English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Ş ] / Şemsiye

Şemsiye Çeviri İngilizce

801 parallel translation
İçlerinden birisi, şemsiyesiyle mantarın boyutunu karşılaştırır. Fakat şemsiye birden kök salar, yavaş yavaş devasa boyutlu bir mantara dönüşür.
One of them opens his umbrella to compare its size with the mushroom, but the umbrella suddenly takes root and transforming itself into a mushroom starts growing attaining gigantic proportions.
Bu olağanüstü yaratık, kendini savunan gökbilimcilerden birini sıkboğaz eder. Bir şemsiye darbesiyle Selenit binlerce parçaya dağılır.
A fantastical being rushes on an astronomer who defends himself and with a stroke of his umbrella the Selenite bursts into a thousand pieces.
Bu yüzden, her zaman şemsiye taşıdığınızı tahmin ediyorum.
I have to figure that you always carry an umbrella.
Şemsiye, evet efendim.
The umbrella, yes, sir.
İşe yaraması için bir şemsiye mevsim bulutlarının ilk çarpışmasında el altında olmalıdır.
In order to serve, an umbrella must be available at the first collision of seasonal clouds.
Öyleyse, gerektiğinde hemen kullanmak için şemsiye nerede durmalıdır?
Where then should one keep an umbrella ready for instant use?
Bu nedenle katil, yanında bir şemsiye getirir.
So the killer brings an umbrella with him.
Bir tabancayı gizlemek için şemsiye mi?
An umbrella to conceal a gun?
Bu şemsiye örneğin, tertemiz.
Now, this umbrella, for instance, is quite unmarked.
Şemsiye ne için?
- What's the umbrella for?
Şemsiye konusunda beni düşünme.
No consideration for me.
Şemsiye!
Umbrella!
- Şemsiye!
- Umbrella!
Burada bekleyin, gidip şemsiye getireceğim.
Wait here, I'll go fetch an umbrella for you
Şemsiye isteyen kim?
Who needs an umbrella?
Şemsiye getireceğim, bekleyin burada.
I'll get that umbrella, wait here
Dün akşam Sagami-ya'dan ödünç bir şemsiye almıştım.
I borrowed an umbrella from Sagami-ya last night
- Şemsiye hep taşır mısın?
- Do you always carry an umbrella?
Evde şemsiye açmak uğursuzdur.
Standing under an open umbrella inside, bad luck.
- O şemsiye 11 yıllıktı.
- I've had that umbrella 11 years.
- Bir şemsiye bulmaya.
- To get an umbrella.
Bir şemsiye ödünç vermeni mi?
You lend an umbrella -
O sadece bir şemsiye değildi.
It's not the umbrella!
Bir keresinde şemsiye yerine gülücüğümü kullandım.
Once I tried to let a smile be my umbrella.
Şemsiye veya yağmurluk almadığını biliyordum. Sevgilim.
I knew you didn't have an umbrella or raincoat.
Bir dahaki sefere eline şemsiye de alırsın.
You'll be carrying an umbrella next.
Şimdi farz edelim ki elindeki şemsiye bir tüfek.
Now, let's pretend that umbrella of yours is a shotgun.
Onun yerine bir şemsiye almalıydın.
- You should have brought an umbrella
- Niye şemsiye aldın?
- Why the umbrella?
Bir de, Paris'te doküman çantası ve..... şemsiye taşıyamazsın.
And another thing, never a briefcase in Paris and never an umbrella. There's a law.
Paris'te şemsiye taşımayacaksın ve..... ilk gün muhakkak yağmur bulacaksın.
Never an umbrella in Paris, and under all circumstances rain the very first day.
Size şemsiye getiriyordum.
I was bringing you an umbrella.
Yüz tane? Ya Şapka, ayakkabılar ve şemsiye.
A hundred, with hats and shoes and parasols to match?
Şimdi bir düzine yeni şemsiye alabilirim.
NOW I CAN BUY A DOZEN NEW ONES.
Melon şapka ile sürgün edilip, çay koyup, şemsiye tutan diğer sürgünler ile orada olsaydık neler yapardık diye konuşuyor olurdum.
I'd be an exile in a bowler hat, sipping tea, and carrying a rolled umbrella... talking with the other exiles about how much we could do if we were only there.
Kız kardeşinden şemsiye alırsın, yumurta çırpıcı alırsın. Halhal değil.
From a sister you get an umbrella, or an eggbeater, but not an anklet.
Bütün çalışan uçaklar havalanacak. Onların üzerinde büyük bir şemsiye açacağız.
We'll put all operational planes into the air... give'em the biggest umbrella we can.
4000, bi de şu üç şemsiye.
4,000 and you throw in these three umbrellas.
- Neden şemsiye aldın?
Well, what have you got an umbrella for?
Şemsiye ne işe yarıyor?
Why the umbrella?
Eh, yağmur yağarsa şemsiye satın alırım.
Well if it rains, I'll buy an umbrella.
O işi 5 yıl önce almalıydım. Buna hazırdım. Kendime şemsiye bile almıştım.
- Should have had that job five years ago.
Kendinize çukur kazıyorsunuz ve onlara bir şemsiye verip kıçınızda açtıracaksınız.
You are cutting a hole in yourselves for them to stick in a hot umbrella and open it wide!
Şemsiye nerede? Şemsiyem nerede?
Where's the umbrella?
Bu da ne? Bir şemsiye!
I'm the whore?
Şemsiye gövdesi.
Umbrella frames.
Şey, bu bir şekilde beni şemsiye gövdesi yapmaktan alıkoydu.
Well, it led me away from umbrella frames, for one thing.
Şemsiye.
- I've done all I can. Well, let's see.
Bir de şemsiye getirseniz iyi olur.
Don't you have an umbrella?
Neden şemsiye kullanıyorsun bu güneşte.
Why an umbrella, the sun schiint.
İşte, şemsiye inişi kolaylaştırıyor.
And the umbrella makes for a soft landing.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]