Şımarık Çeviri İngilizce
1,336 parallel translation
- O şımarık fahişenin teki, Ludvig.
- No, she's a spoiled bitch.
Bu şımarık bir sağ dönüş.
- That was a nasty right turn!
Lanet olası şımarık sürtük.
Fucking spoiled bitch.
Onlara şımarık bebekler dedim. Onlar da beni işten attı.
So I called them "spoiled babies," and they fired me.
Sonunda Vali onu parçalara bölecek çünkü... senin bu şımarık müsrif, parti çocuğun, hatasını kapamak için fantezi planlar yaptı.
In the end, the mayor will tear him apart. Because of your boy. This fatuous, debauched party boy playing out a fantasy of'60s glory.
- Küçük, şımarık, zengin kızsın demek.
- Means you're a spoiled, little rich girl.
Kabul, yaşamın şık yanlarını seviyor olabilirim, ama şımarıklık?
Granted, I might appreciate the finer things in life. But spoiled?
Siz sadece bir grup şımarık ve aptal çocuksunuz.
You're just a bunch of silly, ridiculous children.
Şu şımarık ve sarışın olandan mı bahsediyorsun?
Like, naughty girl, kind of nice girl, blondie stripper April?
Seni şımarık. Şımarık çocuk.
You naughty, naughty boy.
Ve Hoop da şımarık bir erkek çocuğu gibi.
And Hoop is the spoiled boy.
Şımarık çocuk,..
The spoiled boy,..
Hiçbir yere götüremem, Bay Şımarık.
Are you a party animal now? Can't take you anywhere - Mr Popular!
Sizin gibi şımarık çocuklar ne bilir savaşı...
Spoiled kids like you who never knew war are...
- Sizin gibi şımarık çocuklar ne bilir savaşı...
Spoiled kids like you who never knew war are...
o iki şımarık çocuk birbirlerine aşık olamazlar o ikisi için aşk, tanrı tarafından unututulmuş bunu kim hak eder?
Two spoiled kids can't love Love is for those forgotten by God Who deserve it
Bence, o şımarık ve zamanla güzelliği solacak.
I think she's spoiled and her looks are going to fade.
Ben ise şımarık çocuklar gibiyim.
I'm just all messed up right now.
Şımarıklık etmiyorsun. Ağabeyin için endişelenmen şımarıklık değil.
You are not messed up. lt's not messed up to worry about your brother.
Çok şımarık.
He's smarmy.
15 yaşında şımarık bir kız olsaydın nereye giderdin?
If you were a teenage girl, where would you disappear?
15 yaşında bir kız olsaydım, şımarık ya da uslu fark etmez, evden dışarı çıkmazdım. Kendimi izlemekle meşgul olurdum.
Oh, listen, if I was a teenage girl I'd never leave the house.
Bu da benim gibi şımarık, küçük zengin bir kızın bütün yaz çalışanlarla arkadaşlık etmesini açıklıyor sanırım.
That must explain how a spoiled little rich girl like me ended up fraternizing with the help.
Ve aynı şekilde, biliyorsun, eğer birisi senin hakkında eleştiri yapar ya da seni sözle taciz ederse, ya da sana vurursa, şımarık küçük Prenses,
And just so you know, if someone had criticized you, or insulted you, called you a stuck up, arrogant little Princess,
Ne kadar şımarık olduğunu görmedin.
You didn't see how brazen she was.
Biz dünyaya yeni bir hayata başlamaya, şişko, şımarık çocuklar yetiştirmeye dünyalı çamaşır iplerine bolca iç çamaşırı asmaya, dünya hayalini yaşamaya geldik.
We come to Earth to start new life, raise fat, spoiled Earth kids... Hang many underwear from Earth clothesline, live Earthican dream.
Para konusunu bu kadar umursadığım için üzgünüm ama ben senin gibi şımarık, zengin bir kız olarak büyümedim.
I'M SORRY IF YOU FEEL THAT ALL I CARE ABOUT IS MONEY, BUT I DIDN'T GROW UP A SPOILED LITTLE RICH GIRL, LIKE YOU.
Böyle şımarıklıklar artık pek görünmüyor.
You don't see sass like that anymore.
- "Şımarıklık" demeyi bırak.
- Stop saying "sass."
- Şımarıklık.
- Sass.
Benim şımarık bir velet olduğum önyargısına takılıp kalmışsın.
You're stuck on your first impression, that I am some spoiled brat.
Kızma ama, onun gibi şımarıklardan daha iyilerine layıksın.
Not for nothing. You deserve more than that stick-up-his-ass preppy. That's all.
Hayır, affedilmez olan beni bebeğimden mahrum bırakman hem de bencil, şımarık isteklerin yüzünden.
No, what's unforgivable is you denying me my baby... because of your own selfish, spoiled needs.
Şımarık velet!
Spoil sport!
Senin işin bu evde kalmak... ve beni rahat ve şımarık hissettirmek...
Your job is to stay here in my home... and make me feel pampered and relaxed... at all times.
O kadının ne kadar şımarık olduğu umrumda değil.
I don't care how nasty that woman is.
Evet, seni küçük zeki şımarık, sen öldürdün beni ve şimdi... işte buradayım.
Yes, you clever little minx, you killed me and yet... here I am.
Şımarık çocuk seni.
You are nothing but a minx-ish minx.
O şımarık yumurcaklardan mı?
With all those spoilt brats?
- O şımarık bir çocuk.
- He's a spoiled child.
Şımarıklık yapma.
Now, don't sass me.
Seni şımarık!
Spoiled brat!
Ben senin gibi şımarık değilim!
Spoiled brat!
Saygı duyulan bir iş... materyalist küstah bir eş... ve şımarık çocuklar.
CEO of Yuje Chemical That's him. He's the leader.
- Bunun şımarıklık olduğunu söylemek... bu filmi yapmanın... fazla iyi olurdu.
All right, here's where you're going. To say that this is self indulgent to make this movie, that's too good.
Ve bayan sende onu gözyaşlarınla şımarık yapmışsın!
"And you've spoilt him, ma'am, hanging on every teardrop of his."
- Şımarık seni.
- Spoilsport.
- Siz müzisyenlerde çalmadan önce... şımarıklık yaparsınız değil mi?
- You musicians indulge too before you play.
Harvard'dan atılmış, şımarık kız rolünde.
Harvard dropout, totally spoiled.
Şımarıklığımı ve kabarık saçımı görmüyormusun?
Nothing about my pert and bouncy hairdo?
karıştırma Juliet evlilik aşk demek değildir aşk da evlilik değildir hayır ben ikisini de istiyorum istiyorum, istiyorum... çok şımarık bir kızsın evet, belki ama ikisini de istiyorum oh, Juliet
And you loved him? You're confusing things, Juliet Love is not marriage and marriage is not love