Üzüntü Çeviri İngilizce
1,249 parallel translation
Suçluluk duygusu, üzüntü ya da tıbbi kaygı yok. O ölünce kimse ağlamaz.
No guilt, no worries... no medical benefits.
Sokaklar, üzüntü ve acı için alınabilecek ilaçlarla doluydu ve biz onların hepsini aldık.
The streets are awash with drugs you can have for unhappiness and pain and we took them all.
Ama anlatmak istediğin açık olmalı, ne şüphe ne de tereddüt olmaz.Onun hayal kırıklığı için alçakgönüllü bir üzüntü.
But your meaning must be quite clear, no doubts or demurs. Modest sorrow at his disappointment.
Bu hatalı bir davranış ve bunun için üzüntü duyuyorum.
It was badly done. And I am sorry for it.
"bildirirken büyük üzüntü duyuyorum".
"of the death of my aunt, Mrs. Churchill".
Beş polis memurunun bu sabah rüşvet almak ve uyuşturucu işine karışmaktan suçlandığını duyurmaktan üzüntü duyuyorum.
I'm saddened to announce the indictment this morning of five police officers on on charges of bribery and dealing in narcotics.
Sizinkilerin boşanmasından gerçekten üzüntü duyduk
We were so sorry to hear about your parents splitting up.
Yüreklerimizdeki üzüntü daha şiddetli ifade edilemezdi.
That the sadness in each of our own hearts does not express more poignantly?
Ama asıl bu işi yapmazsam, işte o zaman çok fazla üzüntü yaşayacağım.
But I'd be a hell of a lot sorrier if I just let it go.
Umarım çocukluğunuzda kaçırdığınız tüm şeyler için üzüntü duymazsınız.
I hope you will not feel badly about all the things of childhood you missed.
Sana yaptıkları yüzünden... büyük üzüntü duyuyorum.
I'm so sorry... that he did that to you.
Binbaşı Torres için üzüntü, göreceli bir kavramdır.
With Lieutenant Torres, "upset" is a relative term.
Ama bu gözyaşları, üzüntü ya da öfkeden değil bu tartışmayı yaşadığımız için.
But they are not tears of sadness or of anger but just of us having this discussion.
Arkadaşlarının kaybından derin bir üzüntü duyduğunu biliyorum.
I know you grieve deeply at the loss of your friends.
Memur Lawrence Smith'in anısına, bu Fleischmann Onur Madalyasını büyük bir üzüntü ve saygıyla Loretta Smith'e sunuyorum.
Officer Lawrence Smith, who died in the service of this great state.
" Yaşlı bir kadının üzüntü ve özlemleri
"An old woman experiences pain and yearning."
Her zaman onun ölmek zorunda olmasından üzüntü duydum.
I've always regretted that he had to die.
Bu üzüntü dolu bir an...
While this is a time...
O kış birçok Amerikan ailesinin evinde, gelen haberle birlikte büyük bir üzüntü yaşandı.
At home that winter, for many American families, the pain began with a call at the door.
Ayrılmak öyle tatlı bir üzüntü ki yarın olana kadar iyi geceler diyeceğim
Parting is such sweet sorrow, that I shall say good night till it be morrow.
"Ayrılık ne tatlı bir üzüntü."
- "Parting is such sweet sorrow."
Gerçek üzüntü nedir öğrenmek istiyorum.
I only want to know what true sadness is.
"Sayın Bayım, size Mr. Edward Barlowe namı diğer Kral Barlowe'un vefatını bildirmekten üzüntü duyuyoruz."
"Dear sir, we regret to inform you of the passing of Mr. Edward, a.k.a." King "Barlowe..."
İnanılmaz bir üzüntü.
Incredible sadness.
Dawson, "Jen'in terkettikleri" etiketini... taşımaktan üzüntü duyan biri gibi gelmiyorsun.
You don't sound like a guy who's disappointed in Jen's breakup etiquette.
Yani, neşe, üzüntü veya beklentim yoktu.
I mean, I didn't feel joy or sorrow or anticipation, I mean, I didn't feel joy or sorrow or anticipation,
- Ve cinsel kalbimde... Utancın parçası için bir üzüntü yok...
And in my carnal heart there's not a sorry shred of shame.
Seni daha önce ele alamadığım için müthiş bir üzüntü duyuyorum.
It's a great pity I didn't get'hold of you sooner.
Aslında çok üzüntü vericiydi.
Actually, that was pretty sad.
Cecilia bence çok üzüntü çekmiş.
Like, for Cecilia, I think she was just too sad.
- Buna üzüntü denir.
-'It's called grief.'
Bu adanın Japon sakinleri olarak ölümünden büyük üzüntü duyduk.
The Japanese people of the island are saddened by this loss.
Daha görmeden..... adını unutmak, onun gelmemesi,..... kendim ve Bay Whistler adına oldukça üzüntü verici bulduğum bir durum oldu.
before he even saw it. For, you see, he never appeared. A fact which I find most upsetting, both on behalf of myself and Mr. Whistler.
Kilrathi ile yapılan bütün diplomatik... görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlandığını bildirmekten... üzüntü duyuyorum.
I regret to report... that all diplomatic avenues with the Kilrathi... have been exhausted.
Bu kasabaya sadece... üzüntü getirmiş olacaksın.
You brought back the one thing... that could tear the heart out of this place.
Eric'in skorları ile başlayalım. Çok üzüntü verici olacak.
Let's start with Eric's scores cos it's gonna be so sad.
Nandinin'nin kaçmasının ne kadar üzüntü verdiğini göreceksin.
You'll understand how I feel when Nandini runs away with someone.
"İkimizde üzüntü içindeyiz."
"Sorrows one gets"
"Gözyaşı ve üzüntü, keder ve dertlere düştük."
"Tears and sorrow, grief and grievances it entails"
Tüm hayatını üzüntü içinde mi geçirmek istiyorsun?
Do you want your son to live in sorrow just to please the world?
Seni kaybetmekten çok üzüntü duyarız.
We should be terribly sorry to lose you.
Okul değiştirdiği için üzüntü dolu bir sabah geçirmiş.
She's had a trying morning with the trauma of changing schools.
Daha acı ve üzüntü veren ayrılıklara şahit oldum.
I've witnessed far more treacherous and nefarious exits than that.
Onu içeride görür ; samuray garip bir üzüntü ve sessizlik içerisindedir.
He shows him inside. The samurai seems strangely sad and quiet.
Hayatına çok fazla üzüntü getirdim.
I bring so many bad feelings in your life
Sorumluluktan kaçıyorlar ve bu üzüntü verici bir durum.
They're all about avoiding liability. That's sad.
Yani nasıl bir Tanrı bu kadar acı ve üzüntü dolu bir dünya yaratır?
I mean, what kind of diety creates a world that is so full of suffering and so full of tragedy.
- Karmaşık üzüntü denen şeyin belirtilerini yaşıor olabilirsin.
- It's possible that you're experiencing symptoms called complicated grief.
Size bunu söylemek bana büyük üzüntü veriyor ancak oğlunuz Aaron... ... ciddi bir şekilde yaralanmış.
I'm very sorry, but your son, Aaron, was very seriously injured and he died.
Tek sorunu üzüntü mü?
My baby's just sad?
Tek üzüntü ise..
Emulate every quality of your brother.