Üreme Çeviri İngilizce
781 parallel translation
Evet bitkilerde oldukça karışık olan bir üreme biçimi.
Yes. The neat and unconfused reproductive technique of vegetation.
Evet. Oxford ansiklopedisinde öyle yazar "Karşı cinsle ilişkiye girmeden gerçekleşen üreme."
Yes. " Reproduction without concourse...
Bizim bilimci çocuklar diyor ki, eşeysiz üreme yapay olarak tetiklenebilirmiş radyoaktivite ya da bazı kimyasallarla falan.
Our scientific boys tell me that parthenogenesis... can be induced artificially, by radioactivity, or by certain chemicals.
Peki ya üreme organlarına ne denir?
And for genitals?
İlk önceleri sadece üreme dönemlerinde yaptık.
At first we did it on fertile days only..
Bu yarıkürede üreme mevsimindeyiz.
We're in the growing season in this hemisphere of this planet, captain.
Seçici üreme yoluyla ırkınızı geliştirme çabalarınız.
Of course. Your attempt to improve the race through selective breeding.
Keşif heyeti raporları, üreme ve yiyecek için, ellerinde hayvan olduğu yönünde.
Yes, especially in view of the fact that the records of this expedition indicate that they did have some for breeding and food purposes.
Organizma yeterince güç depolamış üreme işlemi başlatabilmek için.
Changes indicate the organism has stored sufficient energy for reproductive process to commence.
Dişi tavşana eşeysiz üreme öğretilmiştir.
Female rabbits have already been taught to reproduce by parthenogenesis.
Biz insanlar üreme ve yaşamakla ilgili saçma inançlara çok takıntılıyız.
We humans are too obsessed with the irrational belief in reproduction and continuation
Kemikler, kaslar, tendonlar toplardamarlar, atardamarlar, böbrekler, ciğerler, kalpler mideler, üreme organları, tırnaklar, parmaklar gözler, burunlar, sinir sistemleri çeşitli refleksler...
Bones, muscles, tendons, veins, arteries, kidneys, livers, hearts, stomachs, reproductive organs, nails, tongues, eyes, noses, nervous systems, the various reflexes...
Anlarsın ya, üreme için.
You know, for breeding.
İlk olarak, beni köle üreme çiftliğine sattıklarında... bir insan olduğumu fark etmiştim.
It was when they sold me to the breeding farm for slaves... that's when I said to myself I was a man.
Eşsiz üreme.
Parthenogenesis.
Şüphesiz Bayan Rose olsa, o dikkatli üslubuyla buna aynen şöyle derdi : Cinsel birleşme olmadan üreme.
Literally, as Miss Rose would doubtless say in her assiduous way, reproduction without sexual union.
Bu felaketin kökünü kazımak için yeni böcek ilacı olan DDT bulutları bataklıklarla çevrili üreme yataklarına püskürtülüyordu.
( narrator ) To stamp out the scourge at source, clouds of a new insecticide, DDT, were sprayed over the swampy breeding grounds.
Seçici üreme, değil mi?
Selective breeding, do you think?
- Yani üreme potansiyelin...
- Your breeding potential...
"Çocuklarınız, yeraltında uzun süre yaşamaktan kaynaklanan metabolik sorunların üstesinden gelerek Topeka'daki üreme işlevinin sürmesini ve bu günah dolu dünyayı Tanrı'nın yolunda yeniden kurmaya devam etmenizi sağlayacaktır."
"The fruit of your loins will enable the productive citizenry of Topeka" "to overcome metabolic changes resulting from" lengthy subterranean living,
- Tek çekirdekli üreme.
Mononuclear reproduction. Oh...
Radyasyon, kontrollü üreme.
Radiation. Selective breeding.
Bir sabah uyanıp da "Lanet olsun, üreme organıma bir haller olmuş" denmez.
You don't wake up one morning and say, "Shoot, the family jewels have gone on the blink."
Mükemmel bir üreme alanı.
A perfect breeding ground.
Ataları olan algler tomurcuklanma ve eşeyli üreme olmak üzere iki yöntemle çoğalıyordu. Eşeyli üreme yönteminde eşey hücrelerinin suda birbirlerini bulup kaynaşana kadar yüzmeleri gerekiyordu.
Their ancestors, the algae, had reproduced in two ways, by budding and sexually, and the sexual method involved sex cells swimming through water to find one another and fuse.
Eğreltiotunun hayatındaki bu küçük eşeyli üreme sürecinin hassas olduğu açık.
This tiny sexual stage of the fern's life cycle is obviously very vulnerable.
Çikaslarda iki tür kozalak bulunur. Bunların her biri bir zamanlar zeminde gerçekleşen küçük eşeyli üreme sürecini temsil eder.
Cycads bear two kinds of cones, each of which represent, in effect, part of the tiny sexual stage that once grew on the ground.
Kozalaklı ağacın üreme tekniği çok eski de olsa, çok başarılı olmuştur.
Ancient though the conifers'technique of reproduction is, it has proved a huge success.
Kızıl kanguru keseli üreme yöntemini çok verimli bir sisteme dönüştürmüştür.
The red kangaroo has developed the marsupial reproductive technique into a very efficient system indeed.
Onların temel üreme yöntemlerinin memelilerin gelişiminin ilk dönemlerinde ortaya çıktığı doğrudur.
It's true, of course, that their basic method of reproduction appeared very early in the development of the mammals.
Onlar üçüncü bir üreme yöntemi geliştirdi.
And they developed a third technique of reproduction.
Pekala, özetleyecek olursak, aynı şey daha karmaşık canlı türlerinin üreme organları için de geçerli.
How in an abstract way, the same thing applies to the reproductive organs of the more complex life-forms.
Lütfen birisi bana söylebilir mi... Sex olmadan üreme fikrini ilk önce kim ortaya atmıştı?
Could someone tell me, please who first suggested the idea of reproduction without sex?
Kendi kendine üreme diye birşey duydunuz mu?
V. O : Have you heard about artificial parthenogenesis?
Eşeysiz üreme.
Virgin breeding.
Nedir bu eşeysiz üreme?
What is this "virgin breeding"?
Bizim üreme yöntemimiz en mükemmel olanı.
V. O : Our method of reproduction is the most perfect one.
Akciğer sistemini, üreme organlarını, her şeyini inceleyeceğim.
I want to study her pulmonary system, - reproductive organs, everything!
Sizin bildiğiniz anlamda üreme sürecini anlıyorum.
I understand the reproductive process as you know it.
Oh, lütfen, köpek düşünmekten aciz üreme şöyle dursun.
You're my rock, Peg. And you are my albatross, Al.
Eşeysiz üreme yaparlar.
They use asexual reproduction.
Seksin kutsal gizeminden bahsediyorum, Hall. Bir adamla karısı arasındaki üreme olayından.
I speak, Hall... of the sacred mystery of sex - the act of procreation... between a man and his wife.
Seminifer tüpçükler üst dudak, alt dudak, borular vulva ( dişi üreme organının dış kısmı ).
Seminiferous tubules... labia major and minor, ducts... vulva.
Bir hafta içinde ortaya çıkmazsa, kiralık katil tutup seni avlamalarını sağlayacağım, yakaladıklarında üreme organına olacakları bilmek istemezsin.
Grant, if you do not produce Joanna in one week, I am going to hire a mass of mercenaries to hunt you down and chop off the protruding parts of your body. Is that clear?
Burası üreme havuzu değil.
This is not a spawning pool.
Araştırmam kabukluların üreme biçimleri üzerine.
My research is in crustacean reproduction.
- Kaptan, mikrobeyin, üreme evresi sırasında... inanılmaz bir enerji harcıyor.
Captain, our sensors indicate that the microbrain expends a tremendous amount of energy during its reproductive cycle.
300 yıl sonra ise, cinsel yolla üreme kavramının tamamı bize iğrenç görünüyor.
Now, after 300 years, the entire concept of sexual reproduction is repugnant to us.
Emin olabilirsiniz Bay Smear, üreme yıllardır biyoloji müfredatında var.
I can assure you, Mr Smear, that sexual reproduction has been part of the biology syllabus for many years.
Çiçekler bitkinin üreme organlarıdır, çoğunlukla hoş kokulu ve açık renklidirler.
Flowers are the plant's reproductive organs, usually odoriferous and brightly coloured.
Bu yumuşakçanın üreme oranı oldukça yüksek.
This bivalve's rate of fertility is extremely high. After laying a million eggs...