Balık Çeviri İspanyolca
16,679 parallel translation
Balık tutma, Koğuş 4.
Sala 4, al puesto de los pescadores.
Balık ne kadar büyük olursa yakalamak için de o kadar çok sabır gerekir.
Cuanto más grande es el pez, más paciencia se necesita para atraparle.
Eğer bunu yapmazsan Maui bir balık gibi senin içini temizleyecek.
Si no lo haces, Maui te destripará como a un pez.
- Bir balık ağı.
- Mudanza.
- Balık ağı, biliyorum.
- Mudanza, lo sé.
- Evet, balık tutmak için.
Sí, para pescar.
- Balık tutma.
Pescar.
Balık tutuyorum.
Estoy pescando.
Oradaki bir balıkçı yüzlerce sıçanın gemiyi terk edip kıyıya doğru yüzdüklerini söylüyor.
donde un pescador asegura haber visto a miles de ellas dejando el barco y nadando hacia la orilla.
Ne için, sanki gelecekte balık ve patates kızartması yok muydu?
¿ Qué, no puedes conseguir pescado y papas en el presente?
Benim aklımda sen, bizimle denize açılan hiç yakalayamasam da bana balık tutmayı öğreten benimle Disneyland'a giden amcamsın.
En mi cabeza, eres el tío... que me llevaba en barco, que me enseñó a pescar, aunque nunca cumpliste lo de llevarme a Disneyland.
Balıkçılık.
Pescar.
Balık yağı falan?
¿ Aceite de pescado?
- Yine mi balık yağı?
- ¿ Aceite de pescado otra vez?
- Sadece balık yağında değil.
- No es solo el aceite de pescado.
Evet. Balık yiyorum aslında. - Ama ahtapot yemiyorum.
Sí, como pescado, pero no como pulpo.
Sarın ve balık haline getirin.
Lo llevaremos al frigorífico...
Hinrika Leifur'la balık halinde sorun yaşıyor. - Burası bitince hallederim o işi.
Hinrika está en la planta, tiene problemas con Leifur.
Nerede balık avlıyorsun?
¿ Qué estás haciendo aquí fuera?
Çocukları balık ve cips almaya gönderdim.
He mandado a los chicos a un "fish and chips".
Binanın pencereleri 1901 yılında o bölgede açılan orijinal Williamsburg balık pazarı için çizilen hareketli balık motifinden esinlenilerek yapılmıştır.
Los ventanales del edificio fueron creados por los estudios Tiffany con un alegre diseño con peces para la lonja original de Williamsburg, abierta en dicho lugar en junio de 1901.
Balık pazarından kalma bu küçük tatlı balıklar dükkanımızı kurtardı.
Estos preciosos pececillos de la lonja salvaron nuestro negocio y el restaurante.
Eskiden balık pazarı olan bir yerde çalıştığını bilmek çok garip.
Es raro que hayamos acabado trabajando en una antigua lonja.
Balık Jim! Hepimiz Balık Jim'i biliyoruz.
Bueno, todos conocemos a Jim el Pez.
Dün ölü balık gibi göründü.
Ayer, parecían peces muertos.
Balık avı.
Cazar para pescar.
Dereden mızrak ve kanca ile çıkartılıp sonra da yerde zapt edilecek kadar büyük balık.
Un gran pez. Necesita ser sacado de la corriente con una pica y un gancho, luego sometido en el suelo.
Aynı zamanda sinekle balık tutmak gibi biraz.
También es un poco como un anzuelo de pesca con mosca.
Sanki seni nehire fırlatıp çekerek balık yakalayabilirmişim gibi.
Puedes lanzarte a ti misma al río y atrapar un pez.
Balık gibi seni deşmemi engelleyen tek şey şu soylu dul.
Esa joven noble es lo único que me impide destriparte como un bacalao.
Sahip olduğum her şey sizin olsun. Balık ve yoksulluk.
Puede quedarse con todo lo que poseo : pescado y pobreza.
Üçüncünün içinde balık yok.
La tercera no tiene pescado.
Bir tümen askere yetecek kadar balıkla döndüğüne dair bir mucizeye tanık oldun herhalde.
Asumo que te encontraste con un milagro siendo que regresaste con suficiente pescado para una legión de hombres.
Üç ay boyunca bir balıkçı teknesiyle mültecileri Tunus sularıdan kurtardık.
Tres meses en un arrastrero en Túnez sacando refugiados del agua.
Bu arada balık sende kalsın be pis hayvan.
Y quédate el pez, animal inmundo.
- Balık tutmaya?
¿ Pescando?
Balık severim.
Me encanta el pescado.
Kesin konuşmuyorum ama şunlar balık yağına çok benziyorlar.
Porque no lo tengo claro, pero eso parece... un enorme montón de píldoras de aceite de pescado.
Üzgünüm balık adamlar, şehirde yeni şerif var.
Lo siento, chicos pescados, nuevo sheriff en la ciudad.
Balık avlamayı çok severdi.
Le encantaba pescar.
Evlat, sen bir balık yakalama "guru" susun.
Chico, eres un as de la pesca.
Bana da balık ayırın.
Guárdame un poco de pescado.
Büyük balık bir silah kaçakçısı.
Un pez gordo traficante de armas.
Benim aklımda yağlı balık ve çürümüş koyun etinden oluşan tamamen farklı bir fikir vardı.
Yo tenía una idea muy distinta con pescado y un carnero malo.
Evet, bana aldığım son nefesin onun kokmuş balık kokan saçlarının kokusu olacağını söyleyemezsin.
Sí. Mi último aliento no puede ser oliendo su apestoso cabello.
Büyük balık yığını.
Estoy aquí con clientes...
Ayrıca bir tanık buldum. Yerde yürüyen bir köpek balığı gördüğünü söyledi. İnsan köpek balığı.
Y yo tengo un testigo que dice que vio a un tiburón caminando sobre la tierra... un hombre tiburón.
- BalıkÖldüren kılıcını soruyor.
- Dígale a Mercer que su espada estará lista mañana una vez me ocupe de asuntos más urgentes. - Princeton.
Yanık pirinçli kömür balığı çorbası.
Es sopa de arroz quemado y abadejo.
- Yanık pirinçli kömür balığı çorbası.
- Sopa de arroz quemado y abadejo.
- Sonra da yanık pirinçli kömür balığı çorbası geldi aklıma.
Recuerdo esa sopa de arroz quemado y abadejo.