Açıktı Çeviri İspanyolca
8,590 parallel translation
- Televizyon açıktı.
El televisor estaba encendido.
Mesaj oldukça açıktı.
El mensaje era muy claro.
Doğanın buluntuları hakkındaki yasa çok açıktır.
La ley es muy clara acerca de encontrar cosas como esta.
- Hayır, bir şey oldu açıktır.
Está claro que algo ocurre.
Kız için istediğim miktar konusunda açıktım.
Dejé claro el precio por la chica.
Dünden alınan dersler açıktı.
Las lecciones de ayer son claras.
Gözleri açıktı, ama beni göremedi.
Sus ojos estaban abiertos, pero ella no podía verme.
Önceden söylemiştim ve gayet açıktım.
Porque ya lo dije una vez, y fui muy claro.
Kaptan Paletli evet, kılıçtan mürettebat koyacağız an bu gemi değil er eğer,, bölgenin açıktır?
En el momento en esta nave está libre de la zona, si no antes, Capitán Vane pondrá a la tripulación a la espada, ¿ no?
- Gayet açıktım.
Lo dejé muy claro.
- Ön kapı açıktı.
La puerta principal estaba abierta.
Emirlerim gayet açıktı.
Mis órdenes estaban claras.
Açmaya çalıştım ve açıktı.
Lo intenté, y estaba abierto.
Kapılarımız sonuna kadar açıktır.
Nuestras puertas están abiertas.
Pablo'nun kaçıranlara mesajı son derece açıktı.
El mensaje de Pablo a los secuestradores era simple :
İçeri daldım.Kapı açıktı.
Estaba abierto.
Evdeki bütün kapılar açıktı.
Todas las puertas de la casa estaban abiertas.
- Liam'ın penceresi açıktı.
La ventana del dormitorio de Liam.
Karnım acıktı.
Tengo hambre.
Acıktıysan yandaki striptiz kulübünde büfe var.
Si tienes hambre, preparan un desayuno tipo bufé en el club de striptease de al lado.
Acıktı herhalde.
Niña hambrienta aquí.
- Acıktım.
Tengo hambre.
- Şimdi acıktın mı?
¿ Tienes hambre ahora?
Acıktım.
Tengo hambre.
Çok acıktım.
Tengo mucho hambre.
Stan market alışverişini senin yapman gerektiğini söylüyor. - Acıktınız mı?
Stan cree que tú deberías hacer la compra. ¿ Tenéis hambre?
Sanırım biraz acıktım.
Sabes, tengo hambre.
Elbette acıktın, Patrick.
Apuesto a que sí, Patrick.
- Olanlara bak. Yürür giderim diyerek seni tehdit ettim, sen de dayandın ve acıktın ve 15 milyon dolarlık anlaşmaya ulaşmayı başardın.
Amenacé con retirarme, les dio hambre... y consiguieron un trato de $ 15 millones.
Ne susadım, ne acıktım, ne de hayattayım.
No tengo sed, ni hambre, ni ganas de vivir.
Acıktım.
Estoy muerto de hambre.
Ben de acıktım, yiyelim hadi!
Me está dando hambre, comamos.
Acıktığımın farkında bile değilim.
No me había dado cuenta del hambre que tenía.
- Bizim karnımız acıktı. Bir şeyler yiyelim mi?
- Tenemos hambre, ¿ qué podemos comer?
- Acıktın mı?
- ¿ Tienes hambre?
O... ormanda ortaya çıktı. Çok acı çekmiş.
Ella... sufrió de exposición en el bosque.
Ama o zamandan sonra açığa çıktı.
Pero desde entonces, ha sido... revelador, ¿ sabes?
- Çoktan acıktı.
- Ya está.
Bence Menti acıktı.
Creo Menti de hambre.
- Ben şimdi acıktım ama.
- Tengo hambre ahora.
Bence Bogotá havaalanına girerken açığa çıktı.
Creo que lo ficharon cuando llegó al aeropuerto en Bogotá.
Kamera her şeyin üzerine çıktığında, kimin bakış açısından bakarsınız?
¿ Qué punto de vista se representa cuando cortás a un plano desde arriba?
Bana aldığın marihuananın muhteşem kokusunu hisset diye. Acayip acıktım. Hadi buraya gel.
Para que te llegue un poco del olor de la marihuana que me compraste, es buenísima... me dio un hambre...
Acıktım yahu. Yemek yapalım mı?
Creo que tengo hambre, ¿ hacemos algo de cenar?
Buna ilaveten buradaki gizli planımız açığa çıktı.
Dicho esto, nuestro plan secreto ha sido descubierto.
Ben... Ben acıktım.
Quiero... tengo hambre.
Çünkü acıktım.
Porque me muero de hambre.
- Affedersiniz kapı açıktı.
Lo siento, la puerta estaba abierta.
Pencere açıktı.
La ventana estaba abierta.
Acıktım ben.
¡ Tengo hambre!
- Acıktın mı?
¿ Tienes hambre?