Ağlıyordu Çeviri İspanyolca
912 parallel translation
Niye ağlıyordu?
- ¡ Ahjusshi! ¿ Por qué estaba llorando?
Odaya girdiğimde büyükannenin resmine bakıp ağlıyordu.
He entrado en el cuarto y estaba mirando un retrato de la abuela, llorando.
Kızgınlıktan durmadan ağlıyordu.
Se enfadó y empezó a llorar.
Saçları dibinden kesilmişti ve hiç durmadan ağlıyordu, birisi ona dokunduğunda ise, köpek yavrusu gibi titriyordu.
Sin pelo, llorando sin parar, y si alguien la tocaba, temblaba como un perro mojado.
Ağlıyordu, tıpkı şu an senin gibi.
Y lloraba igual que tú ahora.
O ağlıyordu, ağlıyordu
Hecha un mar de lágrimas
Ben evden çıkarken hala ağlıyordu.
Bueno, se acerca el momento. Casi ha ganado su subconsciente.
Sanırım ağlıyordu.
Y que estaba llorando.
Dışarı çıktığında kendinden geçmişti ; çığlıklar atıyor, öfkeden ağlıyordu.
Cuando abrieron la puerta estaba fuera de sí llorando y gritando de rabia.
Bir bebek ağlıyordu.
Un bebé llora
Karanlıkta oturmuş, Başı elleri arasında ağlıyordu.
Estaba escribiendo a oscuras, cabizbajo y llorando.
Apaçi kadınları oğulları için ağlıyordu.
Las madres apaches lloran por sus hijos.
Dün gece yatakta ağlıyordu.
Anoche lloró en su cama.
Birisi ağlıyordu.
Alguien está llorando.
Şehir merkezinden eve geldiğimde, burada ağlıyordu ve gece kalmasına izin vermemi istedi.
No lo sé Estaba llorando aquí cuando volví Creo que se peleó con su marido
Belki de ağlıyordu.
Puede que llorara.
Bugün eve geldiğinde hıçkırarak ağlıyordu ayrıca mobilyaları da tekmeliyordu.
Cuando llegó hoy, estaba llorando y no paraba de dar patadas a los muebles.
Erkekler, kadınlar, yaşlılar, önlükleri içinde gençler herkes kısa bir süre sonra hıçkırarak ağlıyordu.
Hombres, mujeres, ancianos, jóvenes... todos vestidos con sus mejores ropas, empezaron de pronto... a sollozar.
Sabah trene kadar nasıl eşlik etmiştik size kemanlar çalıyor, herkes ağlıyordu çok sevdiğiniz kralınız ülkesinden ayrılıyordu sanki.
Por la mañana, le acompañamos al tren al son de violines. y todo el mundo lloraba como cuando un rey muy querido deja su país.
Matsue ağlıyordu, gitmeyeceğini söylüyordu.
Matsue lloraba y decía que no quería irse.
Herkes ağlıyordu.
Lloró todo el mundo.
Sadece ağlıyordu. Hiçbir şey yemiyordu.
Cuando estaba un poco mejor, se sentaba al sol.
Ben evleniyor olduğum için ağlıyordu.
Fue porque me casaba.
O kadın, O-sei, ayrıldığımızda ağlıyordu.
Esa mujer, Osei, estaba llorando cuando nos fuimos.
Sweet River'dan ayrıldığım gün, küçük Pete ağlıyordu ve... Bana dedi ki :
El día que abandoné Sweet River, el pequeño Pete estaba llorando... y me dijo :
O ağlıyordu, ben de ağlıyordum...
Ella estaba llorando y yo también.
Ağlıyordu.
Estaba llorando, ya sabe.
Ağlıyordu.
Estaba llorando
- Ağlıyordu.
- Lloraba.
Dün gece erkek kardeşimiz askere gitmiş. Annem ağlıyordu...
Pues, nosotros despedimos ayer a mi hermano y mamá lloró a mares...
Bir an saldırganlaşıp bağırıyor... sonra zayıf yanı ortaya çıkıyor, ağlıyordu.
Igual gritaba... que se ponía a llorar.
Anne, Setsuko dün gece ağlıyordu.
Mamá, mi hermana estuvo llorando anoche.
Gece yarısı aniden uyandım uyandığımda ağlıyordu.
Me desperté a medianoche, y vi que lloraba.
Hüngür hüngür ağlıyordu.
No paraba de gimotear.
- Evet, ağlıyordu.
- Pues sí, ¡ y cómo!
Onu kollarıma verdi. Durmadan ağlıyordu.
La puso en mis brazos mientras yo lloraba.
Babam sık sık eve geç geliyodu. Annem devamlı ağlıyordu.
Yo era todavía joven entonces pero la recuerdo trayendo a papá a la casa muy tarde y a mamá llorando por ello.
Annem oradaydı. Zavallı bir biçimde ağlıyordu.
Estaba mamá, mamá que lloraba, pobrecita.
Acınaklı bir şekile çocukları için af dilercesine ağlıyordu.
Aullaba lastimera, como pidiendo clemencia para sus hijos.
İyi görünüyordu, ayaklarını sallıyordu... sakin görünüyordu... ve ayrıca ağlıyordu.
Parecía estar bien, pataleaba... aunque nevaba y hacía frío.
- Nasıl yani? - Ağlıyordu sanki.
Está llorando.
Ağlayan, Rachel'dı. Çocukları için ağlıyordu. çünkü artık onlar yoktu.
Era raquel llorando por sus hijos porque ya no estaban.
Ağlıyordu.
Ella lloraba.
Ağlıyordu, ben de onu alıp buraya getirdim.
Lloraba, lloraba... Lo traje pensando que tu...
Büyükbabam öldüğünde çok üzgündüm ve kuzenim de deli gibi ağlıyordu.
Escucha... Cuando enterramos a mi abuelo allá. Yo estaba triste, y mi prima lloraba desconsoladamente.
Ağlıyordu, çünkü bunun kendi hakkı olduğunu düşünüyor.
Se echó a llorar, porque lo quería para ella sola.
İnsanlar ayakta ağlıyordu.
La gente estaba paralizada, llorando.
Ağlıyordu.
Estaba llorando.
Kız kardeşim ağlıyordu.
Miraba el agua, pero pensaba :
Ve ağlıyordu. Ona rastlamam iyi oldu.
Fue una suerte que diera con ella.
Bir süre sonra geri geldi, hüngür hüngür ağlıyor, bağırıyordu.
Al rato ella ha vuelto. ¡ Cómo lloraba! ¡ Cómo gritaba!