Aynasız Çeviri İspanyolca
756 parallel translation
Hey, aynasızın elindeki de ne?
Verán lo rápido que... ¿ Qué hace ese inútil allí?
Bu aynasızın ne işi var burada?
¿ Qué quiere ése aquí?
Senin gibi bir aynasız asla Rico'ya kelepçe takamaz.
Ningún policía como tú esposará a Rico.
Senin gibi bir aynasızın bana asla kelepçe takamayacağını söylemiştim.
Te dije que un policía como tú nunca me pondría las esposas.
Ellerini onun üzerinden çek, seni lanet aynasız!
¡ Tranquilo! ¡ Tranquilo! ¡ El policía mandón!
Geri gidin! Bak! Baş aynasız!
¿ Te gustaría esto, te gustaría?
Hey, aynasız o çam yarmalarına uzaylı olduğumu söyle!
¡ Eh, pies planos! ¡ Dile a esos bestias que soy extranjero!
Aynasızın biri San Francisco'nun en fenalarından hem de.
Es un poli, el más duro de San Francisco.
Aynasız anahtarı bu cebine koydu.
El poli lleva la llave.
Kocam olacak aynasız kendini zeki sanıyor, ama ben ondan bir adım öndeyim.
Me casé con un poli que se cree muy listo, pero yo siempre voy por delante.
Tüfeği çevir aynasız.
No me apuntes, madero.
Orada banyo yok, seni aynasız.
Que ahí no hay ducha, poli.
Hadi, aynasız.
Vamos, polizonte.
Kızın ölmesine izin mi vereceksin yada benim? Hadi aynasız! Gelde kurtar kızı.
¿ Vas a darle tú o lo haré yo?
Seni gidi soğuk nevale aynasız seni!
Policía cara de piedra.
Aynasız geliyor.
Viene la justicia.
Aynasız eğri yürüyor olmalı.
Ese poli no caminaba derecho.
Hey, aynasız!
¡ Ey, polizonte!
Aynasız argoda profesör anlamına geliyorsa, o zaman ben aynasızım.
Si poli es la palabra para profesor, entonces soy un poli.
Öyle mi, aynasız?
¿ Yo, polizonte?
Sen öyle diyorsun aynasız!
¡ Eso es lo que tú te crees!
- Sadece bir aynasız. Tanıyorum.
Sólo es un "pies planos", lo conozco.
Aynasızın duyabileceği şekilde söyle.
- Más alto. ¡ Que le oiga el policía!
- Ağır ol aynasız.
- Cuidado, policía.
- Kim demiştin aynasız?
- ¿ De quién? - De Velma.
Ben'Manda'diye birini tanımıyorum aynasız.
Yo no conozco a ningún Moose.
Bir aynasız.
Un sabueso.
- Adın ne, aynasız?
- ¿ Cómo te llamas, polizonte?
Burada ne kadar bekleyeceğiz, aynasız?
¿ Cuánto tiempo tenemos que esperar aquí, polizonte?
Ve bana da aynasız deme.
¡ Y no me llames polizonte!
Ona aynasız demememizi istiyor.
No quiere que le llame polizonte.
Biz de sigara içebilir miyiz, aynasız?
¿ Me das un cigarrillo? ¡ Polizonte!
Sağ ol, aynasız.
Gracias, polizonte.
Hey, dur bir saniye aynasız.
¡ espera un momento!
Üstünü ara aynasız, silahı var!
Tenga cuidado, lleva una pistola.
- Eller yukarı, aynasız.
- No se mueva, policía.
Burada hiç aynasız yok.
- La policía no anda por aquí. - Denos un penique.
- Burada hiç aynasız yok.
- ¿ Qué? - Por aquí no anda la policía.
Ya da kırışık pantolonlu, eski püskü ceketi olan aynasızın tekine dönerim.
Y usted acabará como un gordo con una chaqueta horrible y unos pantalones arrugados.
Aynasız değilim. Silahlı soygun da yapmıyorum. Endişeye mahal yok.
No soy poli y esto no es un atraco, así que no tienes que preocuparte por ninguna de las dos partes.
Sana zeki olduğumu ispatlayacağım, aynasız.
Te voy a demostrar que soy astuto.
Bu ense vuruşuydu, aynasız. Kesinlikle kural dışı.
Es el golpe del conejo, polizón, y está terminantemente prohibido.
Her yer aynasız kaynıyor.
Hay "polis" por todas partes.
Çekil yoldan aynasız, hadi.
Sal del camino, policía, vete.
Bir aynasızın blöf yapmasını izlemekten... daima zevk almışımdır.
Siempre es un placer que un policía meta la pata.
O aynasız telefon numarasını öğrenecek.
Habrá apuntado el número.
Şu adi aynasız.
Ese asqueroso policía.
Şu aynasızın biraz aklı olsa, parayı alıp bizi bırakırdı.
Si el madero tuviera materia gris, los habría tomado y nos habría dejado.
Aynasız damladı.
La policía.
Belki bu sefer iki aynasızı haklarlardı!
Quizá esta vez puedan atrapar un par de policías.
- Şerefsiz aynasız!
Maldito policía.