Ödeyeceksin Çeviri İngilizce
2,016 parallel translation
Neyle ödeyeceksin ha?
Pay with what?
Camın parasını da ödeyeceksin.
You're payin For the window.
Şimdi ödeyeceksin?
You pay me now?
Ne kadar ödeyeceksin?
How much you paying?
Herşeyi yapabilir. Bunu çok fena ödeyeceksin!
You'll pay hell for this!
Hayır. Madem evliyiz, kendine ayrı hamburger söyleyecek ve benimkini de ödeyeceksin.
No, since we're married, technically, you should order your own and pay for mine.
Dur, dur, riske girmezse iki katını mı ödeyeceksin?
- Wait, wait, so if he don't gamble, you pay double?
Bunu ödeyeceksin, Delgado!
You'll pay for this, Delgado!
Şimdi ödeyeceksin Nat.
You're going to pay for it now, buddy.
- Hey, bunu ödeyeceksin, it herif!
Hey, it's gonna come back to you, mutt.
Bunu ödeyeceksin.
You'll pay for this.
Bunu ödeyeceksin!
You will pay for this!
Sonra şöyle dedim, "Hesabı sen ödeyeceksin ben değil."
And I said, "You're the one picking up the tab, not me."
İlk binliği haftaya ödeyeceksin.
You pay the first grand next week.
- Bunun bedelini ödeyeceksin Balboa.
You'll pay for this, Balboa.
- Bunu ödeyeceksin Emma.
- You're paying for that, Emma.
Günahlarının bedelini ödeyeceksin Carlos.
You're gonna pay for your sins, carlos.
Sana söylüyorum, yoksa bu yolculuğun parasını sen ödeyeceksin.
I'm telling you, or you're going to pay for this trip.
Bunu ödeyeceksin Jack.
I'm gonna make you pay, Jack.
Bunu ödeyeceksin.
You will pay for this.
Serbest kaldığımda bunu ödeyeceksin seni kalas, kalın kafalı lassie bluzu.
When I get free, you're gonna pay for this you big tube, you numpty, you big lassie's blouse.
Paramı ne zaman ödeyeceksin?
When are you paying me?
Kuzenin ödeyemeyeceğini söyledi, sen ödeyeceksin.
Now, your cousin said if she couldn't pay, you would.
- Benim faturalarımı mı ödeyeceksin?
- You'll pay my bills?
Ve sen bunu ödeyeceksin.
And now you're gonna pay- - both of you.
Harika bir kadını aldatmanın cezasını ödeyeceksin!
You're going to pay for cheating on such a wonderful wife!
O kolye 3 milyon eder ve sen bunu ödeyeceksin.
That necklace costs 3 mils and you gotta gimme back.
O manyak kafatasıma Allah'tan bir balta saplayacak. Bunu ödeyeceksin.
That maniac puts an axe through my skull, by God, you'll pay.
O zaman sanırım çikolatanın parasını sen ödeyeceksin.
Then I guess you'll be paying for her chocolate.
Bunun bedelini ödeyeceksin.
You will pay for this.
Ve şimdi bunu ödeyeceksin!
You motherfucker. Oh, no, sir. You're Peter Griffin.
Kalanını ne zaman ödeyeceksin?
This is only the interest. When will you pay every cent?
Kiranı nasıl ödeyeceksin?
How would you pay the rent?
Bunu ödeyeceksin!
You'll suffer for this!
Bunu ödeyeceksin.
That'll cost you.
- Emin ol ödeyeceksin!
- You bet you will!
Ne kadar tutarsa, Billy, onu bıraktığımdan daha iyi hale getirmek için gereken paranın hepsini sen ödeyeceksin.
Whatever it takes, Billy, you're paying for it, to get it back to better condition than where I left it.
Öğrencilerin ücretlerini sen ödeyeceksin.
The fees for the students will be paid by you.
Paramı ödeyeceksin, piç!
You'll pay me for that, you bastard!
Sen ödeyeceksin, anne.
You pay it, Mom.
Bütün gece dans et. Bana geri ödeyeceksin, Jeremy. Fetiş barlarda, kafeslerde dans etsen bile ödeyeceksin.
Dance the night away,'but you'll pay me back, Jeremy,'even if you end up dancing in cages at fetish bars.'
- Evet ödeyeceksin.
- Yes, you are.
O cinayetlerin bedelini ödeyeceksin, ne olursa olsun!
You're gonna go down for those murders no matter what.
" Bunu ödeyeceksin.
" You'll pay.
Sana tam adresi vereceğim ama karşılığında zamanı geldiğinde bana borcunu ödeyeceksin.
I give you the exact location you want, and in exchange I get to come to you someday. And you return the favor.
Doktor masraflarımı, pedikür masraflarımı ve ilaç masraflarımı ödeyeceksin.
You are paying for my doctor bills, my pedicure bills and my pill bills.
Bedelini odeyeceksin.
Gotta pay to play.
Bunu ödeyeceksin!
Not in a million years!
Bana cehennemi yaşattın. Ve şimdi bunu ödeyeceksin.
Oh, that kung pao chicken smells good.
Ama, borcunu ödeyeceksin.
You'll pay me back.
Ayrıca sen ödeyeceksin, dostum.
- Fuck not carrying it.