Git ve uyu çekirge.
Go and sleep, grasshopper.
Çekirge, ateşte bir sır mı buldun?
Grasshopper, do you find mystery in the fire?
Bir yükün mü var Çekirge?
Have you a burden, grasshopper?
Hayır çekirge, hafızanla değil eylemlerinle.
No, grasshopper, not in memory but in your deeds.
Çekirge, barış dünyada değil, yolda yürüyen insanın içindedir.
Peace lies not in the world, grasshopper, but in the man who wal ks the path.
Çekirge.
Grasshopper.
Niye Çekirge?
Why, grasshopper?
Denizin ötesinde ne arıyorsun çekirge?
What do you look for beyond the sea, grasshopper?
Peki ya ihtiyaçları çekirge bunları da onun gözleriyle görüyor musun?
And his needs, grasshopper do you also see them through his eyes?
Ne oldu Çekirge?
What is it, grasshopper?
Ben yolu sadece gösterebilirim Çekirge.
I can only point the way, grasshopper.
Düşündüğün nedir Çekirge?
What is in your thought, grasshopper?
Çekirge!
Grasshopper!