Battı Çeviri İspanyolca
2,642 parallel translation
Gemimin battığı yer.
Es donde mi barco se hundió.
Battığında teknede en az beş kişi vardı.
Había al menos cinco hombres a bordo cuando ella bajó.
Öldükleri varsayılıyor ama kimse, tekne battığında içinde olduklarından emin değil.
Asumimos que está muerta pero nadie lo sabe con certeza... si estaban a bordo o no.
Eğer kaderi kabul edersek, o zaman daha iyi de... Döndük mü? Boka mı battık?
Si nos limitamos a aceptar el destino, entonces no somos mejores que... ¿ Estamos de vuelta? ¿ Estamos metidos en un follón?
Hemen düştükten sonra kurtarma operasyonuna başladık, ancak ne yazık ki enkaz biz daha ona olaşamadan battı.
Comenzamos las operaciones de rescate pero desafortunadamente el helicóptero se hundió antes de que arribáramos al sitio.
Bu konuşma boka battı.
Esta conversacion oficialmente apesta.
Şirket battı.
La compañía se vino abajo.
Arizona Gemisiyle birlikte battı. Naaşı da hâlâ orada.
Se hundió con el Arizona, sigue sepultado ahí.
Eski KGB Ajanı, 1995 yılında askere girmişsin 1997 yılında Gogol'a girmişsin, yani Rusya ekonomisi battıktan sonra.
Me refiero a la compañía rusa de mercenarios de la cual eres miembro de alto rango, Ari Tasarov, antiguo miembro de la KGB, llamado a filas por la TRU en el 95, te pasaste a la privada con Gogol en el 97 tras el repunte de la economía rusa.
Civarda mevcut volkanik küllere dayanarak yapılan yaş tespitlerinde, jeologlar sualtı şehrinin 6,000 yıldan önce battığını tespit ettiler.
Usando las técnicas de datación basada en la presencia de cenizas volcánicas recientes, los geólogos estimaron que la ciudad sumergida se hundió más de 6000 años atrás.
Eflatun'un 9,000 ila 10,000 yıl önce battığını söylediği Atlantis'in bir parçası olabilir mi?
de profundidad, alguna parte de la Atlántida hundida hace 9000 a 10000 años atrás de la que Platón nos contó?
Gördünüz mü, Atlantis'in battığına inanmıyorum.
Veamos, yo no creo que la Atlántida se hundió.
Güneş battığında göç başlar.
Al llegar el atardecer, la migración comienza.
Ama dünyanın okyanuslarında güneş battığında devasa bir mikroskobik göç başlar.
Pero donde cae el sol en los océanos del mundo, una migración microscópica masiva comienza,
Şerefsiz. Bunlardan 14 dakika daha avantajlı olamazsam o zaman tamamen battım.
Hijo de... Si no puedo sacarles ventaja en esos primeros 14 minutos, estoy completamente jodido.
Dolayısı ile bir mitoloji olarak başlayan ; güneşin ölümü ve ufukta battıktan sonra yeniden doğuşu, gerçekte insanları öldürme fikrini doğurdu ; böylece güneşin geri gelişi garanti altına alınacaktı.
Así que lo que empezó como el mito sobre que el sol moría y renacía cuando se hundía en el horizonte, se convirtió literalmente en la idea de que matar gente aseguraba que el sol siempre volviera.
Güneş battı
~ El sol ha bajado ~
Güneş battı
~ El sol ha bajado ~ Arriba, estén listos.
Tamam ama güneş battıktan sonra içeri girmeliyiz değil mi?
Claro, pero, ¿ deberíamos entrar despues de la puesta de sol?
Ama gerçekten yeterince battım!
" ¡ Pero realmente lloré demasiado!
Boğazımıza kadar borca battık.
Estamos metidos en honduras.
Sorun şu ki, şu an posta ofisi de battı.
El problema es que la oficina de Correos también ha caído.
Bayan Steuby'e rastladığımda stratejim suya battı.
Mi estrategia sufrió un revés cuando vi a la señora Steuby.
Yerin dibine battım!
Esto es vergonzoso!
Ben senden daha çok boka battım.
Estoy más acostumbrado que tú a perder.
Yani güneş battı, kovboy gitti, film bitti, öyle mi?
Entonces, esta es la escena del atardecer.
Biz bir kere battık.
Fuimos al hoyo una vez.
- Hepiniz iki defa battınız!
- ¡ Fueron al hoy dos veces!
- Alnımın kızıllaşıp battığı ufka doğru İçimde kargacık burgacık bir kervan
A la puesta del sol, donde el significado se pierde en una caravana caótica dentro mío?
Ama çikolata fabrikası battı, babası da her şeyini kaybetti.
Pero poco después, la fábrica quebró y su padre se arruinó.
Eğer elime her kıymık battığında hastaneye gitseydim...
Si me fuese al hospital cada vez que me hago pupa...
Çünkü Rodrigo bir hırsız ve ben dizime kadar boka battım.
Porque Rodrigo es un ladrón, y ahora estoy en problemas.
Teknem battığında, ya sürüklenmiş ya da batmıştır.
Cuando mi bote se hundió, o deshacía la carga o me ahogaba.
Seanslarını sadece ayda bir kez dolunayda, güneş battıktan sonra mı yapıyorsun?
Se trata de la señora Olivia? Y sólo da consultas \ nDespués el sol se pone... o, como, una vez al mes \ nEn la luna llena?
Milyonlarca kişi evini, işini kaybetti. Ve neredeyse ülke battı.
Millones de personas pierden sus hogares, sus puestos de trabajo, y casi en quiebra el país.
Ama bıyıkları biraz battı.
- Su bigote pincha.
Sanırım iş battıktan sonra pasta yapmayı bıraktım.
No sé, después de que me fue mal, como que, dejé de hacerlo, supongo.
Elime battılar.
Pincha.
Görünene göre, güneş her battığında öleceğini düşünen şarkı söyleyen bir kuş varmış.
Al parecer, hay una especie de pájaro cantor que piensa que muere cada vez que se pone el sol.
Yalnızca Amiral Battı oynamak istiyor.
Él sólo quiere jugar Battleship.
Güneş doğmadan işe gidiyor, battıktan çok sonra işten çıkıyorum.
Llego al trabajo antes de que salga el sol y me voy después de que se ha puesto.
Bir süredir, onu bekliyordum gün battıktan sonra, Cao kalesine gidin
En un tiempo, lo voy a retrasar Después del atardecer, ir a Fort Cao
O çıkarken, ben battım.
El se levanta, yo caigo.
Gırtlağımıza kadar borca battık, kredi üstüne kredi alıyoruz.
Estamos hipotecados hasta las cachas, estamos toma de préstamos con los préstamos.
Kendi derin bölgemize battık.
Estamos profundamente en nuestra propia zona de anotación.
Tamamıyla boka battın.
La cosa está fea para ti.
İkinizin dibe battığını görmek istemiyorum ve ikiniz dibe batıyorsunuz.
No quiero verlos ir a la bancarrota, y van a la quiebra.
- Sam, boğazına kadar borca battın.
- Sam, está completamente embalado.
Buranın niye battığını anlamak için dahi olmaya gerek yok.
- No es de extrañar que están en quiebra.
Tamamen battım.
Estoy completamente jodido.
- Elime battı.
Me pinché con la aguja.