Üzeri Çeviri İngilizce
908 parallel translation
Bunun üzeri kurtçuk kaynıyor.
It could crawl overboard on its own!
Dinle : "Matematiksel bir serinin toplamı... S = A + L x N üzeri 2'dir."
Listen : "The sum of an arithmetic series... is S = A + L x N over 2."
Zirveleri gökyüzünde kaybolmuş, üzeri karlı peş peşe 2 tane dağ var.
There's two snow-capped mountain ranges with peaks lost in the sky.
" Sevgili Lilli, bu öğle üzeri o kadar hızlı ayrıldın ki düşündüklerimi söyleme şansı bulamadım.
" Dearest Lilli, you dashed off so quickly this afternoon that I had no chance to say what I wanted to tell you.
Buraya öğle üzeri de gelmiştim, ama evde yoktun.
I was here in the afternoon, too, but you weren't home.
Ama üzeri örtülemeyecek kadar dikkatsiz olmak gibi bir ünün var Dahası çok da ketumsun.
But you've got a reputation for recklessness that can't be glossed over. Then you're so secretive.
.. formülü R eksi 1 bölü R üzeri gama..
represented by R minus l over R to the power of gamma..
- Sırt üzeri mi?
- On your back?
Öğleden sonra briç oynadım, akşam üzeri tiyatroya gittim.
I played bridge in the afternoon, I went to the theater in the evening.
Akşam üzeri sularıydı.
It was'long round sundown.
Ne kadar güzel bir görüntü. Gün doğumunun ışığında üzeri parlıyor.
What a beautiful sight, with his scales all agleam in the dawn's early light.
Fakat K tam sayı değilse Q üzeri iki K özdeş fonksyonu hariç tutar.
But two times K over Q exclude the identity transformation if K is not an integer.
Kesin bir şey söyleyemem... ama üzeri kirlenmişti.
I wouldn't undertake to say what exactly... but he was kind of in a mess.
Katil kaçtığında üzeri bir ağaca takıldı ve bu kıyafet parçası yırtıldı.
When the murderer fled his shirt caught on a tree and this piece of cloth was torn off.
Onun etkisinden çıkamadım, düşüncelerim de çarpık... üzeri bulutlarla örtülü hatıralar gibi ürkütücü.
I have impressions of her, but they're distorted... like memories all clouded over. It's frightening.
Eski okul kitapları, ve üzeri örtülmüş bir portre.
It's an old schoolroom with books and a portrait with a covering.
Dün buğday renginde, üzeri çiçeklerle bezeli bir ceket giyiyordu.
Yesterday he had a coat the color of ripe corn, patterned with flowers.
Sonuç 2 üzeri çıktı.
It was 2 plus.
- Sağ ol. Steamship Pelican'da, Louisiana Steamship Şirketine ait bir C2, Yokohama'ya gidiyor, öğle üzeri hareket edecek.
On the steamship Pelican, Louisiana Steamship Company, a C2 going to Yokohama, sailing at noon.
Yolumun üzeri.
That's along my way.
Bir birimizi en sonakşam üzeri görmüştük.
The rest of us had run out of conversation
Mrs.Denver'i almaya gitmeden önce.... Bu akşam üzeri nerede olduğunuzu sorabilir miyim?
I wonder if you could tell me where you were this afternoon... before you went to meet Mrs. Denver.
kızın ölüm zamanı... akşam üzeri saat 2 : 30 ile 4 : 00 arasındaydı.
The time of her death, in case you're interested... was between 2 : 30 and 4 : 00 in the afternoon.
Mr. Mullen bize o akşam üzeri Miss Ordway ile... Denver'in dairesinde yaptığı tartışmayı anlatıyordu.
Mr. Mullen was tellin'us about a discussion he had... with Miss Ordway the other afternoon in the Denver apartment.
Bu akşam üzeri doğu yakasındaki bir eczanede tespit edildi.
Spotted in a drug store on the east side earlier this evening.
Akşam üzeri asansörü hiç terkettiğiniz oldu mu?
Did you leave the lift any time during the evening?
Bu akşam üzeri çok sessiz.
Very quiet this afternoon.
İtalya'ya giderken yolumun üzeri.
You see, I'm on my way to Italy.
Bayanlar ve baylar, kaptan günün gidişi konusunda tahminini yaptı, yarın öğle üzeri 515 milde sona erecek.
Ladies and gentlemen, the captain has estimated the day's run, ending at midday tomorrow at 515 miles.
Cesedi aldıklarında üzeri çarşafla örtülüymüş.
When they wheeled out her body, it was covered with a sheet.
O ve zenci, dirsekleri üzeri tebeşirlenmiş bir masanın üzerinde bir gün ve bir gece geçirmişlerdi.
He and the Negro had gone one day and night with their elbows on a chalked line on the table.
Onun üzeri de kokuyormuş.
You could smell the stuff on her.
Öğle üzeri benden haber alırsınız.
You can expect to hear from me by noon.
Buraya her öğle üzeri, tam 12 : 00'de gelirim.
I come around here every day at noon, 12 : 00 sharp.
Bu öğle üzeri bankada Selvin'le görüşeceğim.
I'm seeing Selwin at the bank this noon.
Bana üzeri mühürlü malzeme alış fişi vermek zorundasın.
You have to give me a ticket of withdrawal from "round stamp".
Düşün... Akşam üzeri yurda dönüyorsun.. kendi yatağın ve komidin var.
You return to the dormitory in the evening... there's your own bed, bedside table.
Akşam üzeri!
In the evening.
Nan Batian engel olmak için ellerinden geleni yapsınlar. Yarın akşam üzeri saat 06 : 00 ya kadar zamanları var.
Ask them to try their best to encumber Nan Batian until six o'clock tomorrow afternoon
Akşam üzeri daha iyi olur.
Late afternoon is better.
Şu dolapta, üst çekmecede üzeri etiketsiz küçük mavi bir ilaç şişesi var.
In this furniture, on the top, there is a small blue phial without any label.
Dün öğlen üzeri tam olarak ne yaptığını anlat.
Tell me exactly what you did yesterday afternoon.
Bayanlar ve baylar, bu parça som altından olup üzeri yazıyla işlenmiştir.
this trophy is solid gold and fully inscribed.
Karanlık ve derin ve üzeri dumanla kaplı,.. ... gözlerim boş yere dibini görmeye çalıştı,.. ... hiçbir şey görünmüyordu.
Dark and deep, and thick with clouds o'erspread, mine eye in vain explored its bottom, nor could aught discern.
Öğle üzeri.
Around noon.
İhtiyar Doc Franklin'i hatırlıyor musun, parmaklarının üzeri açılan ayakkabı giyerdi?
Remember Doc Franklin, the fancy boots he wore with the flaps over the toes?
35,000 feet yükseklikte Newfoundland'in üzeri.
35,000 feet flying southwest over Newfoundland.
Her milletten ve renkten insanla kavga ettim. Ve üzeri yeşil yıldızlı, pembe, çalıntı bir araçla etrafta dolaştım.
I fought with men of all colors and nations, and I drive around in a stolen pink car with little green stars.
Zar zor dükkan açmak için para biriktirdim..... fakat akşam üzeri bu tasdikli faturayı akşamüzerine kadar götürmezsem..... dükkan kapanmak zorunda kalacak.
I managed to raise some money for the shop... but if I don't get the certified bill there by sundown today... the shop will have to go out of business.
Bu sabah yağmur ve sulusepken kar yağmıştı. Ama stadın üzeri muşambayla örtüldüğü için zemin koşulları şu an oldukça iyi.
We had rain and sleet this morning but the field was covered with a tarpaulin so the footing down there is fairly good.
Bir akşam üzeri, yaklaşık 2000.
And then one afternoon as I took my first sip of what must have been my 2,000th beer,