Aç mısın Çeviri İspanyolca
7,583 parallel translation
- Aç mısın? - Hayır.
- ¿ Tienes hambre?
Aç mısın?
¿ Tienes hambre?
- Aç mısın diye merak etmiştim.
Sólo quería saber si tenías hambre. - no Una fecha.
Aç mısınız?
¿ Tienes hambre?
Bebeğim, aç mısın?
¿ Tienes hambre, nena?
Aç mısınız çünkü masamdaki tabağımda yenmemiş bir tavuk var.
¿ Tienen hambre? Porque en mi mesa tengo un pollo que no comí.
- Aç mısın?
- ¿ Tienes hambre?
Aç mısın, dostum?
¿ Tienes hambre, mi amigo? ¿ Mucha hambre? Entremos.
- Aç mısın?
¿ Hambriento?
Aç mısın?
- ¿ Tienes hambre?
Aç mısınız?
¿ Tienen hambre?
Siz aç mısınız?
- ¿ Ya comieron?
Brayn, Claire aç mısınız?
Bryan, Claire, ¿ tienen hambre?
- Gerçekten aç mısın?
¿ De verdad tiene hambre?
Susan, aç mısın?
¿ Susan, tienes hambre?
- Bilmiyorum. Aç mısın?
No sé. ¿ Tienes hambre?
- Aç mısın?
¿ Tienes hambre?
Dur biraz şansım açılsın. Yağlanmış. Kafan yağlanmış.
Lo voy a frotar para la buena suerte.
- Bunu ona açıklamaya hazır mısın?
¿ Estás lista para explicarle todo esto a ella?
O sadece sporcuları değil.. Onların tıpa bakış açısını da değiştiriyor. O ayrıca dünyayı değiştiriyor ve herkese yardım ediyor.
No solo está cambiando a los atletas y cómo ven la medicina... está cambiando el mundo y ayudando a todos.
Don vurduğunda, biz organik tarım yapanlar, buz keseriz çünkü, kelimenin tam anlamıyla bitkinin yapraklarını sıyırıp döker, Böylece hasat zamanı, olgun kapsül açılmış olur ve pamuk buradan çıkar ve bu kısımlarda neler olduğunu görebilirsiniz
A medida que llega la fuerte helada, como agricultores orgánicos, esperamos esa helada porque eso literalmente deshoja, le quita las hojas a la planta, de manera que cuando cosechamos, se abren las cápsulas que están maduras,
- Bir açıklama yapacak mısın?
¿ Me vas a dar una explicación o no?
Ayağımın acısından- - Neyse.
Mi pie se siente como si se fuera a caer...
2.Dünya Savaşı'ndan, sanki kendiniz kazanmış gibi bahsedecekseniz nerede görev yaptığınızı açıklığa kavuşturalım.
Si quieres hablar de la Segunda Guerra Mundial, como si la hubieras ganado tú, que quede claro dónde estabas.
Atıfta bulunduğunuz kişileri açıklar mısınız?
Díganos qué individuos conocía.
- Siz iki aşkkuşları hizmete açık mısınız?
¿ Está abierto, tortolitos?
Bence açık bir şekilde toplumumuzdaki, kültür seviyemizdeki kurumlarımızdaki bozuklukları ve kusurları görebiliyoruz bunların kabul görmüş çerçevelerin dışında çalışılarak düzeltilmesi gerek.
Y fallos en nuestra sociedad, en nuestro nivel de cultura, en nuestras instituciones Que van a tener que ser corregidos operando desde afuera de la estructura.
Bu akşam benim için kapıyı açık bırakır mısın?
¿ Prometes que dejaras la puerta abierta para mi esta noche?
Sanırım çok yakın olunca, hayata bakış açımızın farklı olduğunu unutuyoruz ama ikisi de işe yarıyor.
Creo que porque nosotros somos cercanos, nos olvidamos a veces que tenemos diferentes puntos de vista de la vida, pero ambos funcionan.
Onun bakış açısını tam olarak kavrayamamıştım. Hatırladığım kadarıyla okurken derslerine ve okuldaki çalışmalarına çok fazla odaklandığını ve belki de arzu ettiği sosyal çevreyi edinemediğini düşünüyordu.
Sabes, nunca entendí esa perspectiva, y recuerdo que pensaba, bien se centraba mucho en sus estudios en la escuela y tal vez no estableció los lazos sociales que hubiese querido para,..., estar en una escuela.
Kafam karışmıştı ama gözlerimi hâlâ açık görüyordum. Kendimin zar zor nefes almasını duyuyordum. Ki uyku felci saldırısı olduğunda, yaptığım buydu.
Y ahora estoy confundido, pero tambien tenias mis ojos abiertos, y luego me escuche a mi mismo tratando de respirar, que es lo que hago cuando tengo un ataque de paralisis.
Dün gece yazdığım kendi kendini yenileyen algoritma durmadan güncelleniyor tüm potansiyel bakış açılarını gözden geçiriyor.
El algoritmo auto perpetúa escribí anoche está en constante actualización, revisión de todos los puntos de vista posibles.
Ve ortağım şunu anlamıyor ki savunma avukatları olarak masum ruhların kollarımıza düşmesini bekleyerek ışıkları bile açık tutamayız.
Y mi socio no logra reconocer que, como abogados defensores, nunca podremos sobrevivir si esperamos a que una horda de inocentes caiga en nuestros brazos protectores.
Dedeyle denize açılmaya hazır mısın?
¿ Listo para navegar con papá?
Çok akıllısınız bu yüzden size düzgün bir şekilde açılayacağım.
Eres sensato, así que te lo voy a explicar.
Ama ikisinin arasında, acı ve kopmanın mükemmel bir karışımı var.
Pero entre las dos, está la mezcla perfecta de dolor y disociación.
Bak anlaşılan o ki ; bu geceki güvenlik görevlileri toplantısında açılış konuşmasını ben yapacağım.
Parece que yo voy a dar el discurso inaugural esta noche... en la convención de oficiales de seguridad.
Şimdi, madem yardımcınım direkt söyleyeceğim. Sosyal yetenekleriniz üstünde çalışmalısınız, bayan çünkü sosyal açıdan becerikli diyebileceğim biri değilsiniz.
Ahora que soy tu compañero, quiero decir que deberías trabajar tus aptitudes sociales, porque no eres lo que llamaría sociable.
Açığa çıkmadığımız taktirde yapabileceğimiz uygulamaların bir sınırı yok.
Las aplicaciones son infinitas... Pero no será así si somos expuestos.
6 aydır başkansın ve altını çizmek istiyorum. İşsizlik aldı başını gitti. Çin'le dış ticaretimizdeki açığımız arttı.
Hace seis meses que es presidente y, no quiero equivocarme ha subido el desempleo, el déficit comercial con China ha aumentado el número de leyes vetadas se ha disparado.
Yılbaşında açık mısınız?
¿ Abren en Navidad?
Aklınızdan ne geçtiğini biliyorum efendim ancak içiniz rahat olsun. Bu meseleye yönelik bakış açım halen tarafsız.
Sé lo que piensa, pero le aseguro, señor mi juicio, en lo que respecta a esta misión, sigue intacto.
Kapıyı açıp kızgınca arkamdan çarpar mısın acaba?
¿ Te importaría abrir la puerta y después azotarla detrás de mí de forma molesta?
Radar, açıklar mısın?
- Radar, ¿ qué pasa?
DWI. açılımı "driving while intoxicated" olan amerika sınırları içinde sarhoş araba kullanırken polislere yakalanırsanız yiyeceğiniz damga..
Conducir bajo los efectos de las drogas.
Bekle, Flaming Lips'in açılışını mı yapacaksın?
Espera... ¿ Tú abrirás para Los Labios de Fuego?
İki bakış açısını da anlıyorum. Fakat tek başıma dua etmeli ve Tanrı'nın arzusunu anlamaya çalışmalıyım.
Entiendo los dos puntos de vista, pero debo rezar a solas y tratar de... y tratar de descubrir la voluntad de Dios.
Açıkçası paranın geldiği kısım da orası.
Bueno, claramente ahí es donde está la pasta.
Billick'e bunun lanet olası bağış için olduğunu açıkladın mı?
¿ Explicó que Billick que esto es para follar caridad?
Hayır, Sara'nın acısını unutmak için bir yetime bağlandım.
No, para olvidar el dolor de la separación de Sara.. ... me asocié con un orfanato.
Eski sınıf arkadaşın olarak, şunu açıklığa kavuşturayım.
Como tu antiguo compañero de clase, seré claro.