Baston Çeviri İspanyolca
464 parallel translation
Fildişi saplı bir baston?
¿ Un bastón con empuñadura de marfil?
Birisi "sağlık" der demez Doc Livingstone "sarı humma" diye birden parlıyor ve, baston kırarcasına haykırıyor.
Tan pronto como alguien dijera "salud" ahí saldría el Doc Livingstone ondeando la bandera amarilla!
Farkettiğimizden çok önce bir şapka ve baston taşıyacak.
Llevará sombrero y bastón antes de que nos demos cuenta.
Yüksek bir ipek şapka ve gümüş bir baston... ] [... elmas zincirli altın bir saat. ]
Un sombrero de copa y un bastón de plata Un reloj de oro con cadena de diamantes
- Hey, Pinoke, sen gideme- - - [Yüksek bir ipek şapka ve gümüş bir baston.]
- Pinoque, no puedes- - - Sombrero de copa y bastón de plata
[Yüksek bir ipek şapka ve gümüş bir baston... ] [... elmas zincirli altın bir saat.]
Sombrero de copa y un bastón de plata Un reloj de oro con cadena de diamantes
Küpe alamadığıma göre, belki de bir baston alabilirim değil mi?
Ya que no he conseguido los pendientes... tal vez compre un bastón.
Ne çeşit bir baston istersiniz?
Bien, ¿ qué clase de bastón le gusta?
- At başlı sapı olan bir baston.
- Un bastón con cabeza de caballo.
Olay yerinde bulununan, gümüş saplı bir baston. Üzerinde bir kurt başı var.
Encontrado en la escena : un bastón con cabeza de lobo en plata.
Kurdu öldürdüğüm baston bu.
Es con lo que maté al lobo.
- Kılıçlı baston.
- El bastón espada.
Baston.
El bastón.
- Bu baston çok işe yarıyor olmalı.
- Un bastón muy práctico.
Bizim kuşak için belki de en ünlü silindir şapka ve baston.
Sin duda son el sombrero de copa y el bastón... más famosos de nuestra época.
Binbaşı Ross'un Vanmeer denilen adamı öldürdüğünü garanti edemem. Fakat sizi temin ederim ki hep yanında taşıdığı masum şık bir baston görünümlü uzun, ince hançeri ile eşimi öldürmeye teşebbüs etti.
No puedo asegurar que matara a ese Vanmeer, pero le aseguro, en cambio, que intentó matar a mi marido con un arma afilada que camuflaba en lo que parecía un inocente bastón.
Bakıyorum o güzel baston hala sende.
Veo que todavía lleva ese elegante bastón.
Sürekli baston taşıyor, ve burası kel, ama ensesine dökülen beyaz saçları var.
Siempre camina con un bastón y es calvo de aquí. Pero tiene una encantadora franja de pelo blanco todo alrededor.
Baston yutmuş gibi duruyor.
Parece que se haya tragado un palo.
Şimdi ise elinde baston ile dolaşıp, mısır çapalayan zavallı bir çiftçiyim.
Ahora solo soy un pobre granjero, cortando troncos y cavando el maíz.
Baston sıkıştı.
El bastón me estorba.
Baston için arama emrin yoktu
No tenía una orden de cateo para mi bastón.
Altın baston sapı. Çok zengin olmalısın.
Debes de ser muy rico si es de oro.
Yalandan esrarlı sigara kullanıldığına göre, neden baston kullanılmasın?
Si colocaron ahí los porros, ¿ por qué no el bastón?
Lal taşından bir broş, bir baston ve bir kulak borusu.
Con prendedor, bastón y audífono.
İlk kim? Binbaşı Phipps. Mağaza açıldığından beri baston ve makaralara bakıyor, ve binbaşıyı bilirsin.
El mayor Phipps lleva ahí desde que abrimos.
Bu bir baston, doğru mu.Bununla ne tür balıkları yakalıyabilirim?
Una gran caña, sí, señor. ¿ Qué debería pescar?
- Bir baston...
Miremos ésta.
Bastonumla tempo tutuyordum ve baston kaydı.
Estaba llevando el ritmo del tiempo con el bastón y se me resbaló.
ZATOICHI'NİN BASTON KILICI
LA ESPADA DE ZATOICHI
Senden o baston kılıcı alınca, yeniden kılıç yapma fikri beni heyecanlandırdı.
El tener en las manos esa espada tuya me ha motivado para volver a fabricarlas.
Benim baston kılıcım nerde?
¿ Dónde está mi espada?
Baston kılıcımın içine yeni bir kalp ve ruh koymak için eski bıçağını değiştirdin.
Cambiaste la hoja vieja de mi espada por la que lleva tu corazón y tu alma dentro.
O, bunu basit bir baston sanıyor.
Él piensa que éste es un bastón ordinario.
Senin bilmenin yolu yok, ama bu baston en az 100 ryo eder.
No tienes forma de saberlo, pero este bastón vale por lo menos 100 ryo.
Baston kılıcı yok.
No tiene la espada de su bastón.
Bu onun baston kılıcı!
¡ Es su espada!
Anladım da neden alçı ve sopa gibi bir baston?
Pero eso no explica la escayola, ni este bastón que es más bien un garrote.
Usta... Baston kılıcını vışş diye çekmenin sırrını öğretir misin...?
Maestro... ¿ Sabe como ud anda con su bastón-sable...?
Bir kere de Baston'dan. Yoksa iki miydi?
¿ O fueron dos en Boston?
- Bu ne güzel bir baston bayım.
- Es un bastón muy bonito, señor.
Binbaşı ve "Baston" Emilio. Denizcidirler.
El hambre y las ganas de comer.
Şapka yok, baston yok, pipo yok.
Sin sombrero, sin bastón, sin pipa.
Kırık bir kalp ve bir baston mu?
¿ Un uniforme, una Condecoracion al Valor, un baston?
Lenny, o değneği alıp kulağının içine sokmalısın.
Deberia quitarte el baston y metertelo donde te quepa.
"Baston" evet, onu çal.
"Walking cane", esa, toca esa.
Bu baston çok güzel.
¡ Este bastón es precioso!
Şunu bir deneyin. Bir baston ; çok yalın taşraya özgü.
Toma, prueba, un bastón simple, rústico.
Elinde baston var!
¡ Dios, trae un bastón!
Bastonlu adam oyunu oynamak ister misin?
Viejo con baston, quieres jugar?
Ondan desenize o baston!
Eso explica lo del bastón entre sus manos.