English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ü ] / Ürünü

Ürünü Çeviri İngilizce

2,324 parallel translation
Sonunda benden beş bin deneme ürünü istediler ve eğer satılırsa daha büyük bir sipariş olacaktı.
Finally they did give me an order for 5,000 shirts and if the shirts sold out I would get a bigger order.
Yüzündeki yaralar hayal ürünü değildi.
The marks on his face aren't fantasies.
Anna söylediğinde, hayal ürünü sanmıştım. - Gemide tanıdığımız var mı?
When Anna told me, I thought she must have dreamt it.
Avrupa'ya özgü bir ürünü Japonya'ya tanıtıyordu.
He introduced a European product to Japan
Diğer yandan, modern kayropraktik, 50 yıllık bir bilimsel çalışmanın ürünü.
Modern chiropractic, on the other hand, is built on over 50 years of solid science.
Bütün ürünü almak bize kaça mal olur? Çok paraya.
How much does it cost for us to buy all the product?
25 yıldan fazla bir süredir kendimizi adadığımız ve iyi çalışmaların önemsiz olduğu bu ürünü satma işi bitince rahatladım.
And I'm relieved. For over 25 years, we devoted ourselves To peddling a product
Demek istediğim, ben bu ürünü kullandım.
All I was trying to say is that I've used the stuff
Sizinle tanıştığımda bilgi dağarcığımı genişletmeye karar verdim. Özellikle de modern edebiyat ürünü eserlerinizle.
When I met you, I decided to enhance my knowledge, especially of our modern literature...
Her şey son teknoloji ürünü olup hava geçirmeyecek şekilde kapatılmıştır.
Everything is state of the art and hermetically sealed.
Burada Yüzleştiğimiz, 12.000 yıl önce yaşamış ve sadece gökyüzünü çalışmış insanlar tarafından kurulmuş zekanın ürünü müdür?
What we are facing here, is a product of intellect, it was assembled by those who lived 12,000 years ago and purely just studied the sky?
İyi bir iş kadını elindeki ürünü iyi tanır ki şu durumda ürün sensin.
A good businesswoman knows her product which in this case is you.
Bence bu kitabı sen uydurdun, tamamen hayal ürünü Çünkü senin uyuşturucu problemin var.
I think you made up this book of pure evil, this fantasy book, because you have a delusional drug problem.
Peynir de süt ürünü değil mi?
Cheese is dairy, right?
Çikolata Fabrikası dergisi tarafından, dalında en iyi seçilen yeni, devasa, süper çikolatalarımız Walpert Çikolata'nın uzun zamandır süren ödüllü imalatlar geleneğinin son ürünü.
Named the best in the bunch by Chocolatiere Monthly, our new, gigantically good chocolate bars are the latest in a long-standing Walpert Chocolate tradition of award-winning confections.
Birinden hayal ürünü bir şeye inanmasını istemek ne kadar rahatlatıcı olsa da ahlaki açıdan doğru bir hareket değildir.
Asking someone to believe in a fantasy... however comforting, isn't a moral thing to do.
Ya büyük mali kâr ve olası davalara rağmen ürünü çekmeye karar verip doğru şeyi yapmak istediyse?
What if he wanted to do the right thing and pull the product, even if it meant a huge financial hit and possible litigation?
Bir ürünü geri çekme duyurusu ile ilgiliydi.
He was about to announce a product recall.
Sayın yargıç, bu etten adam, biz robotların da evrimin muazzam bir ürünü olduğumuzu inkar etmiyor.
Your Honor, this meat-man does not deny that we robots are the glorious product of evolution.
Hayal gücümün bir ürünü olduğu için bildiğim her şeyi o da bilirdi.
Of course it would. It would know anything I knew because it sprung from my imagination.
Her G.E. ürünü mükemmeliyetten en az 6 sigma kadar uzak olmamalıdır.
Every G.E. product has to be no more than six sigmas from perfection.
Bu havuz çabamızın ürünü ve bizi orta tabakaya yükseltecek, dostum.
This pool is our bootstraps... and it's lifting us up into the middle class, dude.
Adamın karakteri var ve açıkçası ürünü Vince'den daha iyi satabilecek durumda.
He's a personality. And to be honest, he'll sell the product better than Vince will.
Lizzie'nin hayal ürünü işinin benim suçlu olduğunu kanıtlaması Lindsay "Blow-han" ın şöhretin sağlıklı olduğunu kanıtlamasına benziyor.
Lizzie's little work-of-fiction journal proves that I'm guilty like Lindsay "Blow-han" proves that fame is fucking healthy.
Her öğrenci, her öğretmen, her ders hayal ürünü.
Every student, every teacher, every class... Figments...
Son teknoloji ürünü GPS'li koşucu saati.
It's a state-of-the-art GPS runner's watch. It tracks your progress, suggests routes.
Hayal ürünü olanların altını çizebilir misiniz?
Goodness. If you could underline the parts that are fiction.
Sweeney'nin hayal ürünü dedikleri, Feighen'ın duruşmasındanmış.
The ones Sweeney said were fiction, they were from Feighin's trial.
Cinayet, efsane ve pazarlama- - Ticaret ürünü olarak seri katil.
Murder, myth and marketing - the serial killer as commodity.
Ve bu tarılar fiziksel olark vardı çünkü if bunlar eğer atalarımızın birer hay ürünü olsalardı, bunu, böyle bir ritüeli gerçekleştirme adına kendi çocuğunuza böyle bir görünüm verilmesine müsade edeceğinizi sanmıyorum.
And those gods were physical beings, because if they were just a figment of our ancestors'imagination, I don't think that's a compelling enough reason to expose your children to such a ritual to achieve that type of look.
Yüksek teknoloji ürünü.
They're very high-tech.
Mesela bir özel gün ürünü veya bağırsak düzenleyici yoğurt olabilir.
Perhaps a feminine hygiene product or a bowel-regulating yogurt?
Charlie, Veronica'nın hayalgücünün bir çeşit ürünü.
Charlie is some kind of figment of Veronica's imagination.
Sanırım bilgisayar ürünü görüntüler film anlatımını hepimiz için mahvetti.
I think that CGI has ruined movie story-telling for all of us.
Hem de son teknoloji ürünü güvenlik sistemiyle, ama oraya bir kasa koydurmuş olamaz.
With state-of-the-art security tech, but he wouldn't put a vault in here.
Bu kasa son teknoloji ürünü bir Glen-Reeder.
This vault is a state-of-the-art glen-reeder.
Doğa kanunlarının bir ürünü ve Büyük Patlama'dan arta kalan ham maddeler.
A product of the laws of nature And the raw materials left over from the big bang.
Sıradan biri olabilir ama bilmediği temizlik ürünü yok.
She might be common, but there's nothing she doesn't know about cleaning products.
İnsanlar ürünü seviyor ve ürün, üç gün içinde ölüyor.
People love the product, and the product dies every three days.
Radyumun sadece adı bile ürünü satmaya yeterliydi.
Just the name radium was enough to sell a product.
Skinner davranışlarımızın tecrübeyle öğrendiğimiz çevremizin bir ürünü olduğuna inanıyordu.
Skinner was convinced that our behaviour is the product of our environment, learnt from our experiences.
Albert Einstein zorlu düşüncelerin ürünü.
Albert Einstein was a formidable thinker.
.. ürünü olması sebebiyle, muhtemelen.
Of the people in the room, probably.
Bir "Green Bay Packers" ürünü. Önerimize istinaden belki de bir peynir şapka alırlar.
Green bay packers'colors, might want to suggest that they also buy...
Samuraylar savaşçı ruhlarının hiç ölmüyceklerine inanırlardı ama bence tüm bu hayalet söylentileri sadece hayal gücünün ürünü...
The Samurai believes the warrior's spirit's eternal but I suspect the ghost rumors are more the result of over active imaginations...
Güzel bir kıza ucuza verdiğin ürünü şişman bir adama niye daha pahalıya veriyorsun?
Please explain it to me. Why would you charge a fat man more money than you would a pretty girl?
Bu, ileri teknoloji ürünü son derece güvenli bir teknedir.
technology.
Einstein'ın dediği gibi : "Yenilik, mantıklı düşüncenin ürünü değildir."
"Innovation is not the product of logical thought."
Kabul et Jimmy. Burada tek hayal ürünü biz değiliz.
Face it, Jimmy, we're not the only illusional ones around here.
Bunlar son teknoloji ürünü cihazlar.
It's state-of-the-art equipment.
Firmanızdan, ürünü düzeltmesini istiyorum.
I want your company to change their product.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]